Şuanda 372 konuk çevrimiçi
BugünBugün585
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8309
Bu ayBu ay8309
ToplamToplam10476733
1979 operasyonu ve mihrac ural PDF Yazdır e-Posta


Herşey apaçık ortada .

Mihrac Ural’ın cezaevleri seyir defterini takip edin Göreceksiniz…

Günay Karaca konusuna nasıl atladı gördünüz mü ?

Çok aptal ve cahil.  Okuduklarını  görmediğini sanmayın gördü ama işine geldiği için görmemezlıkten geldi. ‘’Günay Karaca’ın iki gün, Haydar Yılmaz’ın beş gün, İdris Köylü’nünde bir ay gözaltında kaldıgını’’ yazıyor( !)

Önce bunları yazmadık. Yem attık ve hemen atladı. İşin aslını bilenler var, bırak da onlar yazsınlar. Engin Erkiner  iki gün sonra iddianamedeki diğer tarihleri de yazdı. Sesi çıktı  mı? dersiniz. Çıkamaz ki…Sadece susar.

Aklı sıra Günay Karaca’yı bize karşı savunacak, Aklı sıra Günay Karaca’ya kurdugu tuzağı kapatacak ve aklı sıra bu operasyondaki sorumluluğunu örtecek ve İdris Köylü’yü hedef göstererek konunun seyrini değiştirecek.

Yapabilir mi? Hayır yapamaz.

Bir komisyon kurulmalıdır ve Acilciler örgütü üzerindeki ihanet perdesinin sorumluları ortaya çıkartılmalıdır.

Bütün yolların Mihrac Ural’a çıktığını göreceksiniz.

Mihrac Ural, 1979 yılının Temmuz sonlarında yada Ağustos başlarında, ‘’ burası çftlik, çiftlik’’ diye dışarıya mektuplar yazdıgı Selimiye askeri cezaevinden (bizim yanımızdan) Niğde cezaevi’ne sevk edildi. Sevk gerekcesi neydi? Mehmet Avan davasında yargılanacaktı. Yargılandı mı? Hayır yargılanmadı. O halde, neden Niğde’ye götürüldü?

Niğde cezaevine götürüldü ve oraya yakın olan Kayseri bölgesinden hemen herkesi ziyaretine gelmeleri için çağırdı.

Mihrac Ural’I ziyarete gelen  herkes takip altındaydı. Tacettin Sarı (Savaş) dışındaki herkes takip ediliyordu.

Günay Karaca’yı defalarca ziyaretine çağıran Mihrac Ural’dır.

İddianame’de yazıyor. Kayseri’de hemen herkesi ziyaretine çağıran yine Mihrac Ural’dır.

Yanına gelen herkese sorumluluk(!) verdi. Sen sorumlusun, dedi. Bunların hepsi takip edildiler. 1979 yılı Temmuz- Agustos aylarında Niğde’ye  sevk edilen Mihrac Ural, Niğde cezaevinden ( Niğde cevazevinin o zamanki savcısının da dediği gibi) bir gece Ankara’dan gelen bir emirle Adıyaman’a sevk edildi. Bu tarih önemlidir. Mihrac Ural’ın Nigde’den Adıyan’a sevki tam da bu operasyonların hemen ardından olması açısından önemlidir.

Hani Nigde’deki davası nedeniyle oraya  gönderilmişti? Ne oldu da birden bire Adıyaman’a gönderildi.

Mihrac Ural’ın Adıyaman ve oradan’da ‘’yatakta düştü’’ hastalandı senaryosuyla Adana’ya sevki, normal prosedürün dışındadır ve bir MİT organızasyonudur.

Nigde’de yapacagını yapmış görevini(!) tamamlamıştı. Bölge militanlarının tamamı ele geçirilmişti. Mıhrac Ural’ın  o bölgede yapılan  operasyonla ilişkisinin gözden kaçırılması için,  önce Adıyaman’a ve daha sonra’da asıl gönderilmesi gereken Adana’ya sevki bu çerçevede değerlendirilmelidir.

Günay Karaca  ve, Kayseri bölgesindeki yoldaşların  takip ve yakalanmalarında da tek bir sorumlu vardır.

Bu sorumlu hain’dir.

Hain’in adı Mihrac, soyadı Ural, kod adı Sırtlan’dır…

Daha bitmedi.

Haydar Yılmaz yazacak.

