Şuanda 309 konuk çevrimiçi
BugünBugün542
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8266
Bu ayBu ay8266
ToplamToplam10476690
Tacettin Sarı PDF Yazdır e-Posta


Bir önceki yazımda, Mihrac Ural’ın, en yakın yoldaşlarını  kullanarak, onların sırtından, kendi nüfuz alanını genişletmek istediğini, bu konuda kullanabildiği herkesi kullanmaya çalıştıgını, kullanım değerinin bittiğine karar verdiği yoldaşlarının, ilerde tehlikeli sonuçlar doğurabilecek ilişkilerini açıklama ihtimaline karşı da, hınzırca karşı tedbirler almayı  ihmal etmeksizin bugüne kadar gelebilme ‘’becerisi’’ gösterebildiğine, sadece deginmiş ve konuyu orada bırakmıştım.

Tacettin Sarı, bu anlamda iyi bir örnek olmalı. Şöyle...

a.  Tacettin Sarı’nın, 12 eylül darbesinden hemen önce,  örgüt birimlerine haber vermeden Suriye’ye kaçtığını yazdım.

Sadece ben değil, Acilciler örgütünün tüm birimleri bunu böyle bilirler. Haber kaynagımız MİHRAC URAL’dır. 1980 tarihinden itibaren, tüm örgüt birimlerine, Tacettin Sarı’nın örgütten kaçtığını, kaçarken ilişkileri devretmediğini ve bu nedenle hakkında cezalandırma kararı alınmasını öneren ve cezalandırılması için karar aldırtan ve bu kararın alınmasında da imzası bulunan kişi MİHRAC URAL’dır.

Temmuz 1980 tarihinden bugüne kadar, Acilciler örgütünün böyle bildiği Tacettin Sarı’dan, bugüne kadar ciddi bir itiraz sesi de gelmemiştir. Bundan bir sene kadar önce, Nebil Rahuma bloguna gönderdiği bir yazıda, ‘’hayır kaçmadım ben Mihrac Ural’ın talimatıyla yurt dışına çıktım’’ dediyse bile, bu söylem tarafımızdan ciddiye alınmadı.  

Alınmadı çünkü; Tacettin Sarı, sadece ‘’kaçmadım’’ demekle yetiniyor, hakkında, ‘’kaçtı, cezalandıracagız’’ diyen Mihrac Ural için,   böyle bir propagandayı ne maksatla yaptıgına dair hiç bir soru yöneltmiyor, konu hakkında hiç söz etmiyordu. Bunun da ötesinde, Tacettin Sarı o yazısında dogru konuşmuyor, olayları çarpıtıyordu. Örneğin, Nebil Rahuma’nın Sağmalcılar Cezaevinde, benimle beraber kaçma girişiminde bulundugumuz gün, ziyarete geldiğini söylüyordu. Bunun doğru olmadıgını çok iyi biliyorum. Tacettin Sarı o gün ziyarette yoktu. Bir diğeri ise, Tacettin’in bu yazısında Erkan Ulaşan için söyledikleriydi. ‘’ Erkan beni adımla çağırdı, benim adımı deşifre etmek istedi’’ vb. Bunlar doğru olmadıgı gibi, Mihrac Ural’ı, düştüğü çukurdan kurtarmak(!) için uydurulmuş açık yalan beyanlardı. Bu bakımdan ciddiye almadık. Artı, Tacettin Sarı’nın bu yazısından hemen sonra ve üst üste bir kaç kez Mihrac Ural’a soru yönelttim ve ‘’ Tacettin Sarı, senin talimatınla yurt dışına çıktığını söylüyor, oysa sen  Tacettin’in kaçtıgını söylüyordun, kim doğru söylüyor?’’ diye de sordum. Hiç bir cevap alamadım.

b. Tacettin Sarı, ‘’Suriye’ye gittigi günden beri Suriye İstihbarat örgütünde Muhaberat elemanı olarak çalışmaya başladı ve halen de aynı görevde, subay rütbesinde görev yapmaktadır’’  diye yazdık.  

Bu konudaki Haber kaynagımız’da MİHRAC URAL’dır. 

