Şuanda 245 konuk çevrimiçi
BugünBugün1079
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8803
Bu ayBu ay8803
ToplamToplam10477227
İŞTE MİHRAC URAL BUDUR! PDF Yazdır e-Posta


 

Aşağıdaki belge, ibretlik bir belgedir.

İŞTE MİHRAC URAL BUDUR.!

BAŞTAN AŞAĞIYA HAKARET.!

BAŞTAN AŞAĞIYA YALAN.!

 

 

19 Ağustos 1977 İstanbul operasyonu İbrahim Yalçın ve Engin Erkiner’in işidir, diyor ve SOYTARI’ya göre işin diğer ucunda ben bulunuyormuşum diyerek devam ediyor ve benim yazdıklarımdan belge ve kanıt göstereceğini söylüyor.

Ama yazı boyunca bir tek kanıt, tek bir delil gösteremiyor.

Soytarı ya…

Soytarılık yapıyor.

Soytarının görevi Kral’ı eğlendirmektir.

Bu Soytarı, sadece kralı değil herkesi eğlendiriyor.

Böylece SOYTARILAR KRALI unvanını hak ediyor.

 

SOYTARI'ya kalsa takibi Beylerderesinden başlatacak. 

Güney bölgesinden bir takip olsaydı sen niye yakalanmadın diye soruyor.

Güney bölgesi 3 kuşak yönetici çıkarmış.

 

SOYTARI,

Nereden okuyacağını bilemezsen işte böyle görünmez bir duvara çarparsın.

Aptal diyordun aynen iade ediyorum.

Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmezmiş.

Adam Anadolu’dan hiç nasiplenmemiş.

İtin götüne girip çıkmaktan bıkmıyor ki.

 

Antakya bir hazine olmuş Hazine!

 

Kuşları ürkütmemek gerek…

Adam kuş bakışı bakıyor ya…

Ötüşün guşlar ötüşün…

Kafasını deve kuşu gibi gömmekten bahseden ben değilim, bahseden M.Yavuz . 

Senin “ilk ekibinden”, şimdi ilişkim yok deme.

Yoldaş diyen sensin.

Ama sende yalan çok.

O yüzden SOYTARI kaldı adın.

Bu gün Yoldaş dersin, yarın işine gelmeyince ilgim alakam yok dersin.

Bir karar ver artık SOYTARI!

 

Bu üç kuşak yöneticinin sonu ne oldu?

 

Benim için “30 yılda devrimci mücadele adına ne yaptığını en azından birilerinin bilmiş olması gerek. Ben hala duymadım.” diyor.

 

 SOYTARI !

 

Hemen dön, yanındaki M.YAVUZ’ a sor.

Sana anlatmıştır ama sen benim yazmamı istiyorsun.

Kusura bakma bana aptal diyorsun ya aptal olan sensin.

Bak, ben sana yanındaki adamı tanık gösteriyorum.

Ancak seninle ilişkin olmadığını iddia ettiğin için sana tanıklık yapmayacağından hemen dön, öte yanındaki adamına sor.

Bu adam senin has adamın ilişkim yok diyemezsin - gerçi senden her şey beklenir -.

Hani K. adıyla daha önce yazdığın adamın akrabası var ya…

Hani H. AVCI’nın gurur duyduğu devrimci, sorsun, sonrada sana anlatsın.

Ama seni heyecanlandırayım biraz, Tüm-Bel Sen’in kurucu üyesiyim.

Kuruluş tarihini sor da öğren.

En son, Ağustos 2010 Grevinden ötürü çalıştığım kurumda 4500 kişiden aralarında benimde bulunduğum 40 kişi AİHM’e gittik.

 

Ancak sana peşin peşin söyleyeyim.

Sendika, AİHM beni kesmez…

 

SOYTARI!

Ben hala duymadım diyor.

Yalan söylüyor.

30 yıldır ne yaptığımı ne yapmadığımı adı gibi biliyor.

 

YALANCI!

 

Benim 30 yıldır ne yapıp yapmadığımı bir tarafa bırak.

Sen ne yaptın?

Sana kalırsa; bilmem kaç tane zindan dolaştın.

Breh..  breh…  breh…

 

Bana kalırsa; bilmem neren Yusuf Yusuf atan bir korkaksın!

 

Sen daha 12 EYLÜL GELMEDEN kendini dışarı attın be!

 

SOYTARI!

 

Ama aklınca korkaklığına kılıfını bulmuş, olmayan MK kararıyla diye… çocuk mu kandırıyorsun?

Herkesi aptal mı sanıyorsun Aptal herif.

Bu arada aptallık üzerine bilgi edinmek için İ. DAYIOĞLU’nun yazısına bir bakıver.

Sen beni 30 yıldır arıyordun ama bulamıyordun ya yanlış ülkedeydin, yanlış… 

Oysa ben hep bu ülkedeydim.

Nebil’i arkanıza bile bakmadan kaçtığın gibi arkana bakmadan kaçtın.

 

Hem de 12 EYLÜL GELMEDEN.

