Şuanda 396 konuk çevrimiçi
BugünBugün604
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8328
Bu ayBu ay8328
ToplamToplam10476752
mihrac ural dosyası tamamlanıyor (5) PDF Yazdır e-Posta


( SURİYE’DE NE YAPTIN?)

Mihrac Ural adlı içimizdeki şeytanın Suriye’deki durumunu bilmeyen yoktur.

Bir kez daha yazıyorum.

Suriye istihbarat örgütü MUHABERAT’ın adamıdır.

Suriye ajanıdır. Casustur.

Acilciler ve devrimcilerden oluşan bir komisyon önünde bunu belgelerini bir kez daha sunacağız.

12 eylül’den kısa süre önce örgütün sorumlu kademelerine haber vermeden Suriye’ye kaçmıştır.

Tıpkı Tacettin Sarı gibi...

Suriye’ye ayak basar basmaz Cemil Esad’ın himayesinde Acilciler örgütünü SACİLCİLER( Suriye Acilcileri) olarak tasfıye etme işine girişmiş ve bu amaçla kendısıne muhalefet eden herkesi, Muhaberat’ın desteğı ile tasfiye etmeye, öldürmeye yada muhaliflerine kara çalarak yıpratıp etkisizleştirmeye başlamıştır.

Suriye’ye çıkan örgüt üye ve sempatizanlarının, Suriye’deki örgüt yapısının devrimci olmayan ilişkiler içersinde bulundugunu fark ederek bu durumdan rahatsız olup muhalefet eden  unsurlarına karşı şiddete başvurarak imha etme ye girişmiştir.

MÜNTECEP KESİCİ bu nedenle ÖLDÜRÜLMÜŞTÜR.

Dikkat edniz, ülke içersinde 12 eylül zulmünün şiddetle devam ettiği bir dönemde, ülke içersinde yaşama olanagı kalmadıgı için en yakın sıgınma olanagı olarak görülen Suriye’de, Mihrac Ural politikasına karşı çıkan insanlar esir alınmış, elleri kolları baglanarak işkence edilen ( Adil Okay ve Ahmet Yigenler) yoldaşlarını kurtarmaya  Müntecep Kesici (şıh) kurşunlanarak öldürülmüştür.

Mihrac Ural, Müntecep Kesici yoldaşın öldürülmesini ‘’istenmeyen bir provakasyon’(!)’ diye izah ediyor. Velevki öyledir. İstenmeden olmuştur. Bu bile Mıhrac Ural’ı kurtarmıyor. Kurtarmıyor çünkü, Suriye gibi bir ülkede ve küçücük bir köyde ( Bassit)  güpegündüz ve yüzlerce kişinin önünde bir insan kurşunlanarak öldürülüyor ama ortada soruşturma diye bir şey yok. Müntecepp Kesici’yi öldüren (H.M.) belli.. Bu olaya sebep olanlar belli... Herşey aleni ve ortadayken  hiç kimse kovuşturmaya uğramıyor. Olay kapatılıyor. Böyle bir şey olabilir mi?

Müntecep’i öldürenlerin arkasında kim var peki? Devlet olmalı. Devlet ya da devletin istihbarat örgütü yada bu örgütün doğrudan kullandıgı taşeron bir örgüt olmalı. Mihrac Ural ve ekipinin hiç bir soruşturmaya uğramadan olayın kapatılması onun bir taşeron olduğunu akla getirmez mi?

Kurulmasını istediğimiz bir komisyon bu olayı görgü tanıklarından dınlemelidir.

Bu komisyon ALİ SÖNMEZ’i dinlemelidir.

Ali Sönmez... Acilciler bu ismi iyi bilirler. Uzun bir süre  Mihrac Ural’a en yakın olan kişi. Süriye’ye geldikten  birkaç sene   sonra Mihrac Ural ile kanlı-bıçaklı oldu. Neden...?

Ali Sönmez şimdi konuşmuyor. Her şeyi bırakmış kendi köşesine çekilmiş ve beni hiçbirşey ilgilendirmiyor da diyebilir.

Bilinmiyor...

Böyle de olsa, daha önce söyledikleri var. Bir degil, onlarca yoldaşa anlattıkları var.