12 eylül 1980 tarihinden itibaren Suriye’ye giden hemen herkese, Mihrac Ural tarafından, Tacettin Sarı’nın Muhaberat elemanı bir subay olduğu söylenmiştir. (1981’deki ifadeye göre, Tacettin Sarı Suriye’de resmi polis olarak çalışıyor. Sonra Muhabarat’ta subay oluyor.) Buna ben de dahilim. 1986 tarihinde Suriye’ye gittiğim zaman Mihrac Ural’ın evinde Tacettin Sarı ile karşılaştım. Mihrac Ural’a bizzat sordum.’’ Ne işi var bu adamın bu evde, biz bu adam için cezalandırma kararı almadık mı’’ dediğim zaman aldığım cevap çok ilginçti. Mihrac Ural, bana aynen şöyle söyledi.’’ Aman yoldaş sesini çıkartma ve adama kötü bir şey söyleme, o şimdi muhaberat’ta subay olarak çalışıyor ve örgütümüze önemli destekler sunuyor. Kararı unutalım ve faydalanmaya bakalım’’

Tacettin Sarı’ya döndüm ve beni tanıyıp tanımadığını sordum. Güldü ve mahcup bir şekilde tanıdığını söyledi. Hiç unutmuyorum, kızgınlığımı hissettirecek bir şekilde, ‘’tanıdın ama, bir hoş geldin demek zahmetinde de   bulunmadın’’ diye çıkıştım. O günden sonra da  Tacettin Sarı’yı görmedim. 

Tacettin Sarı’nın Örgütten habersiz Suriye’ye kaçtığını, önce polis, daha sonrada Muhaberat’tan subay olduğunu sadece örgütümüz militanları değil, Suriye’de bulunan tüm devrimci örgüt temsilcileri duymuştur. Mihrac Ural bu durumu özellikle duyurmak istemiş ve yerli yersiz her tarafa yaymak için özel çaba bile ğöstermiştir. Sadece Acilciler yada tüm sol’a mı?  Antakya’da bile, Tacettin’in muhaberat subayı olduğu yıllardır dilden dile dolaşmaktadır.

 Bu bilginin kaynagının MİHRAC URAL oldugunu,  Tacettin’in bunu duymamış olması mümkün mü?  

 ‘’Duymadım, bilmiyordum, haberim yoktu’’ diyebilir mi?  

Tacettin Sarı, kendisi hakkında söylenen bunca söze karşın sadece susmuş,  söylemler hakkında hiçbir yorum yapmamış ve her şeyi sineye çekerek KABULLENMİŞTİR....

c.  Tacettin Sarı, 1978 ortalarından itibaren 1979 sonlarına kadar Acilciler örgütü genel komite üyesi sıfatıyla bütün ülkeyi dolaşmış ve her hafta, Mihrac Ural’ın cezaevlerinde ziyaretine giderek dolaştığı her birim hakkında rapor vermiştir.

Adı geçen dönemi en iyi bilen kişilerden birisidir. 

1978-79 dönemi, örgütümüzün  ciddi polis darbeleri alarak  adeta yok edildiği bir dönemdir.( 1978 ve 1979 operasyonları) Bu dönemin  karanlık noktaları hala tam olarak aydınlatılamamıştır.

Tacettin Sarı’nın bu konuda söylemesi gereken bir çift sözü olmalıdır.

Susmasının nedenleri mutlaka vardır ve biz bu nedenleri sorguluyoruz.

Tacettin Sarı, Özellikle 1979 Aralık operasyonunda neredeydi?

1979’un son aylarında yapılan genel komite toplantısının hemen ardından ortada kaybolmuş ve aynı komite’de birlikte bulunduğu yoldaşları ile ilişkilerini kesmiştir. NEDEN...? 

Engin Erkiner yazdı. 1981’in ilk aylarında, Suriye’de oluşturulan  ‘’politbüro’’ya, Türkiye’de bulunan Zafer GÜNDOGDU’nun da, ‘’Örgütlenme sorumlusu’’ sıfatıyla dahil edildiğini yazdı. Tacettin Sarı henüz Türkiye’de iken, Zafer Gündoğdu ile karşılaştı mı? 

Zafer Gündogdu’nun Örgütlenme sorumlusu(!) sıfatıyla görevlendirilmesi, bu kişinin acilciler örgütünü tanımamasına rağmen bu göreve getirilmesi normal mi?

