Şuanda 176 konuk çevrimiçi
BugünBugün452
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8176
Bu ayBu ay8176
ToplamToplam10476600
Mihrac Ural'dan yeni itiraf PDF Yazdır e-Posta


KANDIRILMIŞ ŞERİF İMZALI,  MİHRAC URAL YAZISI İTİRAFTIR

GERİSİ LAFI GÜZAF..

Kod adı Şerif, namı değer Beşir Kanmaz, ‘’Kanmaz olduğuna bakmayın, Kandırılmış ve ucuza kapatılmıştır’’ demiştim. İtiraf ediyor. Ucuza kapatıldığını söylemiyor, saklıyor  ama, kandırıldığını itiraf ediyor. Uzun bir süre beklediler, kendi tabirlerine göre ‘’aceleye getirmeden sindire sindire’’ yazdılar.

‘’getirmediler’’, ‘’yazdılar’’ diyorum. Çoğul kullanıyorum. Nedeni var. Bu yazının altındaki imza Şerif’e ait, yazının kendisi  buram buram Mihrac Ural kokuyor(!)  Bu yazıda dikkatimi çeken bir şey var. Derslerini çalışmışlar(!)’Aceleye getirmeden ..sindire sindire..’’ derken anlatmak istedikleri de bu oluyor. Derslerini iyi çalışmışlar, elektrik işkencesinin nasıl yapıldığını  öğrenmişler(!) Evet, elektğrik işkencesi  şehir cereyanı şartelinin indirilip indirilip kaldırılması ile değil, manyeto ile yapılıyor. Şimdi oldu işte(!) Buna bir diyeceğim yok. Kulaklarına küpe olsun, öyle kafadan sallama işkence hikayeleri yazmaya kalktıklarında dikkat etmeliler, ayıp değil ki, bilmiyorsan öğrenirsin. İşkence konusunda yazılmış yığınla kitap var, daha önce de okuyabilir, ‘’bana şartelle elektrik verdiler’’ diye yazıp rezil olmazdınız.  Gördün mü Mihrac Ural, okuyunca oluyormuş işte.

Filistin askısı hikayesi bile doğru(!) yazılmış. Merak ettim, hangi kitapta yazıyorsa, gerçekten güzel anlatılmış. Beğendim, hoşuma gitti, gerçekten bravoo...

Biliyorum. Kandırılarak ucuza kapatılmış  Beşir Kanmaz, nam-ı değer Şerif, asker mektubu bile yazamaz. Bu yazıyı dikkatle okuyunuz. Kurulan cümle ve cümle içersinde kullanılan kelimeler Mihrac Ural’a ait. Bu bakımdan Şerif’in kendisi figüran oluyor. Biz onun sahibinden söz edeceğiz.

Mihrac Ural adlı tüccar sekreter’in, Şerif imzalı yazısı gerçekten de okunmaya değer.

Eskide, Anadolu’da, kasaba pazarlarında, 25 kuruşa destan satarlardı. Sevdiğine kavuşamadığı için verem olmuş bir genç kızın, kısık kısık öksürerek kan kustuğunu, yada, trafik kazasında ecelsiz ölen  genç bir delikanlının, acıklı hikayeleri konu edilirdi. Yaşlı kadın ve erkeklerin gözyaşları içinde alıp okumaları için olmadık hokkabazlıklar yapılırdı.  Mihrac Ural’ın Şerif imzalı yazısını okuduğum zaman aklıma geldi. Hiç farkı yok. Kurgu ve anlatımdaki duygusallık(!) meselenin özünü  gözden kaçırmak için, ‘’aceleye getirilmeden, sindire sindire’’ yazılmaya çalışılmış.

Yazılan yazının ana fikri, 1979 tarihinde, SİLİFKE’de, bir eylem sonrası çıkan silahlı çatışmada, Recep GÜREGEN ve Hüseyin GÜRGEN yoldaşların katledilmeleri ve ardından başlayan bir operasyonla, ‘’Şişko’’ kod isimli Beşir KANMAZ ( Şerif) in aranması ve arandığını duyan Kandırılmış Beşir KANMAZ’ın koşar adım gidip teslim olmasıdır. Benim sorum buydu.

Teslim oldun mu? Olmadın mı?

Şerif, namı değer Beşir Kanmaz imzalı Mihrac Ural yazısı bu soruma cevap(!) olarak yazılmış.