Ali Sönmez, kurulmasını ıstediğimiz bir komisyona bunları anlatmak, daha önce söylediklerini tekrar etmek zorundadır.

Mihrac Ural’ın Ali Sönmez’e teklif ettiği karşı-devrimci ihanet tekliflerini bir degil onlarca  Acilci bizzat Ali Sönmez’in kendi anlatımlarından duymuştur. Elinde belgeler oldugunu ve bu belgeleri açıkladıgı zaman Mihrac Ural’ın kaçacak delik arayacagını söyleyen Ali Sönmez’dir.

Mihrac Ural tarafından kendisine para teklif edildigini, ‘’ ne devrimi, ne sosyalizmi, bütün bunların hayal oldugunu, elimizde ömrümüzün sonuna kadar yetecek para var inat etme vazgeç bu sevdadan’’ dediğini söyleyen Ali Sönmez’in kendisidir.

Mihrac Ural’ın, kendisine ‘’para teklifi karşılığında Suriye ilişkilerini deşifre etmemesi’’yönünde  çirkin teklifleri oldugunu, ‘’ Acilciler örgütünün Suriye’ye satıldıgını’’ söyleyen Ali Sönmez’dir.

Mıhrac Ural tarafından yapılan bu ahlaksız teklifi kabul etmediği için, Muhbir(!) olarak suçlanıp yıpratılan ve en sonunda da örgütten ıhrac edilen de Ali Sönmez’dır.

Mihrac Ural’ın Suriyedeki ihanet politıkasının kara kutularından bir tanesi de  Ali SÖNMEZ’dir.

Özellikle bu komisyon önünde bildiklerini anlatması gerekiyor. Anlatacağına ınanıyorum.

Ali Sönmez’in yüreğinde bırakınız yoldaş sevgisini,bırakınız devrim ve sosyalizm aşkını, insanlık sevgisi kalmışsa eger benim bu yazdıklarımın doğruluğunu açıklar ve o zaman söylediklerini bugün de tekrar eder ...

Ali Sönmez yaşıyor ve bu yazılanları okuyor. Ortaya çıkmalı ve konuşmalıdır.

Ali Sönmez, Mihrac Ural ihanetini bana anlatan kişidir.

Ali Sönmez, Mihrac Ural ihanetini Haydar Yılmaz’a anlatan kişidir.

Ali Sönmez, Mihrac Ural ihanetlerini en az 50 kişiye daha anlatan kişidir.

Mihrac Ural’ın Suriye’deki baglantılarını fotograflarla belgeledik. Baas partisi idelogu, ve Baas  partisi kurucularından  Mühammed El Zarka ve saglık bakanlıgı yapmış  ZEKİ EL GAMİN  ile çekilmiş resimlerini yayınladık. Babası, Zeki el Kasım Ural’ın bu kişilerle çekilmiş resimlerini yayınladık. Ve bu kişilerin 1936 lı  yıllarda Hatay’da olduklarını ve URUBA direnişi’nde babasının arkadaşları olduklarını o zamanki gençlik resimleriyle belgeledik.

Mihrac Ural’ın babası Zeki el Kasım Ural’ın 1936 tarihinden beri bu kişilerle ilişkisi oldugunu Ogul Mihrac Ural’ın ıse kendisini URUBA direnişinin ‘’ genç kadrosu’’ olarak lanse ettiğini bu fotograflar altına düşülmüş kendi el yazısıyla  kuşkuya yer vermeyecek şekilde belgeledik.

Bütün bunların Acil hareketi ile ne alakası var?

Acilcilerin Uruba direnişi ve Baas partisi ile ne ilgisi var?

Bunlar, Türkiye devrimi diye bir sorunu olan Acilciler örgütüne yabancı olan şeylerdir.

Mihrac Ural’ın Suriye adına yürüttüğü ajan faaliyetleri ile Acilciler örgütünün en küçük bir ilişkisi elbette olamaz.

Kurulmasını ıstedıgımız komisyon önünde bunları konuşacagız ve bu örgüt içersine başka bir ülkenin( Suriye) gizli servisi olarak sızan ‘’sızıntı’’yı açıga çıkartacagız.

Tekrar tekrar yazıyoruz.

