Şuanda 72 konuk çevrimiçi
BugünBugün382
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8106
Bu ayBu ay8106
ToplamToplam10476530
Mihrac Ural ve cevapsız kalan sorular (2) PDF Yazdır e-Posta


Mihrac Ural zor günler geçiriyormuş..(!) Canı cehenneme...

Suriye istihbarat örgütü Muhaberat elemanı SIRTLAN kod adlı  bu adamın, benim için hiçbir önemi kalmamıştır. Mihrac Ural ismi, bizim için  sadece bir ‘’simge’’dir.

Türkiye devrimci hareketi içersindeki ihanetin simgesidir.

Biz, kendi Sırtlan’ımızı(!) yakaladık. Gönül ister ki, dışımızdaki sol’un tamamı da bizim yaptığımızı yapsın ve kendi  içlerindeki SIRTLAN’ları yakalasın. Verdiğimiz mücadele buna yöneliktir.

İçimizdeki ihanetin üzerindeki şalı kaldırdık, adam olmadığını bir kez daha ve tüm çıplaklığıyla yakından gördük, altında sırtlan çıktı. O hala sırıtıyor. Önemli değil. Sırıtsın...

Biz dede’sinden bahsediyoruz, o, dede’sinin ölüm tarihini(!)yazıyor. Ruhuna fatiha okumayacağız. O dede’nin kim olduğunu soruyoruz. O bir MİT ajanıydı... Cevap vermiyor. “Hayır, MİT ajanı değildi” demiyor. Lafı eveleyip geveliyor ve dede’nin soylu(!) geçmişinden dem vuruyor.

Kendi geçmişinin karanlık olmadığını bilse, böyle yapmazdı ve ‘’ evet, dedem bir MİT ajanıydı, bana ne bundan’’ der ve kurtulurdu. Hiç kimseyi dede’sinden dolayı yargılayacak değiliz. Oysa, buradaki durum çok farklı, Dede’nin, torun Sırtlan üzerindeki hamilik görevi ve yönlendirme trafiğinin açığa çıktığını bildiği için dede’yi gizlemek istiyor. Sıkıntı buradadır.

Tıpkı, kadim ‘yoldaşı Şerif, (Beşir Kanmaz) gibi yapıyor. Düşünsenize, Şerif, daha doğrusu kandırılarak ucuza kapatılmış Beşir Kanmaz’ın babası da bir subaydı. Olabilir, önemli değildir. “Namuslu” bir Şerif için elbette önemli değildir. Öyle olmadı, Şerif namuslu değil ki, polisler evine geldiler ve bu namussuzu aradıklarını söyleyip gittiler, yoldaşları bu durumu kendisine iletip,’’ aranıyorsun kaybol’’ demelerine karşın kaybolmadı ve örgütün motorsikletine binerek aile meclisinin kararıyla teslim olmaya gitti ve teslim oldu. Kendisi teslim olmakla kalmadı, örgütün motorsikletini de teslim etti. Utanmaz adam, teslim oldu, kısa süreli bir hapis yattı ve çıkar çıkmaz da, doğru Suriye’ye gitti ( yada gönderildi) Bununla kalsa yine iyi(!)

Suriye’de Mihrac Ural’ın sağ kolu ve kadim yoldaşı olarak ‘’ ser verdim sır vermedim’’cilik oynamaya başladı. Öyle olmadığını  ve bu küçücük biçare zevat’ın ne menem bir pislik olduğunu yazdım ve yüzündeki maskesini kaldırıp attım. Şimdi çırpınıyormuş(!) ve  “İbrahim bu bilgileri bilmez, kim verdi bu bilgileri’’ diye yorum yapıyor ve bulmaya çalışıyormuş. Bilgiyi kim verdiyse verdi, ne önemi var? Bilgi doğru mu yanlış mı? Ona bakacaksın. Yanlış diyebiliyor mu?

“Babam subay değil” diyebiliyor mu?

“Teslim olmadım” diyebiliyor mu?

“Örgütün motorsikletini teslim etmedim, yaya gittim” teslim oldum, diyebiliyor mu?

