Şuanda 439 konuk çevrimiçi
BugünBugün633
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8357
Bu ayBu ay8357
ToplamToplam10476781
Hapishane Günlüğü (1) - Başlangıç yerine... PDF Yazdır e-Posta


Günlük dedimse, yazılı günlük tuttuğumu sanmayın. Hatırladığım ve unutmamak için daha sonra kısa notlar aldığım hapishane(ler) anılarımı yazmak istedim.

 İlerde ‘’anılar’’olarak kitaplaştırmayı düşündüğüm, unutulmaması gerektiğine inandığım, yaşamımdan kısa kesitler olsun istedim.

Anılar dedim de aklıma geldi. Bundan birkaç sene önce Frankfurt kitap fuarında Rıza Salman’la karşılaşmıştım. ( Paris’te Fete de l’hummanité’den sonra ikinci karşılaşmamız oluyor) Sohbet sırasında, ‘’anılarını yazıyormuşsun, bitirmedin mi?’’ diye sordu.

Hayır, henüz bitmedi. Bittiğinde sana yollarım, çünkü seni de anlatacağım dedim.

Adapazarı Ceza evi’nde, kısa süreli birlikteliğimizden söz ettiğimi anlamış olduğunu sanıyorum. Yüz ifadesinden memnun mu oldu, olmadı mı anlayamadım. Olur yada olmaz, mutlaka yazacağım.

 Bu yazı dizisinde, daha çok hapishane’lerde yaşanan ve bizzat içersinde bulunduğum olayları yazmakla yetineceğim.

 12 Eylül öncesi ve sonrası toplam 9 seneye yakın bir süre  hapis yattım. Sivil ve askeri cezaevlerinde bulundum. Ülke genelinde yaşanan siyasal atmosferin hapishanelere nasıl yansıdığına tanık oldum.

12 Eylül öncesi hapishaneleri ile sonrası arasındaki farkı yaşayarak gördüm.

 

Hapishane’lerde binlerce devrimci tanıdım. Sivil halktan insanlar tanıdım. Bir dönemin ‘’baba’’ları olarak anılan, kişilerle tanıştım. Yalçın Küçük’le Sultanahmet ceza evi’ne aynı koğuşta bulundun. Yılmaz Güney’le Toptaşı cezaevi’nde,

Ahmet İsvan’la  Metris ceza evinde bulundum.  Hapishane’lerde dostlarım da oldu. Düşmanlarım da. Dışarda olduğu gibi içerde de, faşistlerle  yer yer silahlı çatışmalara varan kavgalarımız oldu. Askeri ceza evlerinde askerlerle birbirimize girdiğimiz günler oldu.

 Siyasal iktidarların eğilimlerine göre, özellikle sivil ceza evleri’ndeki politika değişikliklerine tanıklık ettim.

Siyasi tutuklular değil ama, adli tutuklu ve hükümlülerin, ceza evleri yönetimlerince nasıl soyulduklarına tanık oldum. Ceza evleri yönetimlerince, içerde esrar- eroin vb. Uyuşturucu ticareti yapıldığına tanıklık ettim.

Sübyan’lar diye anılan çocuk tutuklu ve hükümlülerin cinsel istismarına karşı çıktığım eylemler organize ettim ve bu konuda hapishane arkadaşlarımla birlikte, çocuk mahkumlara yönelik istismar edici girişimlere karşı, idare yada başka hükümlülere yönelik  caydırıcı sert tepki gösterdim.

Askeri ve sivil ceza evlerinde idarenin keyfi uygulamalarına karşı isyanlarda bulundum. Sürgün edildim. Disiplin cezaları aldım, hücrelerde kaldım, kaba dayak yedim, falakalara yatırıldım. Askeri ceza evlerinde, toplam 6 ay’dan fazla süren açlık grevlerinde bulundum. Özellikle Metris ceza evinde, tek tip elbise(TTE) direnişleri ve askeri statüye tabi tutulmak istenmemiz yönünde yapılan baskılara karşı direnişlerde bulundum. Sıra dayakları, toplu dayaklar gördüm. Sabah-akşam sayımlarında hazır ol’da ‘’dur, durmayacağız’’ direnişlerinde, her gün iki kez,  koğuşlarımız basılarak coplandıgımız günler oldu.