Mihrac Ural Suriye gizli servisi MUHABERAT’ın içimizdeki ‘’adamı’’dır.

O bir sızıntı’dır.

Acilciler örgütümüzü Suriye istıhbaratına peşkeş çekerek SACİLCİLER örgütü adına tasfiye eden ‘’adam’’dır.

Mihrac Ural, Acilciler örgütünü Suriye adına tasfiye ederken, Sacilciler örgütü adına hareket ediyordu.

PKK ile olan sanal sevdası(!) kocaman bir yalan ve iki yüzlü bir sahtekarın kendi hezeyanlarıdır..

Mihrac Ural, PKK ve onun önderi Abdullah Öcalan’a karşı haince ilişkiler içersinde olmuştur.

MİT ile ilişkileri PKK hakkında verdiği bilgilerle ilgilidir.

Abdullah Öcalan’ın katledilmesine yönelik  TC politikasında Mihrac Ural’ın bilgisi ve parmağı vardır.

Laf olsun diye söylemiyoruz.

İhanetin belgeleri bizzat Abdullah Öcalan’ın kendisindedir. 

ZİHNİ ALAN ( Acilciler MK yedek üyesi) Bu nedenle Mihrac Ural tarafından öldürtülmüştür.

Kurulmasını istediğimiz komisyon, Zhni Alan (Yusuf) cinayetini soruşturdugu zaman, Mihrac Ural’ın PKK ve onun liderine yönelik ihanetinin sırları ortaya çıkacaktır.

Mit baglantısı açıga çıkacaktır.

Kürt ulusal direnişi örgütü temsilcisinin de bu bakımdan bu komisyonda görev alması özellikle önemlidir.

Acilci olmadıgı, Sacilci oldugu ortaya çıkacaktır.

Mihrac Ural’ın söylediği hiçbir şey gerçek degildir karartmadır, yalandır, pisliklerinin ortaya çıkıp ihanetinin belgelenmemesi için şuursuzca söylenen ve ‘’iler tutar’’ bir yanı olmayan bomboş şeylerdir.

Zihni Alan (Yusuf) ın öldürülmesini ‘’ bir kişinin anlık tepkisi’’ diye izah(!) ediyor 

Müntecep’in katledilmesini de öyle izah etmişti.

Gökhan Saç (Sami, MK yedek üyesi ve Libya sorumlusu) nin öldürülmesi konusunu bile kesinlikle kabul etmiyor. Sami’yi Lazkiye’de kaçırdıgı zaman yanında bulunan Ayhan Karmış’ın anlattıklarını inkar ediyor ve Ayhan için ‘’sefil’ ’bir adam diye bahsediyor.

Sami yoldaş kaçırıldı ve bir süre sonra, cesedi işkence izleri ile deniz’den sahile vurulmuş olarak bulundu. Tıpkı Müntecep’te oldugu gibi, tıpkı Yusuf’ (Zihni Alan) da oldugu gibi Sami ( Gökhan Saç) cinayetinde de ciddi hiçbir soruşturma olmadan olay kapatılmıştır.

Acilciler örgütü tasfiye edilerek Sacilciler’e dönüştürülmüştür.

Mihrac Ural’ın Suriye ilişkileri tam bir kriminal suç örgütü ilişkisidir. Hırsızlık, adam kaldırma, kaçakçı kovalama, eroin ticareti, ve para karşılığı mafya çetecileri arası çatışmalarda taraf olmak gibi adi suç örgütü faaliyetleri vardır.

Devrimci örgütler hakkında Suriye istihbaratı Muhaberata bilgi verme, Devrimcileri yakalayarak Muhaberata teslim etme yada tek tek ihbar edip yakalatma vardır. 

Örnek veriyorum.,,

OSMAN KIRTEKE’nin Şam’da yakalanarak Muhaberat’a teslim edilmesi için O dönemin Şam sorumlusu ( M.B.) yoldaşa Ali Sönmez tarafından verilen talimat vardır.

Ali Sönmez bu kararı kendi insiyatifi ile vermemiştir. Mihrac Ural’ın verdiği talimatı iletmiştir. Bu bir Mihrac Ural politikasıdır.