Günay Karaca ve arkadaşları iddianamasındaki  bütün bilgiler yanlıştır. Bu davada yargılanan, özellikle Kayseri bölgesindeki arkadaşların da yazmaları gerek.  Mihrac Ural herşeye ‘’maydanoz’’olmakla kendi konumunu gizleyebilecegini sanıyor, beyhude çırpınışı bu nedenledir.  Çırpınıp duruyor. Buna fırsat verilmemelidir.

İddianamede yazılan bir başka önemli konu daha var. Günay’dan elde edilen bilgiler doğrultusun’da (benim kardeşin de dahil) ilk elden 7 kişinin yakalandığı yazıyor. Bunlar içersinde bir bayan var. Anarşist olarak bilinen ve adını kimsenin bilmediği  ve her hafta Mihrac Ural’ın ziyaretine giden Anarşist kod adlı kişi, ilk yakalanan yedi kişi içersindeki bayan’ın eşi’dir.

Haydar Yılmaz bu evde kurulan pusuya düşerek yakalanıyor.

Haydar Yılmaz, yakalanmadan bir hafta once, yani 1979 operasyonu devam ederken Anarşit olarak bilinen ve her hafta Mihrac’ın ziyaretine giden kişi ile Mihrac Ural’a 500bin lira para gönderiyor (Cezaevleri fonu için)

Haydar Yılmaz, bu para’nın yerine ulaşıp ulaşmadıgını öğrenemeden eşi daha once yakalanmış olan anarşistin evinde kurulan pusuya düşerek yakalanıyor. Anarşist yakalanamıyor, yakalanamadıgı gibi, hakkında soruçturma bile açılmıyor. Anarşistin hanımı bayan ise gözaltından sonra serbest bırakılıyor.

Bütün bunlar bir araya getirildiği zaman ortaya çıkan korkunç tablo’nun karanlık bölgelerinde, kod adı sırtlan olan Mihrac Ural’ın silüeti beliriyor…

Mihrac Ural, Günay Karaca’yı savunuyor(!) Günay’ın Mihrac’ın savunusuna ihtiyacı oldugunu sanmıyorum. Öyle olsaydı,Günay Suriye’de Mihrac Ural ile çelişkiye düşmez ve arkasından da ‘’sınırı ğeçirir geçirmez kafasına sıkın’’ dedirtmezdi.

Biz bunları yazdıkca, O ne yapıyor? Her zaman oldugu gibi yine bir Abdullah Öcalan güzellemesi(!) yazıyor.

Utanmaz sahtekar. Şimdi de Ali Sönmez fotografı koymuş ve ‘’Ali Sönmez yoldaş’’ diyor.

Ölülerimizi ve konuşmayanları ‘’yoldaş’’ diye anıyor.

Yaşayan ve konuşmasından korktugu herkesi potansiyel ‘’düşman’’ görüyor.

Korkuyor…

Acilciler’in ve devrimci hareketimizin yüz karası Mihrac Ural it gibi korkuyor.

Korkusundan haksız da deği(!)l hani.. ‘’take düştü kel görülüyor’’ artık..

Unutmadan bir kez daha hatırlatayım.

Tacettin Sarı ( Savaş) nerde?

Bu operasyonlarda ‘’genel komite’’ üyesi gözüküyor.

Mihrac Ural’ın her gün yanına giden adam. Türkiye sorumlumuz(!)du..

Mihrac’ın cezaevi ziyaretlerine gidip de tek yakalanmayan adam…

Acilciler cok iyi hatırlarlar. Tacettin Sarı ortadan kayboldugu zaman hakkında cezalandırılması kararı alınmıştı (Bu kararın altında Mihrac Ural’ın da imzası vardı)

‘’Tacettin kaçtı cezalandıracagız’’(!) diyordu.

Yıllar sonra Tacettin yazdı. ‘’Kaçmadım, ben Mihrac Ural’ın talimatı ve bilgisi dahilinde Suriye’ye gittim’’ dedi.

Kim yalan söylüyor? Neden yalan söylüyorlar?

Mihrac Ural, Tacettin Sarı’yı Suriye’ye gönderırken, Tacettin’in orada muhaberat görevlisi olacagını biliyor muydu?

Tacettin Türkiye sorumlumuz ve genel komite üyemiz olduğu dönemde de Muhaberat subayı mı idi?

Tacettin Sarı (Savaş) nın yakalanamaması gerçekten tesadüf mü?

Bu kadar tesadüf bir araya nasıl geldi?

Bunlar bu kadar şanslı mıydı?

Tarihimizin karanlıkları arasında bı ikilinin ( Mihrac-Tacettin ikilisi) pis suratları sırıtmıyor mu?