Şuanda 456 konuk çevrimiçi
BugünBugün646
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8370
Bu ayBu ay8370
ToplamToplam10476794
mihrac ural, acilciler tarihini kirletemez PDF Yazdır e-Posta


MİHRAC URAL SURİYE AJANI’DIR...

(ACİLCİLER TARİHİNİ KİRLETEMEZ)

THKP-C ( ACİLCİLER) örgütümüzün tarihi onurludur. Mahir Çayan  geleneginden gelmektedir.  İlker Akman’lardan devralınmıştır. Yüksel Eriş, bu tarihin önderlerindendir. Bu tarih, Marksizm-Leninizmin yüce ideolojisini rehber edindiği için onurludur. 

Acilciler tarihi, en az kendi emsalleri, diger marksist-leninist ideolojiyi rehber edinen sosyalist örgütlerin tarihi kadar onurludur.

Bizim tarihimizde milliyetçilik yoktur. Enternasyonalizm vardır. Bizim tarihimizde emeğin kutsallığı vardır. İnsan erdemiyle değil, sınıfsal erdem’le yoğurulmuştur.  Soyut kavramların değil, sınıfsal kavramlar temelinde ete kemiğe bürünmüştür.  

Bizim tarihimizin militanları, dünyanın neresinde olursa olsunlar, devrim ve sosyalizm mücadelesinde toprağa düşen diğer yoldaşları kadar onurludur.

Bu tarih, Kızıldere’de kurşunlandı, Beylerderesi’nde kurşunlandı, İstanbul’da, Ankara’da, Adana’da, Antakya’da Ege’de, Kars’ta, Samsun’da, Silifke’de, Antep’te, ülkenin dört bir köşesinde kurşunlandı.

Bu tarih, düşman ateşi altında, vurulup toprağa düşenlerin yanı sıra, yaralanarak esir düşenlerin tarihidir.  Yıllarca hapishane yatan militanların komünist örgütüdür.

Bizim tarihimizin militanları, düşmanın amansız baskı politikası ve zulmüne karşı direnerek yıllar yılı  işkenceler  altında  zindanlarda direndi. Dünya’nın dört bir yanına savruldu. Sürgünler yaşadı.

Bizim tarihimizin militanları, en olumsuz şartlarda bile, örgütlerine olan güvenlerini sarsmadı. Sosyalizme olan inançlarında kuşkuya kapılmadı. Karanlık günlerin geçeceğine, kara bulutların dağılacağına ve yeniden ve bir kez değil, bin kez daha bilenmiş olarak  mücadelenin orta yerinde olacağı günü bekledi. Yoldaşlarına güvendiler, uğruna mücadele ettikleri değerlere saygılı ve sonuna kadar bağlı kaldılar.

Saflıklarından değil, aymazlıklarından hele hiç değil. Örgütlerine, yoldaşlarına ve mücadele ettikleri değerlerine olan bağlılığın bir ifadesi olarak, içlerine sızdırılmış satılık adam(lar)ı zamanında fark edemediler.

Kendi içlerindeki ihaneti görmekte geç kaldılar. Koyun koyuna yattıkları Mihrac Ural adlı katillerinden bile kuşkulanmadılar...

Ali Çakmaklı, Müntecep Kesici, Zihni Alan( Yusuf)  Gökhan Saç( Sami) yoldaşlar  kimin kurşunlarına hedef oldu?  

Mihrac Ural adlı devrimcilerin katili bir kahpe’nin yönlendirdiği kurşunlarla öldürüldüler.

Nebil Rahuma yoldaş, aynı şekilde ve  asıl olarak Mihrac Ural adlı Kahpe katil’in provokasyonları nedeniyle benzeri katiller tarafından kurşunlandı.

Günay Karaca’yı  kurşunlamak istediler. ‘’ sınırı geçirir geçirmez kafasına bir kurşun sık’’ diye talimat verdiler, başaramadılar.

Haydar Yılmaz, hapisten kaçtığı gün, Suriye’de kurulan sinsi planla yok edilmek istendi ve ‘’ acilen tedbir alınmalı, etkisizleştirilmeli’’ gerekçesiyle hakkında ‘’rapor’’lar hazırlandı.

Trablus’a yoldaşlarımız  katlettirildi. Suriye istihbaratına yaranmak için ve bizimle hiçbir ilgisi olmayan, Filistinlilerin kendi aralarındaki çatışmalarda taraf olundu. Mihrac Ural adlı devricilerin katili bir kahpe’nin kurduğu puşt tuzağına düşürülerek yok edildiler.