Zafer Gündoğdu, bir pavyon kavgasında adam yaralamaktan dolayı çezaevinde bulunduğu sırada örgütlenmiştir. Cezaevinden çıktıktan sonra, acilciler örgütü örgütlenme sorumlusu  olması son derece anlamlıdır.

Tacettin Sarı’nın ‘’ kullanım değeri’’ burada bitmiş mi oluyordu...?

Örgüt hakkında en ufak bir bilgisi olmayan Zafer Göndoğdu’nun bu göreve getirilmesi , soru sormadan verilen görevleri harfiyen uygulayacak  ‘’yıpranmamış bir kullanım aracı’’ olması açısından anlamlıdır.

 

Zafer Gündoğdu’nun, ‘’yıpranmamış yeni bir kullanım aracı’’ olarak bulunup ortaya salınması, Tacettin sarı’nın da sonu mu demek oluyordu?

‘’Tacettin Sarı kaçtı, kaçarken ilişkileri devretmedi, cezalandıracağız...’’ diyen ve bu konuda karar alan Mihrac Ural doğru mu söylüyordu? Yalan mı?

Tacettin Sarı hakkında bunları söylerken maksadı neydi? Neyi gizlemek istiyordu?

Tacettin’in konuşmamasını mı? Konuşsa bile inandırıcılığının kalmamasını mı?

Örgüt ile Tacettin sarı arasına kalın bir duvar örerek, Tacettin’in ilelebet yalnızlaştırılarak susmasını mı? 

Bu soruların cevabı Tacettin Sarı’da gizlidir. 

Bunu en iyi bilen kişi Tacettin’in kendisidir.   

Tacettin Sarı, ‘’ben kaçmadım, ilişkileri de devrederek Mihrac’ın talimatıyla Suriye’ye gittim’’ diyorsa eğer, Bu örgütün militanları kendisinden açıklama beklemektedirler.  

Tacettin Sarı’nın, ilişkileri kime devrettiği, son derece önemlidir.

Bu ilişkiler ZAFER GÖNDOGDU’ya mı DEVREDİLMİŞTİR?

Eğer öyleyse, Mihrac Ural’ın, Zafer Göndoğdu hakkında,  örgütün STALİN’i diye söz etmesinin nedenleri böylece daha iyi anlaşılacaktır.  

Mihrac Ural’ın,  o zaman söylemediği, ama her seferinde ima ederek anlatmak istediği, ‘’ Tacettin, bize vermediği  örgütsel  ilişkilerimizi Suriye istihbaratına vermiş olabilir’’ Tacettin bu anlamıyla da mutlaka cezalandırılmayı hak etmiş bir hain’dir...  

Sözün özü, Tacettin Sarı, Temmuz 1980 tarihinden aralık 1987 tarihine kadar acilciler örgütüne hedef olarak gösterilmiştir.

Tacettin Sarı’yı bu örgüte hedef gösteren kişi MİHRAC URAL’dır.

Tacettin Sarı, Mihrac Ural tarafından, bir yandan ‘’hain’’olarak hedef gösterilirken, öte yandan da ‘’ aman birşey yapmayın, bu adam Muharebat subayıdır, bize önemli yardımları oluyor, kullanalım’’ diye de dokunulmaz bir kişi olarak tanıtılarak tam bir sır perdesine büründürülmüştür.

Böylelikle,’’ Bir taşla iki kuş ‘’birden vurulmak istenmiştir.

Tacettin Sarı; ‘’cezalandırılması gereken bir hain’’ olmasına rağmen, içersinde yer aldığı görevi nedeniylede, ‘’dokunulmsı imkansız’’ bir konumdan dolayı da, faydalanılması(!) gereken bir unsur olarak tanıtılmış, Tacettin ve örgüt arasında kalın bir duvar örülmüştür.

Bizim yaptıgımız  da budur. Neden...? 

TARİH DOGRU YAZILMALI, YANLIŞLARIMIZ VARSA MUTLAKA DÜZELTİLMELİDİR... 

Güzel bir iş yapıyoruz. Yüzlerce militanımızın yaşamlarını ortaya koydugu bir tarihi aydınlatmaya, bilinmeyenlerini ortaya çıkartmaya, ’’sapla samanı’’ karıştırmamaya, ayıklamaya çalışıyoruz 

Kimseye karşı ön yargılı değiliz. Objektif olmak, herşeyi olabildigince ve titizlikle değerlendirmenin gayreti içersindeyiz. 