 

Hani belgesiz, tanıksız, bilgisiz, kanıtsız konuşmazdın ya… 

Hani MK kararı?

Nerede bu MK kararı?

Hadi yazılı belgeden vazgeçtim, hani tanık gösterdiğin MK üyeleri?

Kim bunlar?

 

Yeri gelmişken hemen sormak istiyorum,

İ.Yalçın, E.Erkiner, H.Yılmaz, İ. Dayıoğlu sizlere bir çift sözüm var.

Komisyon kuracağız diyorsunuz.

Ne Komisyonu?

Görmüyor musunuz?

Kanıt mı arıyorsunuz?

Alın size Kanıt.

 

Adamın yaptığı her şey,

Adamın söylediği, yazdığı her şey kanıt be..!

 

 

Adam kendisi yazıyor MK kararıyla çıktım diyor.

Ortada MK yok!

 

Sizler de kalkmış delil arıyorsunuz?

 

Kusura kalmayın, sonsuzda bir bile ihtimal vermiyorum komisyona…

Ama gerçekleşirse, ilk ben o komisyonda tanık olacağım.

Nebil adına!

 

Benim yazdıklarımdan beni yakalayacakmış…

SOYTARI, yazdığım her şeyin arkasındayım.

Sen 30 yıldan beri ne yazdıysan, ne söylediysen dönüp kendin yalanlıyorsun be!

Aç İbrahim’in yazılarını oku!

Eski Cephe dergisinde yazdıklarını oku!

Bir tanesinin arkasında durabiliyor musun?

SOYTARI!

 

Yapılanma içinde malzeme taşıdığımdan bahsediyor.

“İlişkisi bu kadardır.

Birileriyle tanıştırılması ya da 1976-77 kesitinde öylesi bir kitlesel yükseliş vardı ki, bu gün hata olarak kabul edebileceğimiz, kimi görevleri verilmemesi gereken insanlara da vermemize yol açmıştır.

Bunlardan biride bu kişidir” diyor.

 

Buna benim söyleyeceğim hiçbir şey yok.

 

Sadece şunu söyleyebilirim;

Eğer ortada bir hata varsa benim değil, senin gibi bir SOYTARI’nın bu yapılanma içinde olmasıdır.

Bu gerçek bu gün daha da görülür haldedir.

İbrahim soruyor; yanında şimdi kim var, kim kaldı diye?

SOYTARI!

 

 

“19 Ağustos 1977. İşte o gün bu gün Erkan denen bu yalancı müptezelle bir ilişiğim olmadı.” diyor.

 

SOYTARI işte!

 Yalan söylüyor.

 

Adana’da 1977 Eylül ayında Fuat, Mürüvet, Nebil ve ben aynı evde kaldık.

 

SOYTARI!

 

Okurun dikkatini bakın nereye çekiyor;

 

“1978 sonlarına doğru…Örgütün takibi altında olan bir sivil’le görülmesi(!) üzerine MÜNTECEP, TACETTİN, A. YILDIRIM ve örgütün diğer sorumluları .. görüldüğü yerde tutuklanarak sorgulanması… bu kişinin çok sıkı bir şekilde arandığı kadrolarda biliyordu. Ama o gün bu gün ortalıkta görülmedi…”

 

Ben SOYTARI diyorum.

Ben YALAN diyorum.

 

1978’in 25 Aralığında İstanbul’da Tacettin’le Sağmalcılar önünde karşılaştım.

Müntecep’le ve özellikle Ahmet YILDIRIM’la onlarca kez, karşılaştım.

Ahmet cezaevinden çıktıktan sonra telefonlaştık.

1979 da Murat Sahillioğlu ile Samandağ’da Çevlik’teydik…

1982 yılında Akçay’da 3. koğuşta kaldım.

Hem de Acilcilerin komününde…

Bana senden selam geldi, K.D aracılığı ile…

Nebil’in resmini bastığınız dergiyi bile gönderdin..

Hasan YEŞİLOĞLU’nun vefatı üzerine yazdığım yazıyı okurların okumasını isterim…

Hasan’ın Armutludaki evinde bir gece misafir kaldım…

1984’te İskenderun’da Madenli köyünde kaldım.

1989 da, 1991 de, Antakya’daydım.

Onlarca eski arkadaşla birlikteydim.

2008 de Ekim ayında Antakya’da amcaoğlun İrfan URAL ile kucaklaştım.,.

Kasım ayında Nebil’in anıt açılışında baban Zeki amca, kız kardeşin Mihriban olmak üzere M.Burgaz dâhil isimli isimsiz birçok insanla birlikteydim.

Tören sonrası Harbiye’deydik…

2009 yılının 24 Martında Ankara’da Adnan Demir, Öner ve M.Yavuz’la 1 saat oturduk…

Hiç kimseden sorgulanmak üzere arandığımı duymadım.

 

Emniyette M.Yavuz ile beraberdik.

Polis olsam M.Yavuz hala içeride olurdu…

 

Ama adam hem SOYTARI hem de YALANCI…

Surat kösele..

