Şuanda 521 konuk çevrimiçi
BugünBugün2197
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9921
Bu ayBu ay9921
ToplamToplam10478345
ortadoğu'da soğuk barış ve geleceği PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazar, 13 Mart 2011 00:35


            Bu yazının amacı Tunus, Mısır, Yemen, Ürdün, Bahreyn’de herkes tarafından bilinen olayları tekrarlamak değil, olayların ortak yanlarını belirlemeye çalışmak ve Ortadoğu’daki soğuk barışın geleceğini tartışmaktır.

 GENÇLİK AYAKLANMASI

Arap ülkelerinde nüfusun büyük bölümü 30 yaşın altındadır. Daha somut belirlemek gerekirse genç ve işsizdir. Bu işsizlerin bir bölümü iyi eğitim görmüş olmalarına karşın ancak hizmet sektörünün küçük alanlarında zorlukla iş bulabilmektedir.

Tunus ve Arap ülkelerinin en büyüğü olan Mısır’da halk ayaklanmasında etkin rol oynayanların iyi eğitim görmüş oldukları izledikleri politikadan ve kullandıkları yöntemlerden anlaşılmaktadır.

Medyada internetin (Facebook, Twitter) halk ayaklanmasında oynadığı rol abartılsa da, bu abartma bile, nüfusun ancak yüzde 20’sinin internet erişimi olan, yüzde 34’ünün ise okuma yazma bilmediği Mısır’da görece daha iyi eğitim görmüş olanların harekete geçtiğini gösteriyor.

Kısaca “işsiz elitler” olarak adlandırılabilecek bu kesim, halk ayaklanmalarında önemli rol oynamıştır.

 

ANTİ SLOGANLAR NEREDEYSE YOK

Arap ülkelerindeki halk ayaklanmalarının ya da başlangıç aşamasından ileriye gidemeyen gösterilerin bir başka ortak özelliği, anti-ABD ve anti-siyonist sloganların duyulmaması, geçmiş örnekleri aksine, bu iki ülkenin bayraklarının yakılmamasıdır.

Halkın talepleri tümüyle içeriye yöneliktir: işsizliğe, rüşvete ve baskıcı yönetime son!

Ek olarak, Arap ülkelerindeki diktatörlerin bir bölümünün (örneğin Kaddafi) keskin anti-ABD ve anti-siyonist tutumunun, asıl amacının dikkatleri içerdeki sorunlardan dışarıya çekmek olduğu da anlaşılmıştır.

 

ZORUNLU ASKERLİK VE HALK AYAKLANMASI

Tunus ve özellikle de Mısır’da kısa bir süre emirlere uyarak ayaklanan halka karşı harekete geçen askerler, kısa sürede saf değiştirdiler. Benzeri durum bir oranda Libya’da da görüldü.

Halkın içinden gelen ve geçici bir süre askerlik yapan genç erkekler, halk büyük sayılar halinde harekete geçtiğinde kaçınılmaz olarak etkilenirler.

Profesyonel orduda ya da paralı askerlerde ise farklı bir özellik söz konusudur. Halk hareketine değil alacakları emirlere ve verilecek paraya bakarlar.

Libya’da bu durum açık olarak görülüyor. Kaddafi, göstericilere ateş açmaları için ülke dışından paralı asker bile getirebiliyor.

Arap ülkelerindeki halk ayaklanmaları, profesyonelleşen ordunun toplumsal gelişmelerden daha az etkilendiğini yeniden gösteriyor.

 

KAÇAK GÖÇMENLER

Tunus ve ardından Libya’daki halk ayaklanmalarının sonuçlarından bir tanesi de özellikle İtalya’ya yönelik kaçak göçmen akını oldu.

Libya’da rejimin devrilmesi durumunda deniz yoluyla gelen kaçak göçmenlerin sayısının birkaç yüz bine kadar çıkması bekleniyor.

Orta ve Kuzey Afrika ülkelerinden hareket ederek daha iyi bir gelecek için Avrupa Birliği (AB) ülkelerine gitmek isteyen bu göçmenler eskiden de vardı. Ne ki, AB ülkeleri Tunus ve Libya ile anlaşmalar yaparak kaçak göçü Akdeniz’e ulaşamadan kesmeyi büyük oranda başarmışlardı.

Bu ülkelerde devlet denetiminin zayıflaması, AB ülkelerine yönelik göçü büyük sayılar halinde yeniden gündeme getirdi.

 

SOĞUK BARIŞIN GELECEĞİ

Ortadoğu ülkelerinde varmış gibi görünen barış, gerçekte soğuk bir barıştır.

Soğuk barıştan kastedilen; küçük çatışmalar, insan hakları ihlalleri ve yoğun silahlanma ile birlikte varolan çatışmasızlık ya da büyük çatışmaların engellenmesidir.

Filistin’de ve özellikle de Gazze Şeridi’nde neredeyse her gün çatışma oluyor.

İran hemen her gün başka bir alanda gövde gösterisi yapıyor.

Suudi Arabistan ve petrol zengini öteki Arap ülkeleri ABD silah tekellerine büyük siparişler vererek hava kuvvetlerini yeniliyorlar.

Savaş sanayisini büyüten Türkiye, özellikle Afrika ülkelerine silah ihracatına yöneliyor. Ülke içinde ise ordu ve polisin Kürt halkına yönelik baskısı aralıksız sürüyor.

Önceki yıllarda Ortadoğu’da asıl sorun, İsrail ile Arap ülkeleri –özellikle Mısır- arasındaki çatışmaydı. Mısır’da yapılacak ilk serbest seçimde Müslüman Kardeşler’in en büyük parti olması ve bu örgütün Filistin’deki Hamas ile olan yakınlığının Mısır ile İsrail arasında yeni bir çatışmaya yol açacağını düşünmek zordur.

Mısır’da toplumsal yaşamın her alanına el atmış olan ordunun ekonomik ve politik etkinliği sürdükçe, İsrail ile barışın bozulması beklenemez.

Ortadoğu’daki çatışmanın asıl odağı İran’dır.

İran sadece kendisinden ibaret değildir. Ek olarak, Lübnan’da Hizbullah, Filistin’de Hamas demektir.

Halk ayaklanmalarıyla iktidarların değiştiği Arap ülkelerinde en örgütlü politik güç İslamcılardır. İslamın yeni iktidar odaklarıyla İran arasında şu veya bu oranda daha yakın ilişki kurulmaması ise mümkün değildir.

ABD ve AB tarafından Türkiye’nin bölgenin örnek ülkesi olarak gösterilmesinin öteki yüzünde, iktidarların değiştiği Arap ülkelerinin İran ile yakınlaşmasını engelleme çabası yatıyor.

Büyük Ortadoğu Projesi’den (BOP) ötesi görülmediğinde, İran’ın bölgedeki yükselişi de görülemez.

Ortadoğu’da eski dengeler bozuldu, yeni dengelerin ise nerede kurulacağı henüz belli değil.

Bölgenin hareketlenmesi, soğuk barışın bozularak her an daha hızla bozulabilecek kararsız barışa geçiş, gelecekteki muhtemel gelişmedir.

Aşiti-Barış dergisinin Mart 2011 sayısında yayımlanmıştır.