Kolay değil. 30-35 sene öncesine gittik ve binlerce insanın ülke çapındaki yaygın ilişkilerini irdeliyoruz. Her şeyi bilmemiz mümkün değil. Birçok şeyin ayrıntısı bizzat olayları birebir yaşayan yoldaşlarımızda gizlidir. Bildikleri konuları bizlerle paylaşarak, tarihimizin aydınlatılmasına katkıları gerekiyor.

Acilciler tarihinin, mümkün olduğunca objektif bir perspektifle ela alınması ve gelecek kuşaklara doğru bir bakış açısıyla sunulması, bu çabaya katkı sunarak destek olacak yoldaşların çabalarıyla doğru orantılı olacaktır. 

Bugüne kadar karanlıkta kalan pek çok konuyu aydınlığa kavuşturduk. 

İçimizdeki hain sızıntı Mihrac Ural’ın söylediği hiçbir konunun doğru olmadığını, yalan olduğunu ve söylediği her şeyin, kendi pisliklerini kapatmak için uydurulmuş ve bir başka suçunu kapatmak adına kurgulanmış düzenbazlıklar olduğunu gördük.

Tacettin Sarı’yı yeni baştan değerlendirme nedenimiz bu bakımdan gündeme geldi.

Sorular sormaya başladık.

Mihrac Ural, Tacettin Sarı için, neden örgütten kaçtı  dedi.. 

Tacettin Sarı, gerçekten örgütten kaçtı mı? 

Mihrac Ural, Tacettin Sarı için, önce Suriye’de polis, ardına da muhaberat’tan Subay oldu dedi?  

Tacettin Sarı, gerçekten önce Suriye polisi, ardından da Gizli servis Muhaberat’ta subay oldu mu?

Mihrac Ural, Tacettin Sarı için, Suriye’ye kaçmasına rağmen. ilişkileri devretmedi, cezalandıralım  dedi? 

Tacettin Sarı, Suriye’ye giderken ilişkileri devretmedi mi?                        

Devretmediyse neden?

Devrettiyse kime devretti?

Mihrac Ural, Tacettin Sarı’nın arkasında bunları konuşurken, Tacettin Sarı’nın yanında, hiçbir şey olmamış gibi davranırken, Tacettin Sarı neden hep sustu? 

Samandağ Ziraat Bankası eyleminde Tacettin Sarı’nın davranış biçimi neydi?

Bankada kamulaştırılarak el konulan paralardan haberi varmı?

Tacettin Sarı, Acilciler örgütüyle ilişkilerini ne zaman ve niçin kesti?

Bütün bu sorular karşılık bekliyor. Soruların asıl muhatabı Tacettin Sarı’nın kendisidir.

Tacettin Sarı, bu yazıları mutlaka okuyordur. Yazmak istediği, açıklama getirmek istediği birçok şey olduğuna inanıyoruz.

Susmamalıdır, bu tarihin aydınlatılmasına katkı sunmalıdır. Kendisi hakkında söylenen sözler için vereceği cevap mutlaka vardır. Kendisinden beklenen budur.

Sadece Tacettin Sarı değil, Tacettin hakkında söylenecek sözü olanlar da yazmalıdır. Bu site, Tacettin’e açık olduğu kadar, Tacettin hakkında bildikleri gerçekleri yazmak isteyen herkese  açıktır. Doğrudan yazmaları da gerekmiyor. Açık isimleriyle yazmakta sakınca gören arkadaşlar, konuyla ilgili bilgi aktarabilirler ve bu bilgiler, bundan önceki bilgilerle karşılaştırılarak doğruların ortaya çıkması sağlanabilir. 

Bugün, kim nerede ve hangi konumda olursa olsun, uzun yıllar sırt sırta mücadele ettiğimiz bir dönemin militanları olduğumuzu unutmadan, ortak tarihimizin aydınlatılmasına çalışıyoruz.  

Kimseye karşı ön fikirli, peşin hükümlü bir yaklaşım içersinde değiliz. Bu zamana kadar yazdığımız herhangi bir konuda,  yanlışımız olmuşsa düzeltmek, gerekirse özeleştiri yaparak muhataplarından özür dilemesini de biliriz. Amacımız, insanları karalamak, bilerek suçlamak ve yalan yazarak olayları ters yüz etmek değil. Hepimizin ortak değeri olan örgütümüz Acilcilerin tarih sahnesindeki yeri ve konumunu hak ettiği biçimiyle değerlendirmek ve gelecek kuşaklara miras bırakmaktır.