Biz bu pislikleri deşifre ederken Mihrac Ural yırtınıyor. İlişkileri deşifre ediyorlar diyor. Hangi ilişkileri deşifre ediyoruz?

Mihrac Ural’ın karşı devrimci faaliyetlerini mi?

Evet, biz bu tür karşı-devrimci faaliyetleri deşifre ediyoruz.

Sen devrimcileri öldürtecek, ihbar edecek, yakalatarak bir başka ülkenin istihbarat örgütüne teslim etmeye çalışacaksın ve biz bu  karşı-devrimci faaliyetleri deşifre ettiğimiz zaman da bizi suç(!) layacaksın öyle mi?

Daha iki gün önce Adana cezaevi firarını yeniden yazmış(!)

Aklı sıra sordugumuz soruları cevaplıyor(!)

YALAN YAZIYOR...

Dönüşü olmayan, deşifre ettiğimiz yalanlarını düzeltmeye çalışarak tekrarlıyor.

‘’Yere battaniye serdiler,  çarmıha gerdiler(!) şartel’le elektirik verdiler’’(!) diyor.

Türkiyeli devrimcilere soruyorum. Şartelle elektirik verilen bir başka kişi daha çıksın, ‘’Bana da şartel’le elektirik verdiler’’(!) desin, ben tüm söylediklerimi geri alacagım.....

Çıkmaz....

Türkiyeli devrimcilere soruyorum..

Aranızda, ‘’yere battaniye serilerek çarmıha gerilen bir kişi var mı?

Evet ‘’ benim altıma battaniye serdiler yere yatırdılar ve çarmıha gerdiler’’ diyebilecek tek bir kişi çıksın, daha önce söylediğim herşeyi geri alacagım

ve bu sahtekardan özür dileyeceğim.

Çıkmazzzzz...

Şartel’le verilen elektirik şehir ceryanıdır. Domuzu(!) bile havaya fırlatır ve anında öldürür

Çarmıha gerilen insan yere yatırılmaz, ( altına battaniye serilmez) tam tersine ayakları havada kollarından  çarmıh gibi bir agaca( yada ona benzer bir başka şeye) baglanır ve ayakları boşlukta sallanır vaziyette bırakılır. Beş dakika bu vaziyette duran insanın kolları kopar. Bu şekilde çarmıha gerilen insanların kollları kopacak gibi olur ve bu işkencenin izleri aylarca kaybolmaz. Uzun sürmez kısa aralıklıdır.

Söylediği herşeyin yalan oldugunu ispat ettikce çıldırıyor. Üzerine düştüğümüz konuları düzelterek yeniden yazmaya çalışırken bir başka yerde açık vermeye(!) devam ediyor.

Daha önce ‘’Ankara-İstanbul arasında 21 gün dolaştırıldıktan sonra İstanbul’a teslim edildim’’ diyordu.

Ankara –İstanbul arasında 21 gün nerelerde dolaştırdılar?

Diye sorduk.

Korktu.

Son yazısında bunu kaldırmış(!)

Ankara’dan İstanbul’a teslim edildim diyor.

Bir degil birden çok açık veriyor.

Hatırlayınız...

‘’yakalandıgın zaman, seni Antakya’ya neden götürmediler’?’ diye sormuştuk . Hayatında Antakya’yı bir kez olsun görmemiş Acilcileri bile Antakya’da sorguya çeken polis, Mihrac Ural yakalandıgı zaman Antakya’ya götürülmedi(!)

Neden? Diye sormuştuk. Cevabı; ’’  Antakya’da deşifre değildim’’ olmuştu.  Bu cevabı unutmuş(!) olmalı. Son yazısında bunu da yalanlıyor(!) . Bir önce yazdıgını bir sonraki yazısında kendisi yalanlıyor. Son yazısında, Antakya’da evi basılıp(!) aranmaya başladığı için, önce Adana’ya oradan da İstanbul’a geçtiğini yazıyor.

Soruyu tekrarlıyorum.

Antakya’da evin basıldıgına göre deşifre olmuş aranıyor durumdaydın. O halde yakalandıgın zaman Antakya’ya seni neden götürmediler?