Aylarca değil, yıllarca ziyaretçilerimle görüştürülmedim. Hapiste bile sorgulanmak üzere yeniden 1.şube’ye alındım. Yıllarca televizyon seyretmedim, radyo dinleyemedim, gazete okuyamadım.  Yediğim dayaklar sonucu, günlerce hücremde baygın yattım. Çayıma işediler, yemeklerime  tükürdüler.

Tam on kez, firar girişiminde bulundum, tünel kazdım, duvar deldim, yakalandım. Saatlerce falakaya çekildim. Aylarca kulaklarımda kan geldi, duyu organlarımı yitirdim. Ellerimle çatal-kaşık tutamaz hale geldim. Haftalarca yürüyemedim. Yediğim dayaklar yüzünden çenemi kıpırdatamaz, yemegimi yiyemez oldum.

İnat ettim. Tek başına etmedim. Arkadaşlarımla, yoldaşlarımla inat ettim. İnat etmeyenler, tamam diyenler yanımızdan alındı. Bağımsızlaştırıldı, ya da ‘’ihanet’’ettirildi. Bağımsızlaştım diyenler sessiz kaldılar, döndüm diyenlerden küfür işittim.

Don gömlek dolaştığım aylar oldu hapiste. Şort-atlet ve terlikle mahkemelere çıktım.

1983 yılı bir kış ayında, metris’ten Bakırköy adliyesine, Filistin’lilerin firarı ile ilgili, tek başına getirildiğim bir mahkeme gününde. Askerlerin arasında beni yarı çıplak gören yaşlı bir amcanın, askerlere dönerek,’’ tımarhaneden mı evladım’’ sorusuna, Adıyaman’lı oldugunu ve sivilde‘’ emeğin birliği’’ sempatizanıydım diyen çavuş’un verdiği cevap karşısında, ihtiyar amcanın,’’n’olmuş siyasi olmuşsa, bu soğukta goministe bile bu yapılmaz  evladım’’ diye ‘’şaşkın şaşkın bana bakışını, bugün bile hatırladıkça gülümsediğim oluyor.

Bu yazı dizisinde, Hapishaneleri ( eylül öncesi-eylül sonrası) anlatacağım. Ne garip. Adı geçen dönemde, birlikte hapis yattığımız yoldaşlarımızla, örgütümüz adına direniş destanları yazdığımızı söyleyip adımızı kullanarak, ceplerini doldurmakla meşgul olan içimizdeki hainler, bugün, ele geçirdikleri direnişimizi simgeleyen belge resimlerimizi kesip kırparak ‘’işte hainler’’ diye akıllarınca bizi teşhir ediyorlar. O resimleri kesip biçmeden yayınlasalar, direniş içersinde olduğumuzun belgesini yayınlamış olacaklar. Bunu yapamazlar,bunu yaptıkları zaman cümle alem tarafından yüzlerine tükürüleceğini bildikleri için yapamazlar.

Bu yazı dizisi, sıradan bir devrimcinin hapishane yaşamından kesitler olarak okunmalıdır. Yüzlerce tanığı olan, yaşanmış anılar bütünü olarak okunmalıdır.

1977 Ağustos’unda başlamak üzere (aralık1979- aralık1980  dönemi hariç)1986 Mart ayına kadar geçen dönemin, sivil ve askeri ceza evlerindeki yaşamın, kısacık da olsa, iddiasız bir belgeseli olarak okunmalıdır.

2.bölüm, Ağustos 1977 yakalanması ve Bayrampaşa ceza evi ile devam edecek..

İletişim adresi: ibrahim.1951@hotmail.fr