Şuanda 270 konuk çevrimiçi
BugünBugün514
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8238
Bu ayBu ay8238
ToplamToplam10476662
MİHRAC URAL-HANEFİ AVCI (Lazkiye'nin Simonları) PDF Yazdır e-Posta


Bedri Yağan ismini bu başlıktan çıkartıyorum. Yakışmıyor. Bedri Yağan devrimci bir kişilik, bu iki isimle yan yana olmamalı. Bu nedenle çıkartıyorum.

Mihrac Ural, bundan önce yazdığım iki yazıya cevap(!) vermiş. Aslında cevap falan verdiği yok, her zamanki gibi demagoji yapıyor. ‘’Suriye’de Türkçe isimli  bir kahve (bacak kıran kahvesi) yokmuş’’ o halde ben ‘’yalan söylüyormuşum’’ bak sen şu işe, hay allah, bunu düşünmemiştim...

Soytarı, bula bula bunu bulmuş ve benim bir açığımı(!) daha yakalamış.

‘’Bacak kıran’’ diye bir kahve elbette yok.  Söz konusu  kahveye bu ismi veren bizim yoldaşlarımızdır. İsim babası(!) da Burhan yoldaş’tır. Mihrac Ural, Burhan yoldaş’la o kahvenin önünde geçerken, ’’ bak yoldaş şu gördüğün kahve lüks ve çok pahalıdır, bu kahveye bizim yoldaşların girmesi yasaktır. Buraya girenin bacaklarını kırarım’’ diyor. Bizim Burhan durur mu, bana geldi ve ‘’ gel seninle bacak kıran kahvesinde bir kahve içelim’’ dedi. Ve Mihrac’ın sözlerini anlattı. O günden sonra, Lazkiye’de, deniz kıyısında Fransız stili ile dekore edilmiş bu kahvenin adı, yoldaşlar arasında bacak kıran kahvesi olarak anılmaya başlandı. Özellikle, İstanbul bölgesinden gelen yoldaşlar arasında, Mihrac Ural’ı inceden alaya almanın bir aracı olarak bu kahve bu isimle anılır oldu. Benim bahsettiğim:

MİHRAC URAL, HANEFİ AVCI VE BEŞİR KANMAZ( Şerif) bu kahvede buluştular mı? Yanlarında kim(ler)  vardı? Ne konuştular? Derken, burada kullandığım ‘’ bacak kıran’’  ismi, anlatmak istediğim konunun öznesi  değildi. Bizim soytarı da bunu biliyor, biliyor ama soruların seyrini değiştirip saptırmak için  kafayı, bilinçli olarak bu yöne çeviriyor.

Bedri Yağan’a olan kızgınlığının ve büyük kin’in nedenini sormuştum. Tek kelime cevap yok. Sanki hiçbir şey söylenmemiş gibi davranıyor.  Görüldüğü gibi, belgelerle konuşuyoruz.  Ölü’leri de konuşturmuyoruz(!) kendi eli yazılı belgeler... Tekrar soruyorum. Bedri Yağan’ın katledilmesinden 8 ay sonra, Bedri’ye karşı kustuğun kin ve nefret’in nedeni nedir? Arşivinde bulunan ihanet belgeleri, Yusuf ( Zihni Alan) tarafından Bedri’ye mi ulaştırıldı? Neden bu mu? Bedri Yağan, senin ihanetlerini birinci elden öğrendiği için mi bu  düşmanlık...

Bedri Yağan için, ‘’ ahlaksız’’ tabirini kullanmanın önemli(!) bir nedeni olmalı. Nedir...? Dev-Sol içersindeki ayrılıkta, bu denli rahatsız olmanın anlamı nedir? Dev-Sol merkez kanadına, ‘’bu  ahlaksız adamlardan kurtulmanız iyi oldu’’ diyecek kadar, bu ayrılıkta taraf olan niye...? Ben bunları soruyorum, sen kalkmış, Suriye’de Türkçe isimli kahve mi olur(!) diye, sözüm ona cevap yazıyorsun. Sende hiç utanmak diye bir şey yok mu be adam...

Ben; ‘’Bedri Yağan’ın  sonunu hazırlayan süreci biliyorum, gerekirse bunu devrimci kamuoyu ile paylaşırım’’ diye yazan, soytarı sen değil miydin? ‘’  Bildiklerini anlat’’ diyorum. Niçin kıvırtıyorsun? ‘’ kurum olarak soracak olan bir örgüt başvuru yaparsa...’’ anlatacakmış.. Sevsinler seni.. Aklı sıra muhatap alınmak istiyor. Hani, kamu oyuna açıklarız diyordun ya, Kurum olarak başvurmak da nereden çıktı.?  ipe un sermeyecek. Adam gibi anlatacaksın. Aslında anlatacağı hiçbir şey yok. Sıkışırsa yalan söyleyecek ve bir takım insanları suçlayacak, ‘’ben değil, bunlar yaptı’’ diyecek. İnandırıcı olacak mı? Kesinlikle inandırıcı olmayacaktır.