Yalan söylendi. Adına enternasyonalist bir savaşta ‘’ şehit düştüler’’ diye yalanlar söylediler. Öldürülen her yoldaş için 50 bin dolar  kan parası aldılar. Yıllarca  ve her ay düzenli olarak ‘’Şehitlik maaşlarını’’ aldılar.

Örgütümüzün MK üyesi Hanna Maptunoğlu’nu önce tutukladılar sonra bir komplo kurarak katlettiler.

Ölülerimizin tertemiz anılarını, sermaye birikimlerinin bir aracı olarak kullandılar.

Bugün, üzerinde tepindikleri ve Ali Can’ları dolandırdıkları sermayelerinin kaynağı budur.

Bu kaynak, yoldaşlarımızın kan paralarından elde edilmiştir. Ve bu kaynak bugün, sıradan insanları dolandırmak için kullanılmaya devam ediyor. Yaptıkları her türlü pis işte, örgütümüzün adını kullanarak insanları kandırıyor, kullanıyor, çarpıyorlar.

Tarihimizi, yaptıkları sahtekarlıklarıyla kirletiyorlar. Devrim ve sosyalizm adını, ticari ilişkilerinde bir araç olarak kullanıyorlar. Utanmaz, yüzsüz sahtekarlar. Örgütümüzün ismini dolandırıcılıklarına alet ederek kirlettikleri yetmezmiş gibi, bizleri de örgüt tarihlerini karalamakla suçluyorlar(!)

Mihrac Ural adlı  kahpe katil’in çetleşmelerinden öğrendik.  Milyon dolarlar değerindeki nakit ve gayri-menkullerinin kaynağı nedir? Hayatında bir gün olsun çalışmamış olan bu soytarı, bu kadar sermayeyi nasıl bir araya getirebildi?

Mihrac Ural adlı sahtekar soytarı tarafından tarihimizin kirletilmesine, değerlerimizin  ‘’kırk haramiler’’ tarafından hortumlanmasına ve insanların dolandırılması için araç olarak kullanılmasına seyirci kalmayalım.

Bu değerler, Türkiye devrimci hareketinin değerleridir. Bir avuç soytarının, sırf bu değerlerden pay kapabilmek için ‘’ devrimcilik’’ adına  sarf ettikleri  sahte söylemlerine kulak asmadan,  soytarılıklarını  suratların bir tokat gibi vuralım.

Bizim tarihimiz onurludur. Bir avuç onursuz ajan şebekesinin bu tarihi kirletmesine meydan vermeyelim.

Kızıldere’den devraldığımız miras, 1981’lere kadar devrimci bilinirken bu tarihten sonra ajan örgütlenmesi olarak anılmaya başladı. Bu lekenin bu tarih içersinde sökülüp atılması ve Mihrac Ural adlı soytarının sırtına yüklenerek, sille tokat derdest edilmesi hepimizin, bu tarihe emek vermiş tüm yoldaşların görevidir.

Bu tarihi yaşayanlar, yaşadıklarını yazmalıdırlar. Bu tarih içersinde yer almış olanların anıları ortaktır. Kişiselliği olmayan anılardır. Paylaşılmalıdır.

Bu tarihin aydınlık yüzünü  karartmaya, kirletmeye çalışan ajan şebekesinin bugüne kadar yaptıgı soytarılıklar boylarını çoktan aşmıştır. Unutmayalım, Mihrac Ural şebekesi pislik içersindedir. Kuduz it’ler gibi sağa sola saldırmalarına ve önlerine gelen herkese hırlayarak tehdit(!) etmelerine  aldırmayınız.

Teşebbüs etmeye yeltendikleri her hareketin karşılığında, yedi sülalelerinin dağa kaldırılacağını çok iyi bilirler.

Son günlerde, yüksek sesle ulumalarının önemli nedenleri vardır. Kürt hareketi ve önderliğine yönelik ihanetin  deşifre edileceği korkusu içersindeler. Bu korku onların karabasan’ı oldu. ‘’At izi ile it izi’’ni birbirine karıştırmak  ve kaçıp kurtulmak istiyorlar. Çıktıkları yere kadar kovalayacağız ve kolumuzu sokup çıkartacağız. Bu böyle biline...

Yazışma adresi.

ibrahim.1951@hotmail.fr