Diyemiyor ve ‘’ İbrahim’e bu bilgiyi hangi Antakyalı vermiş olabilir? diye araştırma yapıyormuş(!)

Kolay gelsin...

Acilciler’e soruyorum. Kendi isteği ile gidip teslim olan bir soysuzun ‘’ ser verdim sır vermedim’’ demeye hakkı var mı? Bunu diyen adamın namusundan, ahlakından ya da ahlaksızlığından söz etmeye gerek var mı? Böyle bir adam’ın samimiyeti olur mu? Samimiyetsizliği ve ahlaksızlığı sorgulanmaz mı? Kime hizmet ettiğine bakılmaz mı? Böyle bir adamın 30 yıllık’’ kadim yoldaş’’(!) dediği Mihrac Ural soytarısının dede tarafından MİT emeklisi olması ve birbirlerine sarılmak zorunda kalmaları doğal değil mi?

Komisyon kurulsun diyoruz ya, ödleri kopuyor.

Sırtlan, dede’sinden, kandırılarak ucuza kapatılmış ‘’Kanmaz Beşir’’ babasından korkuyor.

Biz bunları yazarken onlar ne yapıyor?

Akıllarınca, ‘’en iyi savunma saldırıdır’’ sanıyorlar ve ‘’ saldırıyor’’lar, daha dogrusu, saldırdıklarını sanıyorlar. Saldırı silahları ellerinden alınmış, anadan üryan edilerek başıboş it’ler gibi sokağa salınmışlardır. Farkındalar. Farkında oldukları için hırlıyorlar...

Şimdi de tutmuş Günay Karaca’yı kim yakalattı belli değil(!) diyor. Vah vah vaaahh. Günay Karaca’nın nasıl ve kimler tarafından yakalatıldığını bilmiyorsa ben söyleyeyim de öğrensin bari.

Kayseri bölgesinden EROL ve FİKRİ YALÇIN’ı tanır mısınız?

Tanırsınız değil mi?

Bu kişilerin Niğde Cezaevin’e sürekli gidip geldikleri biliniyor.

Bu kişiler ve tüm yakalananlar haftalarca takip edilip fotoğraflanıyor. Takiplerin ucu nereye çıkıyor? Niğde cezaevine, yani MİHRAC URAL’a çıkıyor.

Mihrac Ural’ın sıkıntısı budur. 1979 operasyonunu karartmaya çalışan adam MİHRAC URAL kendini gizleyeceğini sanıyorsa aldanıyor.

GÜNAY KARACA’nın yakınlarına çağrıda bulunuyorum. Bu operasyonun iç yüzünü açıklayınız ve Mihrac Ural’ın maskesinin bu alanda da düşürülmesine katkıda bulununuz..

Mihrac Ural bu operasyonun ve bu operasyonda aldığı görevin korkusu içersindedir.

Dikkat ediniz… Özellikle dikkat ediniz.

Bu operasyonda adı genel komite üyesi olarak geçen SAVAŞ adlı kişi hiçbir yerde yok. Herkes takip edilip fotoğraflanıyor ama SAVAŞ ortada yok. Adı bile bilinmiyor(!)

Savaş adlı kişinin TACETTİN SARI olduğunu polis bilmiyor mu dersiniz?

Savaş kod adlı TACETTİN SARI’nın MİHRAC URAL’ı her hafta ziyaret ettiğini bütün Acilciler bilirler. Mihrac Ural’ın ziyaretine gelen herkes takip edilerek fotoğraflanıyor ama, TACETTİN SARI ne takip ediliyor nede fotoğraflanıyor ve operasyonlardan sonra SURİYE’ye gidiyor.

Mihrac URAL’ın en büyük yarası Tacettin  SARI’dır.

Soruyorum. 1979 operasyonunda TACETTIN SARI’nın görev ve sorumluluğu neydi? Neden bunu sorgulama gereği duymuyorsun ?

Elimizden kaçamayacaksın SIRTLAN, yakalandın artık. Yuların elimizde ve bu meselenin de peşini bırakmayacağız.

Hadi bakalım, bu yazıdan sonra yine bir ABDULLAH ÖCALAN güzellemesi(!) yaparsın artık.

