Şuanda 163 konuk çevrimiçi
BugünBugün443
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8167
Bu ayBu ay8167
ToplamToplam10476591
mihrac ural ve cevapsız kalan sorular (3) PDF Yazdır e-Posta


(ortalık oğlanı)

Sırtlan kod adlı Mihrac’a soru soruyoruz. Cevap vermiyor(!) Aklı sıra kafa karıştıracak ve kendince, okuyucuyu bıktırıp, usandıracak ve ‘’her iki taraf da aklına geleni söylüyor, bu   işin ciddiyeti kalmadı’’ dedirterek(!) deşifre ettiğimiz ihanetlerini karartacak. ‘’it izine, at izini karıştırma’’ çabasındadır...

Bu aklı ona kim servis etmiş olabilir diye düşündüm ve  ‘’ siyah lale. (M.U)’’ olduğunda karar kıldım.

Kimsesi kalmadı, bir süre de ‘’siyah lale’’ ile idare edecek ve ben,  siyah lale (M.U)’yi de yazacağım, o da bitecek ve Şerif’ten de beter olup, kaçacak delik arayacak...

Bunlar teferruattır, suçlarının artmasını bekliyoruz. Acelemiz yok. 

Bu sıralar, Mihrac Ural’la ilgiliyiz. Çırılçıplak edip başıboş  sokağa salacağımızı söylemiştik, bunu becerdik. Şimdi yalnızlaştırıyoruz, kimsesiz bırakacağız, büyük oranda bunu da yaptık, daha da yapacağız....

 Sonra..?

Sonrasını bekleyip göreceğiz...

Zamanımız var.

Sırtlan ne yazıyorsa okumanızı salık veririm.

Deşifre edildikçe, suçları suratına bir tokat gibi çarpıldıkça serseme döndü. Çırpınıyor...

Sayesinde  tarihimizi öğreniyoruz(!) baksanıza, Mahir Çayan’ların ‘’Kurtuluş’’ dergisi sorumlu müdürü olan Engin Erkiner’in o tarihte nasıl oldu da  yakalanmadığını ve  Malatya Beylerderesi katliamının, Engin’in ‘’ihbarı’’ sonucu yapılmış olduğunu da öğrenmiş olduk(!) Aydınlandık...(!)  Ulan eşek herif, sen o tarihte kaç yaşındaydın? Diye sormayacağız, gerek yok.

Sahi bu Kurtuluş dergisi de ne oluyor? Sakın ola ki, bu yayın organı ‘’Kurtuluş’ değil de ‘’İleri’’ dergisi olmasın...

“Kurtuluş” gazete idi. “İleri” dergi…

Ben demedim mi, yakında Kızıldere katliamını da yazacak diye.. Sıra oraya geldi... Mustafa Suphi’lere kadar ‘’ karanlık’’ tarihimize ışık tutacağı anlaşılıyor. Mihrac Ural’a sağlam bir bilgi vereceğim. ‘’Topal Osman’’ı tanır mı? Engin Erkiner’in ‘’büyük büyük dedesi’’ tarafından akrabası(!) oluyor. Mustafa Suphi’lerin katledilmesi adlı dosya’yı hazırlarken bu noktadan hareket edebilir...  

Sağolsun, bu arada beni unutmuyor(!)  Paris’te, MİT’le görüştüğümü ve Mihrac hakkında bilgi verdiğimi bile tespit etmiş(!) Çok merak ettim. Bu kadar gizli bir buluşmayı nasıl haber almış, takdir etmemek elde değil. Paris’in de suyu çıktı anlaşılan, bundan sonraki görüşmelerimi Helsinki’de yapacağım(!)

Utanmaz eşek herif, ‘’aziz mübarek ay’’da oruç’lu haliyle günaha girmekten ve ‘’allah korusun’’ çarpılmaktan da korkmuyor. Eskide, M-L idi korkmazdı,  ya şimdi...?

Sırtlan’ın soytarılıkları bir yana,  biz yolumuza devam ediyoruz.

İrfan Dayıoğlu’nu okumuş olmalısınız.

Günay Karaca’nın ablası ile konuşmuş ve Günay’ın, bizzat kendisi tarafından ablasına anlatılanları öğrenmiş olduk.

Ben ne yazmıştım daha önce?

Günay Karaca’nın Sırtlan tarafından öldürülmek istendiğini ve Semir (Ertan) a ‘’ sınırı geçirir geçirmez kafasına bir kurşun sık’’ dediğini yazmamış mıydım?

Ne oldu peki? Söylediğim doğrulanmadı mı?

Sırtlan kod adlı Mihrac ne diyordu? Ne diyecek, yalan diyordu. Günay Karaca için yoldaş diyordu. Ölüleri çok sevdiğini, dirilerden çok korktuğunu yazmadım mı? Öyle olduğu anlaşılmıyor mu?

Mihrac Ural’ın, o ufacık beyninde kurduğu ‘’şato’’sunu kafasında parçalıyoruz. Öfkesi bundandır. Dellenmesi bu nedenledir.

Öyle uzaktan horozlandığına bakmayınız, ödleğin tekidir.

Sami (Gökhan Saç) nin kardeşi Mihrac’ı Paris’te yakaladığı ve kardeşi Sami’nin akıbetini konuşmak istediği zaman ne hale geldi, bileniniz var mı?

‘’ gelin herşeyi anlatacağım’’ diye kapıya doğru usul usul ilerledi ve kapıya gelir gelmez ‘’imdaaaattt adam öldürüyorlar’’ diye bağırarak(!) kaçıp  kaldırımın öte yanına geçip de kalabalığa karışınca da ‘’ ben size gösteririm’’ diye horozlanmaya başladı ve kaçıp kaybolmadı mı? ‘

Bugün bile, Paris’te bu olay konuşulurken herkes kıçıyla gülüyor...

“Küresel militan’’ (siz bunu küresel soytarı okuyunuz) işte budur.

Günay Karaca yoldaş için artık yazmayacağım. Şahsen tanıma olanağım olmadı. İrfan Dayıoğlu gibi,   onu tanıyan yoldaşlar yazmalı. Günay artık aramızda değil. Zaaflarıyla ve yetenekleriyle tarihimizin bir parçasıdır. Yaşamının son günlerinde ablasına anlattıklarını İrfan açıkladı. Benim açımdan eklenecek bir şey olduğunu sanmıyorum. Bu konuda, görevimi yaptığıma ve Sırtlan’ın, Günay Karaca konusundaki  hain tuzağı  ortaya çıkartıp, Günay Karaca ailesine havale ettim.

Hesabını ailesi soracak, gereğini Acilciler yapacaktır.

Yeniden tekrarlıyorum... ‘’Yoldaş katilliğinin zaman aşımı olmaz’’’İhanetin zaman aşımı yoktur’’

SIRTLAN kod adlı MİHRAC URAL, kelimenin gerçek anlamıyla tam bir ORTALIK OĞLANI’dır artık.

Tepeden tırnağa çırılçıplak edilmiş, kıçı açıkta kalmıştır. Bakmayan horozlandıgına, zevahiri kurtarma gayreti içersindedir.

Ben buraya yazıyorum. Kurtaramaz....

(devam edecek)

Not. Dördünci bölümde, suçlarının genel bir dökümünü yapacağım.