Teslim olduğunu inkar etmiyor. Üstü kapalı kabul ediyor. ‘’önümde iki seçenek vardı ve ben ikinci yolu seçtim’’ diyor. Seçeneklerin ne olduğunu yazmıyor ama anlaşılıyor. Birincisi kaçmak ve illegaliteye geçmek, ikincisi de, gidip teslim olmak... ‘’sorumlu yoldaşla konuştum ve ikinci seçeneğe karar verdim’’ diyor. Bundan sonraki anlatımları lafı güzaf...

Acayip işkence görmüş(!) falaka, kaba dayak, manyeto (şalter değil) ile elektrik verilmiş vs. vs..

Kandırılmış Şerif ne bekliyordu peki? Paşa babasına güvenerek teslim olduktan sonra ‘’misafir’’muamelesi mi görecekti. O niyetle gittiği  ve kandırıldığını karakolda anladığı anlaşılıyor..

Recep Güregen ve Hüseyin Gürgen yoldaşlar katledilmişler, Mersin ve çevresi abluka altına alınmış ve her tarafta operasyon yapılıyor, Şişko kod isimli Beşir Kanmaz gidip kendi ayağıyla, örgütün motorsikletiyle TESLİM OLUYOR ve ‘’bana işkence yaptılar’’ diye sızlanıyor.

Kandırılarak ucuza kapatılmış Beşir KANMAZ imzalı, Mihrac Ural yazısı, böyle bir ‘’adam’’ı ‘’kahramanı’’ ilan ediyor. ‘’acilci duruş sergiledi’’ ‘’ cellatlarına acilci tavrını gösterdi’’ diyor. Güler misin kızar mısın.. Daha bir gün önce yoldaşlarını kurşunlayan katillere teslim olmak için koşar adım giden adam kahraman(!) ilan ediliyor. Recep Güregen ve Hüseyin Gürgen yoldaşlar ne oluyorlar? Peki. Burada kahraman olan Recep ve Hüseyin yoldaşlar mı? Şerif adlı Beşir Kanmaz mı? Hangisi...?

Recep ve Hüseyin yoldaşlar sağ olsalardı da bu yazıyı okusalardı, Mihrac Ural’ın yüzüne tükürmezler miydi?

Çok ilginç ve tam bir komedi yazısıyla karşı karşıyayız. Beşir Kanmaz imzalı yazıyı dikkatlice okumalısınız. Bundan da önce, Hanefi AVCI adlı polis şefi katil’in Silifke Operasyonunu da anlattığı  HALİÇ’TE YAŞAYAN SİMONLAR adlı kitap’ da  okuyunuz. Hanefi AVCI o kitapta Beşir Kanmaz’dan bahsediyor.

’Bir ara bir militan örgütün isteği üzerine Hatay’dan Mersin’e geldiğini, banka soygunundan bir gün sonra tekrar Hatay’a gittiğini anlatınca, şube müdürümüz ona banka soygunundan ne kadar para aldığını sordu, militan para almadığını söyleyince,mutlaka almışsındır ne kadar aldın diye ısrar etti. O almadığı yönünde ısrar ediyordu. Ömer ağabey, o zaman bankayı babanın hayrı için mi soydun deyince gülüştük...bize göre bankayı soyan kişilerin parayı bölüşmeleri gerekiyordu’’ diye bahsettiği militanın ismi Şerif( Beşir KANMAZ) dır. Mihrac Ural’ın Beşir KANMAZ’ı kahraman ilan etmesi bu paragrafa dayanıyor. Acilci tavrı göstermiş(!)  nasıl göstermiş? Banka soygununda alınan paraları bölüşmüyorlarmış(!)  pes doğrusu...

Hanefi Avcı’nın  adı geçen kitabında sayfa 66’dan sayfa 74’e kadar anlatılan Silifke operasyonunda alınan bu paragrafa dayanarak kahraman ilan edilen ve örnek bir tavır sergiledi diye göklere çıkartılan bir adamı başka yerde mumla arasanız bulamazsınız. Çakma kahramanlık budur işte...

Mihrac Ural’ın tüm kahramanları Beşir’e benziyor. Hepsi de Mihrac Ural patentli(!) Ali Fuat’tan Ömer’e, Ömer’den İrfan Ural’a, İrfan’dan Mihrac’a kadar hemen hepsi ‘’ ser vermişler sır vermemiş’ler cinsinden oluyor. Tesadüf o ki, bunların hiçbirinin polis ifadesi bulunamıyor,‘’ kaybolmuş’’ ve Mihrac Ural’ın ‘’kadim arşivinde’’ yoktur.