Tacettin Sarı ya da başkaları, önemli olan gerçeklerin aydınlatılması, mümkün olduğunca bu tarihin objektif olarak kaleme alınması ve ortak değerimiz olarak devrimci kamuoyuna sunulmasıdır. 

İçimizdeki sızıntı Mihrac Ural yalnızlaştırılmıştır. Herkesi kullanma, örgütsel değerlerimizi ele geçirerek aile şirketine dönüştürme çabası şimdilik ‘’başarılı’’ olmuştur. ‘’Başarı’sının devamına fırsat verilmemelidir.  

Sol içi şiddetin, devrimci hareketimizin geneline verdiği zaaflardan şikayet edenlerin, örgüt içi cinayetler işleyen ve bunu sistematik bir şekilde uygulayan bir katil’e karşı sessiz kalmalarını elbette beklememeliyiz.  

Özellikle Acilciler sessiz kalmamalıdır. Kendi yoldaşları öldürülmüştür. Sırt sırta mücadele ettiği yoldaşları katledilmiştir. Nedensiz katledilmişlerdir.  

Önüne gelen herkesi, özel harp dairesinin elamanı, muhbir, ajan, işbirlikçi olarak suçlayan bir sızıntı’nın attığı her adımda bir ihanetin gizli olduğu artık ortaya çıkmıştır.  

Mihrac Ural adlı sızıntı, Acilciler’in bulunduğu her alandan kovulmuştur.

Hatay’a sığındığını sanıyor. Hatay’a sığınması mümkün değildir, Hatay’da 90 yaşında bir baba ve nerden türediği belirsiz bir kız kardeşin etekleri altında politika yaptığını sanıyor. Dört bir yanı kuşatılmıştır.  

Hatay Alevileri arasında da çok iyi(!) tanındığını biliyoruz. Aklı sıra, deşifre edilmiş eski yöntemleri kullanarak aleviler arasında sözü edilsin istiyor. Boşuna ve yüz kızartıcı bir provokasyon içersindedir ve buda deşifre edilmiştir. Kaçıp sığınabileceği hiçbir yeri kalmamıştır. 

Ölülerimizin adını kullanıyor.

Utanmıyor. AHMET YILDIRIM yoldaşı anıyor. Ahmet Yıldırım, uzun yıllar cezaevinde yatıp çıktığı zaman selam vermeyen adam, Ahmet Yıldırım’dan ‘’yoldaş’’ diye söz ediyor. Yaşayan  Acilciler’den nefret eden sızıntı, ölüleri çok seviyor(!) Ahmet Yıldırım cezaevinde çıktığı zaman geçim sıkıntısı içersinde ayakları üzerinde durmaya çalışırken nerdeydi? 

Haydar Yılmaz’ın dediği gibi, sanal alemde gevşeyip yazdığı itiraflarından bir tanesi de, oğluna aldığı 750 dolarlık çep telefonu değil miydi? Kendisi, hanımı ve çocukları için ödediği yüzbinlerce dolarlık jeep’lerin son model olduğu değil miydi? Ahmet Yıldırım’lar yıllarca hapishanelerde işkence görerek çıktıktan sonra, önemli sağlık sorunları ile boğuşurken dönüp bakmayan bir hain’in, Ahmet Yıldırım’ın ardından timsah gözyaşları döküyor olmasına hangi Acilci inanır?  

Mihrac Ural kepazeliği bitirilmelidir. Acilciler’den yüz bulamadığı için şimdilerde ALEVİ’ler arasında adından söz ettirmek için çırpınıp duran bu sahtekarın kulağından tutularak, düşkünler çukuruna atılmalıdır.  

Mihrac Ural adlı hain’in karanlık yüzü tam olarak aydınlatıldığı zaman yaranın irin olduğu çok daha iyi anlaşılacaktır.

Tacettin Sarı olayı bu bakımdan önemlidir. En küçük bir bilgi, bazen büyük bir ihanetin aydınlatılmasında anahtar rolü oynayabilir. Lütfen elimizi bu taşın altına koyalım...