Tükürsen yağmur yağıyor der..

Utanma yok ki..

Sıkıyor.

İşkembeyi Kübradan sıkıyor…

 

Ben bütün cezaevini, Antakya’daki her yapılanmadan insanları tanık gösteriyorum…

 

Benim baş tanığım sensin.

Bana telefon eden sen değil miydin?

Ertesi günü Erkan yoldaşla telefonla 1 saat 6 dakika geçmişi anıp duygusal konuşmalar yaptık diye yazmadınız mı?

Daha bunun gibi onlarca örnek verebilirim…

 

YALANCI, SOYTARI…

 

Engin, İbrahim, Haydar, İrfan alın size kanıt…

Daha hala komisyondan bahsediyorsunuz…

Ne komisyonu?

 

Antakyalı değilmişim.

Aptal herif, 1971 de Antakya’ya gittiğimde 15 yaşındaydım.

1971’den sonra ne yaptığımı ya da yapmadığımı bütün Antakya bilir.

O yıllardaki nüfus 60.000 di.

O yıllardaki Antakya’daki diğer yapılanmadaki devrimciler dahil, hepsi beni az çok tanır.

İbrahim’in 20 yaşında askeri lise sınavlarına soktukları gibi beni de 15 yaşından önce polis olduğumu ima ediyor…

AYRI VARLIK ya…

Böylece Antakyalıları kafalamaya çalışıyor...

Kuş beyinli işte..

 

Bahsettiği olaylara gelince;

Birinde, kendisinin olduğunu iddia ediyor…

Soytarı herif, o olayda ben ve Fuat vardık.

Varın diğerlerindeki yalanı siz tahmin edin..

 

“Ölü konuşturucusu Erkan Ulaşan adlı kişinin, söylediği tek bir cümle doğruysa, bu, Nebil’in onursuz bir ikiyüzlü olduğunu iddia etmek demektir.”diyor.

Nebil, neden Acil, HDÖ ayrılığında yanında yer almadı?

Yanıtı ben vereyim.

Nedenlerden sadece bir tanesini söyleyeyim; Adana’da çocuğu bırakıp kaçtınız be!

Seni bırakıp giderken O neyin muhasebesini yaptı ?

Yok efendim, Nebil onur’lu birisidir beni terk etmez diyor ya?

 

Evet! Nebil ONUR’lu birisidir.

 

İşte bu ONUR’undan dolayı SOYTARI'yı terk etmiştir.

 

Filistinden dönünce bir kez olsun aradı mı?

Nebil, sürekli irtibat halindeymiş vatandaşla…

 

SOYTARI!

YALANCI!

 

Telefonda bana soruyordu Nebil, hangi tarihte Filistinden döndü biliyor musun? diye.

Tacettin’le  Sağmalcılarda karşılaştığımızı benden duydu; "Tacettin’de orada mıydı? "diye soran bu soytarıdır işte…

 

HDÖ’ye Nebil konusunda bir şey dememişim!!!

 

M.Yavuz, M.Burgaz, Adana’daki öğretmenler ve bir gurup Antakyalı devrimci HDÖ’lülere ne dediğime tanıklık yapabilirler…

İlle de yazılı belge diyorsan,

NEBİLİ VURDULAR yazımı oku..

Nebil blogundaki yazılara bir zahmet bakıver…

Mete ÖZER için ne yazmışım.

HDÖ’ye şikayet ediyor, aklınca…

 

Parti vermişim!???

Ahlaksız teklifte bulunmuşum, Nebil’e kız sunmuşum..???

Aptal herif beni tahrik etmeye çalışıyor..

Dedim ya kuş beyinli işte..

Yıldız’ı açıklasın önce..

Sonra benim verdiğim partiden bahsetsin…

 

Yeri gelmişken;

Bir tek ben değil, Nebil’in ben’ini ailesi de söylüyor…

Nebil’in öldürülmesi nedenini zımnen doğrulamış olduğumu ima ediyor aklınca…

 

Öyle olmamasına rağmen, Nebil benim emrimde, benimle irtibatımı hiç kesmedi vs. diyerek, yalan söyleyerek kendi rolünü zımnen kendisi söylüyor…

Söylediğin her şey baştan aşağıya yalan…

Benimde yalan söylememi istiyor.

 

SOYTARI!

Nebil’in aklanması için “BEN”inin olmadığını söylemeye gerek mi var?

Bu konuyu kimseyle tartışmam bile..

İşte,  kardeşim diye tanıtmaya çalıştığın adamı bu kadar tanıyorsun…

 

 

ERKAN ULAŞAN dosyası tam ibretlik, örnek olacak bir dosya..

Sadece bu dosyada bile ne olup olmadığını kendi kaleminden ortaya koyuyor…

 

İŞTE MİHRAC URAL BU!  

 

“Ulan piç,

Sen kimsin ki Mihrac Ural’ı tartışasın.”

 

Arif olan anlar…

Olmayanlarla da benim işim olmaz.