Soruya soruyla karşılık vererek kafa karışıklığı yaratmak istiyor. ‘’İbrahim Yalçın sorumuza cevap vermiyor(!) MİT’le ne zaman ilişkiye girdi açıklamıyor’’ diyor. Benim açıklamama ne gerek be soytarı, zaten sen açıkladın(!) ya, unuttun mu? ‘’ Kuleli askeri lise’de okuduğumu, ilk orada yetiştirildiğimi, sonra üniversiteye girip, daha sonrada devlet ajanı olarak Acilciler örgütüne yatay geçiş yapmıştım ya.’’  On gün önce yazdığın yazıyı ne çabuk unuttun... Hesap et işte... Bu durumda,  aşağı yukarı 1970’li yıllardan beri devlet ajanı(!) olarak çalışmış oluyorum.

Yani, Engin Erkiner’in itirafcı vede özel harp dairesi ile ilişkisi(!) başlamadan, 3 yada 4 sene önce, başka bir anlatımla, Mustafa Burgaz ile aşağı yukarı aynı dönemde girmiş oluyorum. Bak gördün mü, cuk oturdu(!) işte, Engin özel harp dairesine, Mustafa MİT’e, bendeniz de Kuleli askeri lisesi mezunu(!) olduğuma göre Jitem’e girmiş oluyoruz.  Üç koldan Acilciler’i kıstırıp Suriye’ye satan da biziz..

Benimle beraber saydığım bu isimler dışında başkaları da var ama, onları anmanın sırası değil. Hala beklendiğin komisyon önerisini kabul ettiğin gün bunlar hakkında da bilgi edineceksin, ne duruyorsun bir ses ver neden korkuyorsun? Niçin sesini çıkartmıyorsun? Devrimci kamuoyu önüne çıkmak bu kadar mı ürkütücü? Korkuyorsun, çünkü suçlarını biliyor, yalanlarının suratında patlayacağı endişesiyle kaçacak delik arıyorsun.

Sen kim ‘’derin analiz’’yapmak kim. Sen olsa olsa, her gün tv kanallarına ‘’ terör uzmanı’’ edasıyla çıkan emekli eski’lerin yaptığı beş para etmez‘’analizler’’ yaparsın.. hadi be ordan...

Sen boşver bu saçmalıkları da sordugum sorulara adam gibi cevap ver..

Söyle bakalım:

 

a.      Bedri Yağan’ın akıbeti hakkında ne biliyorsun?

b.      Hanefi Avcı, 1987 ve 1991 tarihleri arasında defalarca, sahte pasaportla Suriye’ye geldi gitti. Lazkiye’de, Burhan’ın isim babalığını yaptıgı ‘’bacak kıran’’ kahvesinde bu adamla görüştün mü?

c.       Hanefi Avcı, eskiden görev yaptığı Mersin’de, işkence yaptığı kimi devrimcilerle toplantı yaparak özür dilediğine göre, başka bazı yerlerde de aynı meyanda toplantı yaparak işkence yaptığı kişilerden özür dilemiş(!) olma ihtimali çok yüksek. Ömeğin yolu Suriye’ye düştüğü zaman, daha önce işkence(!) yaptığı Şerif( BEŞİR KANMAZ) dan da özür dilemek için toplantı yapmış olamaz mı? Sen bu toplantıya katıldın mı?

d.      Tesadüf o ki, Hanefi Avcı’nın, sahte isimle Suriye’ye gelip gittiği dönemle, PKK genel başkanı ABDULLAH ÖCALAN’a suikast girişimlerinin yapıldığı dönemler birbirleriye çakışıyor. Bunlar arasında bir bağ olabilir mi? Bu konuda mutlaka derin teorik analizlerin vardır. ‘’ halkını’’(!) bu konuda da aydınlatmak istemez misın peki?

e.      Hanefi Avcı hakkında üç tane derin analiz(!) yaptığını yazan sensin. Derin dediğin analizler gerçektende, çukurluk düzeyinde bir derinlik içeriyordu. Okumaz olur muyuz, elbette okudum da, bu derinlik( okuyucu bunu çukurluk olarak düşünmeli) içersinde benim yukarda sorduğum hiçbir sorunun cevabı yoktu.

 

Hanefi Avcı adlı katil’in kim olduğunu biliyoruz, sen sade de gel... 

Bedri YAĞAN’ın, Suriye’den ne zaman döneceğini bildiği için, ona pusu kurarak yolunu gözleyen ve gelir gelmez de kurşunlayarak katledenlerin başlarında bulunan Hanefi Avcı’nın bilgi kaynağı SURİYE’dir. O günün tüm gazeteleri bunu yazdılar. İHBAR’IN Suriye’de yapıldığını, Takip’in oradan başladığını yazdılar. Bedri Yağan’ın muhbiri KİM..?  Bu konudaki derin teorik analizlerin çok daha önemli(!) Sen buna cevap ver...

Yazışma adresi:

İ Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir