Şuanda 52 konuk çevrimiçi
BugünBugün370
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8094
Bu ayBu ay8094
ToplamToplam10476518
siz hala anlayamadınız mı? PDF Yazdır e-Posta


Bil Coby ’’..Başarının anahtarı nedir bilmiyorum, ama başarısızlıgın anahtarı herkesi memnun etmeye çalışmaktır’’ der.

Hiç kimse alınmasın. Ve hiç kimse gocunmasın. Üç seneden beri anlatmaya çalıştığımız örgütsel geçmişimizle ilgili belgesel nitelikli açıklamalar ve yürüttüğümüz deşifrasyon, ihaneti bütün yönleriyle gözler önüne sermiştir.

Hedef adam: çift taraflı ajan ve hırsız soytarı  tüm yönleriyle deşifre edilerek çırılçıplak edildi.

Mehmet Yavuz diye ne olduğu belli olmayan bir serserinin, çırılçıplak edilmiş Mihrac Ural’ın ayağına çorap giydirmeye çalışmasına aldırmayınız, kıçındaki donuna kadar soyulmuş bir soytarıya çorap değil, fanilya giydirse ne yazar.

Bu süreçte, rahatsız olanlar olduğunu biliyoruz.’’ Şimdi sırası mı yani’’ diyenler olduğunu duyuyoruz. Bu tür polemiklerin ‘’devrimci harekete zarar verdiğini’’ söyleyen aklı-evvel’ler bile var.

Allah aşkına söyler misiniz. Koskoca bir örgütü, Mit’in, Muhabarat’ın kucağına atan zihniyeti deşifre etmek devrimci hareketin nesine zarar veriyor peki?

Mihrac Ural adlı bir soytarı tarafından tasfiye edilen ve değerlerine el konulan bir örgütü, kimlerle ve hangi tür karanlık ilişkileri kullanarak   yok ettiğini, açık seçik konuşmak mı? Yoksa, sus pus olup oturmak mı? devrimci harekete zarar veriyor.

Geçmişlerini yiyerek  yaşamlarını sürdürmek isteyenler, bu geçmişe dokunulmasın istiyorlar. Büyü bozulmasın istiyorlar. Yüreklerine taş basıp, için için ah çekmek ve hiçbir zaman dört elle sarılmadıkları geçmişleriyle avunmak istiyorlar. Bunlar biliniyor.

Bazıları bunu yaparken, bazıları daha da ileri gidiyor ve sözüm ona, ’’çok şey biliyorum da..’’ diyerek,  ‘’ bunların yaptıkları da ayıp ama..., yalan yanlış ve kulaktan dolma şeyler yazıyorlar’’ demeye başladılar.

 

Bu arkadaşlar, kulaktan dolma şeylerin ne olduğunu, neyin yanlış yazıldığını, neyin abartıldığını, yada, aslı olmayan neyin, olmuş gibi gösterildiğini söylemiyorlar, laf olsun diye ve bir şeyler söylemiş olmak için, yakın çevrelerine çok şey biliyormuş da söylemeyi gereksiz görüyormuş ve  yazılanları da  küçümsüyormuş havasını vermeye çalışıyorlar.

‘’Hiçbir şey bilmeyenden değil, hiçbir şey bilmediği halde, çok şey bildiğini zanneden kişiden korkacaksın’’ sözü bunlar için söylenmiş olmalı. Hiçbir şey bilmediğini bilen kişi, bilmiyorum der ve mesele kapanır. Oysa, hiçbir şey bilmediği halde, çok şey biliyormuş gibi davranan kişinin  kompleksi tatminsizliğe,  mevcut olanı yadsıyarak küçümseme ve umarsızlığa, sonuçta da ‘’adam sende’’ciliğe dönüşür.

Elini taşın altına koymayanlar, koymaya çalışanları da engellemek isteyenler yanlış yapıyor,  yanlışta ısrar ediyorlar. Taş yerinden kaldırıldığında da, altında neyin çıkacağını ya tahmin edemedikleri için tedirgin olduklarından veya başka bazı nedenlerden dolayı rahatsız olacaklarından korkuyorlar olsa gerek, hep konuşuyorlar, kulaktan kulağa konuşuyorlar: Seslerini yükseltmiyorlar veya yükseltemiyorlar. Sessizliğe bürünüyorlar.  Alçak sesle konuşmayı erdem sayıyorlar’’ söz gümüşse sükut altın’’ sanıyorlar ama, yanılıyorlar...