Daha önce niçin yalan yazdın. ‘’Antakya’da deşifre olmadıgım için götürmediler diyen sen değil miydin?’’

Tekrar ediyorum.

Yakalandıgın zaman Antakya’ya götürülmedin NEDEN......?

İyi düşün. Bu bir anahtar sorudur. Önemlidir. Önemli olduğunu herkesten çok sen biliyorsun.

Adam ol ve işin doğrusunu anlat.

Herkes gibi açık götürülmedin, gizlice götürüldün ve 21 gün Ankara –İstanbul arasında değil, Hatay’da misafir(!) edilmiş olmayasın. Hatırlamaya çalış(!)

Yalanın sonu yok Mihrac. Bir komisyon kuralım bütün bu pislikleri araştırması için elimizde avcumuzda ne varsa ortaya serelim. Korkma, kendine güvenen insanın korkması için hiçbir haklı nedeni olmaz. Bu işi daha fazla uzatmayalım ve bitirelim.

Var mısın..?

Okuyucudan özür dilemek zorundayım. Mihrac Ural’ın Suriye’deki pisliklerini anlatmak istememe ragmen. ‘’ FİRAR’’ öyküsü(!) nü okur okumaz sıcagı sıcagına bazı konulara tekrar dönmek zorunda kaldım.

Adana Cezaevi Firarı ile Mihrac Ural’ın hiçbir ilğisi yoktur.

Adıyaman’dan Adana’ya hangi hastalık nedeniyle sevk edildin? diye sormuştuk.

Aklınca  cavap vermiş.  Bu yazıyı okuyunuz. Okurken gözleriniz yaşaracak içiniz burkulacaktır. Kelebek filmini yada romanını okuyanlar bilirler, Müthiş bir firar hikayesidir ama gerçektir.

Bizim(!) Mihrac’ın hikayeside Müthiştir ama gerçek degil yalandır.

‘’Adıyaman zindanında ranza’da oturmuş işkence filmi seyrederken, gördüğü işkenceler aklına gelmiş olmalı ki, ranzadan düşüp bayılmış(!) ve gözünü hastahanede açmış. Tam olarak ne teşhis konuldugunu bilememiş(!) baygınmış ve dogrudan Adana numune hastanesine sevk edilmiş, kelepçelenmiş, zincire vurulmuş(!) Annesi teyzesi ziyaretine gelmiş, eli zincirli fotograflar çekilmiş ve Adana Zindanına konmuş. Derhal Adıyaman’a gönderilecekken, ‘’malum’’ ödenek yoklugu nedeniyle Adana cezaevine geçici olarak kapatılmış ve aylarca(!) orada kalmış ve firar örgütlemiş (miş)

 Sözü uzatmadan Mihrac’a bir soru(!) soruyorum .

Adı geçen dönemde, Adana cezaevinde Dev-yol komünü sorumlusu Adanalı FİKRET’i tanır mısın?

DY’nin Adana cazaevi sorumlusu ve Firar eyleminin örgütleyicisi FİKRET  senin bu hikayeni okursa eger ne der peki?

Ben söyleyeyim mi?

Tıpkı Suriye’de karşılaştıgınız zaman yüzüne karşı söylediği sözü tekrar eder ve “ayıp ayıp yalan olur da bu kadarı da olmaz beee...’’ demez mi?

Yüzün tekrar kızarır ve ne söyleyecegini şaşırır bir halde ‘’ bu işler böyle yürüyor  Fikret, dalgamıza taş atma ’’ mi diyeceksin yeniden.  

Köprülerin altında çok sular aktı Mihrac, eminim, FİKRET bu sefer senin dalgana taş atar, taş atmakla da kalmaz yüzüne bile tükürür haberin olsun...

Mihrac Ural’ın Suriye’deki karşı-devrimci faaliyetlerini yazmaya  bir sonraki bölümde devam edeceğim...

Ben, Mihrac Ural’ın aptal olduğunu biliyordum ama, doğrusunu söylemem gerekirse bu kadarını da tahmin etmiyordum.

Benim sandığımdan da aptalmış.

Yazdıkça açık veriyor.

Yazdıkça kendi kendisini yalanlıyor.

Yazdıkça iddialarımızı doğruluyor.

( devam edecek...)