Şuanda 409 konuk çevrimiçi
BugünBugün614
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8338
Bu ayBu ay8338
ToplamToplam10476762
küfür yazılarına kısa cevaplar ve... PDF Yazdır e-Posta


Son günlerde, e-post adreslerimize ve http://thkp-c-acilciler.blogspot.com’un mesaj kutusuna, ard arda küfür yazıları(!) gelmeye başladı. Eskiden de geliyordu ama, Mehmet Koç yoldaşımızın ölüm haberi üzerine, Engin Erkiner’in ‘’ M.Koç’a ilişkin düşüncelerinizi okuyucu mektupları köşesine yazabilirsiniz’’ notunun ardından, adı geçen küfür yazıları bir kat daha arttı. Elbette aldırmıyoruz. Kiminle muhatap olduğumuzu bildiğimiz için aldırmıyoruz. Siyasi bir kimliği maske olarak kullanan bir hırsız, bir devrimci katili, bir ajan, sözün özü tam bir kişiliksiz soytarı ile uğraşıyoruz ve bu nedenle aldırmıyoruz. Kimden bahsettiğimi anlamışsınızdır. ‘’Benim kapsama alanım HATAY’’ diyen, SIRTLAN kod adlı, Mihrac Ural’dan bahsediyorum elbette.

Devrimci değerlerimizi gasp ederek, eline geçirdiği olanakları, birtakım çaresiz insanları kullanarak ‘’örgüt’’cülük oynadıgını zanneden  bu sefili, ayağındaki donuna kadar soyup çırılçıplak etmemize rağmen, beyhude çırpınışlarına, adı bizde saklı malum kişileri kullanarak devam ediyor olmasına aldırış etmiyoruz.

Küfür yazılarının bir tanesi, eski bir öğretmen oldugunu söyleyen Asaf ÇİLER’e ait, yazdığı hiçbir şey anlaşılmıyor(!) Doğru dürüst bir cümle kuramamış olmasına bakılırsa, meslekten ihrac edilmesinin nedenlerini merak etmeye gerek yok. ‘’ Antakya parkında, halkının örgütlenmesi(!) ile ilgilenirmiş, erkek adammış ve  çok ahlaklıymış. Cesareti olanlarla yüz yüze hesaplaşmaya hazırmış’’ Aynen bunları yazıyor. Ben, Asaf ÇİLER’in yalancısıyım(!)

Bir başka küfür yazarı  ADANA’dan, ismini yazmamış ama, kim olduğu hemen anlaşılıyor. Çok dertli(!) ’’ ulan namussuz adamlar’’diye başlamış. ‘’bu sürece dahil oldum diye  hakkımda bir yazı yazdınız dünyam değişti’’ diyor. Korktuğu anlaşılıyor ama neden..? Bize yolladığı nota bakarsanız, ilk okul dördüncü sınıftan terk, SIRTLAN’ın blogundaki yazılarına bakarsanız, ‘’Isparta sanat okulu mezunu’’seviyesinde...Sormakta haksız mıyız, kim bu adam...?

Gelen yazıların hemen tamamı  sahte isim.  Adlarını yazmak gereksiz, bir kaç tanesinin ’’ ip numaralarını’’ veriyorum, merak eden olursa kim olduklarına bakabilir.

a)      195 174 79 239,  

b) 195 174 72 172  

c) 62 248 93 238

d)      62 248 95 112

Bunların dışında, başka bazı ilginç notlard a alıyoruz. Birbirlerini de gammazlıyorlar(!) Örneğin, Mihrac Ural’ın kiremit(!) işinde bir vatandaşın 54 bin euro’sunu vermediği halde, ‘’falan şahsa verdim git ondan al’’ diye yalan söylediği ve kişileri karşı karşıya getirerek aradan sıyrılmaya çalıştığı vb.

Bunlar konumuz dışı olduğu için şimdilik yazmayacağım. Yalnız bu noktada değinmek istediğim bir konu var.

Mihrac Ural’ın adam kullanma yöntemi hiç değişmemiştir.

1976 tarihinden bugüne, kısacası,  bu örgüte sızdığı günden beri hep aynı yöntem. Başkalarının sırtına basarak yükselmeye çalışmak, başkalarının yaptığı işi, karşı tarafa kendisinin yaptığı bir iş gibi anlatmak, kendisinden daha kültürlü ve becerikli insanlardan nefret edercesine kin ve düşmanlık duymak, yüzüne gülüp arkasından  kuyu kazmak,  ‘’edilgen ve insiyatifsiz’’ insanları bulup, onları pohpohlayarak(!) kendisine bağlamak ve  kullanmak,  işi bittiği yerde de, yüz üstü bırakıp sahiplenmemek...

Risk unsuru taşıyan hiçbir eyleme girmeden, tüm riskli eylemlerin örgütleyicisi(!) ya da planlayıcısı(!) olduğu yalanını, çevresine topladığı kimi insiyatifsiz kişiler kanalıyla propaganda ettirmek, sürekli ikili oynayıp, sürekli yalan söylemek... Bu kişinin istikrarlı olduğu tek bir şey vardır. Hiçbir konuda dogru söylememek, sürekli yalan söylemek...

Sırtlan kod adlı Mihrac Ural’ın, hemen hemen tüm davranış biçimlerine yansıyan bu ve benzeri özelliği neticesinde, uzun süre kendi  gerçekliğini gizlemiş olmasına karşın, son aylarda, ‘’deniz bitti ve karaya oturduğu gerçeği’’ ile yüzyüzedir. 

Mihrac Ural fenomeninin  dosdoğru aydınlanması için, söylediği her şeye kuşkuyla bakmak ve bir kez daha yeni baştan değerlendirmek gerekmektedir.

TACETTİN SARI  olayı, bu anlamıyla iyi bir örnek olmalı ve enine boyuna bir kez daha değerlendirilmelidir.

1978 yılı ortalarından, 1979 yılı ortalarına kadar, Acilciler örgütü Genel komite üyesi ve Türkiye sorumlusu olarak bilinir.

Antakya birimi dışında kimsenin bilmediği bir isim. ‘’Genel komite’’ üyesi, ya da, ‘’Türkiye sorumlusu’’ gibi ağır bir sorumluluğu taşıyabilecek bir özelliği (teorik ve pratik yetkinliği açısından) kesinlikle bulunmadığı biliniyor.  Acilciler örgütünün, sıradan bir sempatizanı düzeyinde bir taraftar...

Kullanabildiğin kadar kullan ve zamanı geldiğinde de, ‘’ günah keçisi’’ ilan ederek bir köşeye fırlatıver  anlayışının en çarpıcı özelliği olarak

Tacettin SARI gerçeğini, bundan sonraki yazının konusu olarak irdelemeye çalışacağım ve Mihrac Ural adlı sahtekarın örgüt içi ihanetlerine bir başka açıdan ışık tutacağım...