30 sene öncesini konuşuyoruz. Dünü değil, 30 sene öncesini... elbette bazı konularda yanılma payımız olacak ve elbette bazı şeyleri olduğu gibi hatırlamakta zorlanarak eksik yazdığımız kimi şeyler olacaktır. Ama bütün bunlar, anlatılmak istenen gerçekleri ve ortaya konan mantığı ters-yüz etmeyecek kadar ufak ayrıntılardır.

Biz ne yazdık?

Mihrac Ural, Ankara’da değil, Samsun’da yakalandı dedik. Yanlış olduğunu söyleyen beri gelsin.

Mihrac Ural, yakalandığı zaman tek bir fiske yemeden polisle işbirliği yaptı dedik.

Yanlış mı?

Yanlış olduğunu iddia eden varsa buyursun söylesin. Belgeler koyduk ortaya.

’İnandırıcı değil’’mi? Buyurun tersini söyleyin.

’İşkencede her tarafım param parça oldu’’ diyen adamın,  işkence görmediğini yazdık.

Şartel’le elektirik verilen başka bir kişi var mı? Türkiye’de değil, yeryüzünde böyle bir kişi var mı?

‘’Evet var’’ diyen çıksın konuşsun...

Mihrac Ural’ın işkence gördüğünü ve her tarafının param parça olduğunu, şehir ceryanı ile elektrik işkencesine tabi tutulduğunu gören, duyan, bu palavralara inanan varsa eğer söylesin. 

Mihrac Ural’ın, birlikte yakalandığı arkadaşlarına, ‘’konuş, önemli değil’’ diye bağırdığını yazdık.

Yanlış mı yazdık?.

Nebil  Rahuma’yı kim yakalattı?

Ali Çakmaklı’yı kim öldürttü?

Günay Karaca’yı kim öldürtmek istedi?

Biz bunları yazdık. Bunların tersini söyleyebilecek bir Acilci var mı?

‘’Ben varım arkadaş’’ diyebilen bir kişi varsa ne duruyor. Çıksın söylesin.

Çıkabilir mi?

Hayır, çıkamaz..

Müntecep Kesici’nin, önceden kurgulanmış bir provakasyon sonucu katledildiğini söylerken ayıp mı etmiş olduk?

Yusuf ( Zihni Alan) öldürüldü.

Sami ( Gökhan Saç) aynı şekilde öldürüldü.

Mihrac Ural bunları inkar ediyor. Biz tersini söylüyoruz ve kendi yazılarından aktararak ispatlıyoruz.

Yanlış mı yapıyoruz?

Susalım mı?

Susarsak ,tarihimizi aklamış , konuşursak kirletmiş mi oluyoruz?

‘’Susmak, devrimci hareketin geleceğine olumlu katkı yapar, susalım’’ diyen bir kişi varsa, çıkar ortaya ve bunu açık açık savunur.

Neden savunmuyorsunuz?

Sizi engelleyen mi var.

Hala kendinizi aldatmaya çalışıyorsunuz.

Neden...?

Biz ne yazdık..?

Acilciler örgütü militanları içersinde, Suriye’den Türkiye’ye dönen kim varsa hepsi yakalanmıştır dedik.

Yalan mı?

‘’ Ben yakalanmadım arkadaş’’ diyen bir tek Acilci var mı? Yok.

O halde burda bir tuhaflık aranmaz mı?

Hayır aranmaz diyen var mı?

O da yok.

O halde sorun ne peki?

Bu insanların yakalanmaları altındaki  ilişkilerin, pis ilişkiler olduğunu söylemek ve bunları örnekler vererek açıklamak, deşifre etmek, devrimci hareketin nesine zarar veriyor?

Mihrac Ural kendisi yazmıyor mu?

‘’Ben genç kuşak URUBACI’yım demiyor mu?’’

Elimizde kendi el yazısı belge var.

‘’yeni kuşak Urubacı’’ olduğunu kendisi söylüyor.

O halde bunu deşifre etmek ve bu adam Acilci değil, URUBACI demek, yanlış mı yapmak oluyor?

‘’Evet yanlıştır, bunları konuşmamak gerek, gizli kalmalı ‘’diyecek olan bir kişi varsa eğer, söylesin ve biz bunu bu sitede yayınlayalım.