Ben yine de, kandırılmış Beşir Kanmaz’a sormadan edemeyeceğim. Evladım, madem ki bu kadar kahraman bir militan idin, neden koşarak teslim olmaya gittin? Arandığını, evinin basıldığını öğrendiğin zaman yanında Yılmaz yok muydu? Kapıya geldiğin zaman, içeriye girmemeni, evinde polisler olduğunu söyleyerek kaç diyen olmadı mı? Oldu... Sen ne dedin peki? ‘’ aileme danışmam lazım ‘’ demedin mi? Dedin. Subay babana danışarak, örgütün motorsikletiyle gidip teslim olmadın mı? Oldun. Eeee, sen daha hangi kahramanlığı anlatıyorsun ve utanmadan kalkıp Acilci duruş(!) sergilediğinden bahsediyorsun.

Kandırılmış Beşir Kanmaz’a ben değil herkes sormaz mı?  Senin, örgüt motorsıkletiyle gidip teslim olduğun cellatlar, daha iki gün önce Recep Güregen ile Hüseyin Gürgen yoldaşı kurşunlamamışlar mıydı? Kime ve neye güvenerek koşa koşa teslim olmaya gittin? Katledilen yoldaşlarının kanları henüz kurumadan koşarak teslim olmaya gitmek acilci duruş mu oluyor? Kim öğretti sana bu duruşu? Hangi soysuz? Kandırdı seni...

Yalan söylemeye utanmıyor musun. ‘’ sorumlu yoldaşa danışarak teslim olmaya karar verdiğini’’ yazarken yüzün kızarmıyor mu peki.

Söyle bakalım, hangi örgüt sorumlusu yoldaşla konuşarak teslim olma kararı aldın?

Subay baban tarafından teslim edildiğini neden söylemiyorsun?

Sonra sen, Teslim olduktan sonra getirildiğin ve herkes tarafından içkence merkezi olarak bilindiğini söylediğin polis merkezi içerisini, evini tarif eder gibi detayına kadar nasıl anlatıyorsun? Sorguya çekildiğin karakolun iç yapısını bu kadar teferruatlı bir şekilde nasıl anlatabiliyorsun?

Senin gözlerin hiç bağlanmadı mı? Gözleri kapalı olan bir kişinin işkence gördüğü bir karakolun iç yapısını, detaylarına varıncaya kadar anlatarak tarif edebilir mi?

Sen o karakolda misafir miydin(!) zanlı mı?

Kandırılmış Beşir, dinle bak. Bazı şeyleri yeniden gözden geçirmen gerekiyor. Örneğin, evin basıldığında her tarafı allak bullak etmediler, Paşa baban evdeydi, kardeşin Nadir’de evdeydi. Polisler seni kod adınla’’ şişko’’ diye sordular ve evine geldiler, Paşa babanla polisler sohbet ederken kardeşin Nadir dışarı çıktı ve dışarda bir kaç kişiyle konuştu. Senin dediğin gibi, evini  darmadağın edip anne ve babana küfür ederek seni arasalardı, kardeşin Nadir evden dışarı çıkamazdı. Böyle aranan bir evde, arama bitinceye kadar kimseyi dışarıya çıkartmazlar.. Bunlar önemli detaylardır. ‘’Aceleye getirmeden sindire sindir yazdık’’ dediğiniz bu yazıda bu tür ayrıntılar kimsenin gözünde kaçmaz haberin olsun.

Sonra sen, Evine gelerek paşa babana ve annene küfür ederek evini darmadagın eden polislere güvenerek koşa koşa teslim olmaya da gitmezdin. En azından korkar kaçardın. Kendisine küfredilen paşa baban bile seni teslim etmezdi. Sen bu hikayeleri bize değil git başkalarına anlat.

Mihrac Ural’ın aklına uyarak, kafadan salladığı yazının altına imza atarsan bu gibi önemli ayrıntıları göremezsin ve düzeltme imkanın da olmaz. Olan da sana olur, sende onun gibi rezil olursun.

Otur oturduğun yerde, beni yorma ve ikinci bir ‘’acemi oğlan’’yazısı yazdırma bana..

Unutmadan bir soru da sana sorayım Beşir. Döşemeci Sami nerede?

Allah korusun(!) yoksa, onu da mı.....? Siz var ya siz.. ne namussuz adamlarmışsınız siz...