Şunu unutmamalısın SIRTLAN, ‘’bir arkadaşımdan aldığım haber’’(!) diye yazdığın cümleyi,daha sen yazmadan yazacağını biliyorduk ve o arkadaşına bu bilgi kırıntısı ‘’özellikle bilerek sızdırıldı’’

Mihrac Ural, korku duvarını aşmaya çalışıyor, korkudan korkmamaya kendini hazırlıyorsun(!)

Ne zaman Kürt özgürlük hareketi ve Abdullah Öcalan hakkındaki ihanetlerinden söz edecek olsak, derhal ve aniden bir Abdullah Öcalan güzellemesi yazmasının bir nedeni olmalı. Biz bu nedeni çok iyi biliyoruz.  Ne zaman açıklayacaklar diye ödü kopuyor ve tir tir titriyor. Biraz daha bekleyecek...

30 senelik taktikler sökmüyor artık. Beyinsiz eşek herif, hala bıraktığımız yerde otluyor.

Haydar Yılmaz, İbrahim Yalçın için ne demiş(!) İbrahim Yalçın, İrfan Dayıoğlu için, İrfan Dayıoğlu, İbrahim Yalçın için ne demiş...(!) vb. vb. Şimdi buraya geldiler(!) devam edin...

Devam edin ve asla bir şeyi unutmayın. Bugüne kadar, insanları birbirlerine karşı kullandınız, Acilcileri acilcilere düşman ederek yaşadınız. Herkes birbirine kuşku ile bakar oldu, bir zamanlar birbirleri için ölüme koşan militanlar birbirlerine düşürüldü. Aradan 30 koca yıl geçti ve bu insanlar birbirlerini unutmadılar.

Bu örgüte emeği geçen, bedel ödeyen, yılmayan , yıldırılamayan ve devrimci kalmaya devam eden insanlar hakkında aşağılık yalan ve iftiralarla kara çalmaya devam ettiniz.Hala da ediyorsunuz. Devam edin...

Söyler misiniz elinize ne geçti? Kaybettiniz...

Karşımızda, 30 senedir “sekreter” geçinen bir pislik var. Tek başına kaldı. Hiçbir Allahın kulu ortaya çıkıp da ‘’ yapmayın beyler, bu adama bu kadar yüklenmeyin ‘’ yazıktır diyebiliyor mu?

Diyemiyor. Demiyor. Demezler...

Neden diyemiyorlar, demiyorlar,demeyecekler?

Biliyorlar da o nedenle diyemiyorlar. Demeyecekler, diyemezler...

Aslında demiyor değil, diyorlar..

“ ..Bu pislikle fazla uğrasmayın, değmez, o zaten yaşayan bir ölüdür artık” diyorlar.

’Sırtlan’’ tek başına kalmıştır.  Çırpınıp duruyor.

Yaşadığını sanmayın.

Evet, o artık yaşayan bir ölü’dür.  Yaşarken ölüme mahkum edilmiş bir sefil, bir düşkün bir sızıntıdır...

Takke düştü ve kel görüldü.

Okuyucu her şeyin farkındadır.

Biz ne yazıyoruz?

Sırtlan ne anlatıyor(!)

Günay Karaca’yı neden öldürtmek istedin? Diyoruz.

‘’Yalan’’ diyor. ‘’ Günay’ı kamplara gönderdim’’ diyor. Ne zaman göndermiş(miş) cevap veriyor.1982 tarihinde...

Ahlaksız adam. Semir(Ertan)e, ‘’ sınırın öte tarafına geçirir geçirmez kafasına bir kurşun sık’’ diye ‘’emir’’ vermediniz mi?

İsim veriyorum. Yalanlayan çıkıyor mu?

Ahlaksız adam. ‘’İbrahim Yalçın birden bire tahliye edildi’’ diyor.

İbrahim Yalçın’ın nasıl tahliye edildiğini bilmiyor mu? Elbette biliyor. Bilmeyen varsa beklesin...

İbrahim Yalçın’ın nerde ne zaman ve nasıl tahliye edildiğini ona anlatacağım.

İbrahim Yalçın’ın birden bire değil, 5 senelik fazladan bir ‘’ceza’’ yattığını ve nasıl tahliye olduğunu ona anlatacağım.

Mihrac Ural, İbrahim Yalçın gibi tahliye olsaydı bir değil bir kaç cilt kitap yazar ve nasıl bir kahraman olduğunu anlatırdı. Beklesin ve öğrensin...

Suriye’de Muhaberatı kucağında “ devrimcilik” yaptığını zanneden ve bu örgütün militanlarına kara çalmak için kıçını yırtan SIRTLAN adlı bu soysuzun bilmediği o kadar çok şey var ki...

Hepsini öğretecegiz ona.  

Adı Mihrac

Soyadı Ural

Kod adı Sırtlan olan bu eşek adam, bir komisyon önüne çıkartılmalıdır.

İbrahim Yalçın, bugüne kadar devrimci yaşamının her anını bu komisyona anlatacak ve yaptığı her şeyi sonuna kadar savunacaktır. Aynı şeyi kendisi de yapmaya hazır mı?

Fazla söze gerek yok.

Hazır mı? Değil mi?

Bu eşek adamın anlamak istemedii bir şey var. Biz kendisiyle uğraşmıyoruz.

Biz, içimize sızdırılan MIT-MUHABERAT döküntülerinin nerede, nasıl ve ne zaman sızdırıldıklarını ve neleri, nasıl tahrip ettiklerini bulmaya çalışıyoruz. Bir kez daha önümüzün kesilmemesi için geçmişte yaptığımız hata ve zaaflarımızdan arınmaya çalışıyor, tecrübelerimizi yeni kuşaklara anlatmak istiyoruz.

Attığımız her adımda karsımıza çıkan adres aynıdır. SIRTLAN kod adlı Mihrac Ural ile bu vesile ile uğraşmak zorunda kalıyoruz. Mesele bundan ibarettir.

Mihrac Ural istediği kadar kıçını yırtsın ve şu sözümüzü asla ve asla unutmasın, bizde zaman aşımı yoktur ve olmayacaktır.

Nebil Rahuma’nın nasıl yakalandığını araştırmayacak mıyız?

Ali Çakmaklı’nın nasıl ve kimler tarafından niçin katledildiğini araştırmayacak mıyız?

Müntecep Kesici neden öldürüldü? demeyecek miyiz.

Sami (Gokhan Sac) Yusuf( Zihni Alan) neden öldürüldüler? Kim, niçin ölürdü? ‘Suçları neydi? demeyecek miyiz.

Baba Ural’ın URUBACI, dede URAL’in MİT elemanı olduklarını kim biliyordu?

Hanna Maptunoğlu’nu neden tutukladın? Arabasının frenini niçin bozdurdun (Semir- Ertan tarafından bozuldu) diye sormayacak mıyız?

Ali Fuat Çiler’in kardeşi Muzaffer Çiler’e, Hanna Maptunoglu’nu Lübnan’da ‘’tutuklayın ve  Lazkiye’ye getirin’’ diye emir verip tutuklatan kişinin kim olduğunu bilmek hakkımız değil mi?

Tekrar tekrar yazıyorum. Günay KARACA için “ sınırı geçirir geçirmez kafasına bir kurşun sık” diyen hain mantığı sorgulamayacak ve bu aşağılık katil zihniyetin kim(ler)adına faaliyet gösterdiğini merak etmeyecek miyiz?

Bunları merak etmeyen, sormayan, sorgulamayan bir kişi devrimci olabilir mi?

Biz bunları sorup sorgularken karşımıza çıkan SIRTLAN kod adlı MIHRAC URAL ile uğraşmayalım ve  KEMAL BAYRAM( Salih) adlı bir Mihrac Ural çömezi, insan müsveddesi gibi ”adaamm sende .........davası olmaz” mı diyelim? 

Mihrac Ural adlı SIRTLAN, sorularımıza adam gibi cevap verip gerçekleri söylemediği ve kurulmasını istediğimiz KOMİSYON önerisinden kaçtığı sürece peşini bırakmayacağız ve onu çıktığı yere kadar kovalayacağız.

( devam edecek)