Mihrac Ural adlı soytarı çok açık yazıyor.

’Ben bu örgütü ehlileştirdim’’ diyor.

Ne demek bu?

Sormak, yanlış yapmak mı?

’Çıkart bakalım şu baklayı ağzından ulan soytarı’’ dedik.

Ayıp mı ettik...?

Trablus’ta Filistinlilere karşı savaşmadı mı?

 

‘’Emperyalizme ve siyonizme karşı savaşta şehit düştüler’’ diye yalan söylemedi mi?

Hanna Maptunoglu tuzağa düşürülmedi mi?

’Filistinliler arası çatışmaya taraf olmayalım’’ dediği için tutuklanmadı mı?

Süleyman Kılıç,

Vedat Erdal,

Selahattin Kaya,

Kuvvettin Külekci,

Söyleyin bakalım. Bu yoldaşları kim öldürdü?

FKÖ ( Filistin kurtuluş örgütü) gerillaları öldürmedi mi?

Bu konuda susmak ve ‘’hayır, bu yoldaşlar emperyalizme ve siyonist İsrail saldırganlığına karşı savaşta değil, filistinlilerin kendi aralarındaki bir savaşta, Suriye yanlısı El Saika ile birlikte, FKÖ’ye karşı savaştırılırken , FKÖ gerillaları tarafından öldürüldüler ve Mihrac Ural, her ölen yoldaş karşılığında 50 bin dolar kan parası aldı’’ demek, yalan yanlış yazmak mı oluyor?

Mihrac Ural adlı bir soytarının yazdığı, yalan bir tarihle avunmak sizi rahatsız etmiyor mu?

Sosyalist olmak, yalanlarla avunmak ve doğru olmayana bilerek göz yummak mı?

Siz nasıl sosyalist oldunuz?

Biz, Mihrac Ural’ı deşifre ediyoruz...

Söyler misiniz. Bu adam, Orta-doğu’da, devrimci örgüt’ler hakkında bilgi toplayarak muhabarat’a raor etmiyor muydu?

Devrimci örgüt militanlarını, işine gelmediği yerde Muhabarat’a ispiyon ederek yakalatmak için yoldaşlarına talimatlar göndermiyor muydu?

‘’hayır göndermedi’’ diyebileniniz var mı?

Mihrac Ural’ın hırsız olduğunu söylüyoruz.

Doğru değil mi?

Örgüt değerlerine el koymadı mı?

Bu adam, yıllardır hapishanelerde yatan hangi yoldaşına bir kuruşluk  yardım da bulundu?  

Hangi alan çalışması için kuruş para harcadı?

Örgüt gelirlerinin tamamı bu kişinin elinde değil miydi?

’Örgütsel faaliyetlerimde kullanılmak üzere bana, yada bölgemize maddi katkı yaptı’’ diyebilecek bir kişi varsa ortaya çıksın ve bizi yalanlasın.

Var mı?

Çıkıp söyleyebilecek olan var mı?

 Kim bu adam?

Yoldaş katili değil mi?

‘’Değil’’ diyen bir kişi varsa, ne duruyor?   Beri gelsin.

’bu adama iftira ediyorlar’’ desin bakalım.

Hırsız değil mi? Olmadığını söyleyebilecek bir acilci var mı ?

Acilciler örgütünü, polis ve özel harp dairesine çeviren kim?

Engin Erkiner, Ben ( İbrahim Yalçın) Ali Sönmez, M. Burgaz. A. Özden, E. Ulaşan, H.Yılmaz,Pire vb .. Bu örgütü örgüt yapan insanlara söylediği yalan ve iftiraların bir amacı olmalı değil 

mi?

Nedir peki?

Bileniniz var mı?

Kendi pisliğini kapatmak ve ortaya çıkan ihanetlerini gizlemek karartmak değil mi?

 Ömründe, bir tek gün bile olsa Acilci olmuş herkese soruyorum.

Mihrac Ural adlı sahtekar soytarı utanmadan ve gözünüzün içine bakarak yalan söylüyor.

‘’Örgüt MK ‘sının zorlamasıyla yurt dışına çıktım’’ diyor.

Okumadıysanız, CEPHE dergisini açın ve okuyun. ‘’Kısaca yaşamım’’ adı altına MK imzalı belge var, Orada yazıyor.

Söyler misiniz bana, 1980 tarihinde Acilciler örgütünde MK diye bir kurum varmıydı?

Hayır yoktu.

Öyleyse, bu soytarının, hangi örgütün MK’sı tarafından zorlanarak yurt dışına çıkartıldığını sormayacak mıyız?

Bu adam yalancıdır derken, yalan mı söylüyoruz?

Tarihimizi mi karalıyoruz?

Sahi siz doğru mu söylüyorsunuz?

Biz bu tarihi karalıyor muyuz, oradan öyle mi anlaşılıyor?

Hiç kimse alınmasın,

Kimse gocunmasın.

Söylediklerimiz iddia değil, gerçektir.

 El yazısı itiraflarla belgelidir. Tanıkları vardır, yazılı ve inkarı mümkün olmayan belgelerle sabittir.

Mihrac Ural’da yazıyor. Buyursun gelsin istiyoruz. Komisyon kuralım diyoruz. Söylediklerini ispat edemeyenler cezalandırılsın ve ilelebet lanetlensin istiyoruz. ‘’Katılıyorum’’ diyenler, bu konuda çaba sarf etmelidir.Biz bunu bekliyoruz.

30 sene öncesini yazarken, kimi ayrıntılarda, ‘’bu böyle değil, eksiktir, bunun aslı şöyledir’’ demesi gereken kimi arkadaşların, ayrıntılara takılarak bir bütün olarak yazılanları doğru değilmiş gibi göstermeye çalışması, hiç istemedikleri halde, bir namussuz adamı, Mihrac Ural adlı soytarıyı, farkında olmadan  aklamaya yönelik bir çaba olarak algılanmaz mı?

Tekrar tekrar yazıyoruz. Bu soytarıyı komisyona gelmeye zorlayalım. Acilciler örgütümüzün tarihini tertemiz yapalım, Kirli olan kim olursa olsun kulagından tutup ortaya çıkartalım.

Ne dersiniz?

Bu öneriye var mısınız?

Ben varım diyenler beri gelsin.

Susmaya devam edenler, kendileri bilirler...

Susmayınız.

Yüzleşmeye çağırınız.

Devrimci kamuoyu önünde hesap vermemiz için baskı yapınız.

Acilciler tarihini kirletenleri, Bu tarihin değerlerine el koyanları deşifre ediniz.

Ölülerimize karşı sorumluluklarımız var.

Nerede ve hangi örgüt içersinde bulunursanız bulunun, fark etmiyor.

Ölülerimiz ortak değerlerimizdir.

Değerlerimiz, bizim değil, Türkiye devrimci hareketinin ortak değerleridir.

Kısa bir açıklama..

Bu yazıyı bitirdikten bir kaç dakika sonra, site’yi açtım ve Erkan Ulaşan’ın ‘’Hadi geçmiş olsun’’adlı kısa yazısını okudum. Yazıyı bitirmeden Engin aradı. Telefonda gülüyordu. ‘’Bak sen şu işe, 77 Ağustos darbesi de senin başının altında çıkmış’’ dedi. ‘’ ciddi olamazsın, sahi öyle mi yazmışlar’’ dedim. Telefonu kapattım ve oturup düşündüm.

Demek ki doğru yoldayız. Yazılarımız hedefini buluyor. Şaşırdılar, bir gün önce dediklerini bir gün sonra değiştiriyorlar ve hedefi döven yazının sahibine saldırıyorlar. Bugün bana,yarın Erkan’a, öbür gün tekrar Engin’e dönecekler. Göreceksiniz, birkaç gün sonra Haydar Yılmaz’a döneceklerdir. Şaşırdılar, sille tokat altında kaldılar ve tir tir titriyorlar. Bunlar güzel haberler. Yazsınlar, yazdıkları her şey belgedir. Tarih böyle aydınlanacaktır.

Ben başka birşey söyleyeceğim. Mehmet Yavuz’u daha önce uyarmıştım,bir kez daha uyarıyorum. Kamyoncudur,dikkat etsin, uzun zamandır kıçı açıkta dolaşıyor. Çok dikkat etsin ve bir gün,bir köşede kıstırılıp da Adıyaman’lı yada ne bileyim Urfa’lı bir kamyoncu tarafından tasallut’a uğrarsa,’’ ibrahim Yalçın yapmıştır’’ demesin. Derse yalandır. Şimdiden hatırlatıyorum. Mehmet Yavuz, geçmiş olsun...

İletişim adresi:

İ Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir