Şuanda 102 konuk çevrimiçi
BugünBugün3243
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10967
Bu ayBu ay10967
ToplamToplam10479391
arap baharı israil'de PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Salı, 06 Eylül 2011 05:33


Yıl boyunca Tunus’tan başlayıp Mısır’a geçen, oradan Yemen, Ürdün ve son olarak da Suriye’ye gelen Arap ülkelerindeki halk ayaklanmaları, ayaklanma değil ama ülke tarihinin gördüğü en büyük gösteri biçiminde İsrail’de de ortaya çıktı.

7,5 Milyon nüfusa sahip küçük bir ülke olan İsrail’de bir süreden beri sürmekte olan hükümet karşıtı gösteriler, son olarak yaklaşık 450 bin kişinin katılımıyla en üst noktasına ulaştı.

Bu insanların talepleriyle Arap ülkelerindeki kitle hareketlerinde öne sürülen talepler arasında önemli benzerlikler bulunuyor:

Birincisi: Asıl sorun hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısıdır.

Arap ülkelerinde bu sorunlara işsizlik de ekleniyor.

İsrail’de de işsizlik bulunmakla birlikte Arap ülkelerindeki kadar yüksek değil…

İkincisi: Eğitimli gençler hem Arap ülkelerinde hem de İsrail’de protesto gösterilerine önemli oranda katılmıştır.

Üçüncüsü: Arap ülkelerindeki halk ayaklanmalarında daha önce hemen her gösteride ön planda olan ABD ve İsrail karşıtlığı, bu kez neredeyse görülmedi.

Kitle, iç sorunlar üzerinde yoğunlaştı ve taleplerini ifade etti.

Sadece Suriye’de, Esad rejimi, halkın dikkatini dışarıya çekebilmek için Filistin konusunu gündeme getirip İsrail’i hedef göstermeye çalıştı, ama bu taktik tutmadı.

Bu örnek, anti-emperyalist sanılan bazı Arap ülkelerinde İsrail karşıtlığının halkın dikkatini iç sorunlardan uzaklaştırmak için kullanıldığını gösterir.

İnsanlar aç, işsiz, umutsuz ve ülkede yolsuzluk had safhada…

Yönetim ise “bak bak İsrail ne yapıyor” diyor…

Eskiden olsa bu hedef şaşırtma tutabilirdi, artık tutmuyor.

İsrail’deki büyük gösteride de ülke güvenliği ve dış sorunlar değil, iç sorunlar belirleyici yer tuttu.

İsrail’deki göstericilerin taleplerinden bazıları özellikle önemli ve bu ülkede yıllardan beri uygulanan bazı politikaları değişmek zorunda bırakabilecek talepler…

Zorunlu askerliğe hayır: Bu, İsrail için çok önemli bir taleptir. Bütçenin yaklaşık yüzde 20’sinin savunma ve güvenlik harcamaları için ayrıldığı İsrail’de halk sürekli teyakkuz halinde yaşamaktadır.

“Bizi yok etmek istiyorlar” psikolojisi, Nazilerin Yahudi soykırımının kuşaktan kuşağa aktarılan anıları ve travmasıyla birlikte, hükümetler tarafından uzun süredir başarıyla kullanıldı. Bu sayede ne yüksek savunma harcamalarına, ne çevre ülkelerle bitmeyen düşmanlığa ve ne de Filistin halkına uygulanan zulme karşı halkın fazla ses çıkarmaması sağlandı.

İsrail, Türkiye’den daha militarist bir toplumdur. Askerlik süresi uzundur, yedeklerin de sık sık silah altına alınması söz konusudur.

İsrail’de kadınlar da askerlik yapar.

Çok sayıda kişinin zorunlu askerliğin kaldırılmasını istemesi, ülkenin saldırgan ve militarist politikasında herhalde etkili olacak, bu politika eskisi kadar pervasız yürütülemeyecektir.

Hayat pahalılığı ve özellikle yüksek kiralara itiraz:

İsrail’de kiralar neden özellikle yüksektir?

Bu durumun İsrail’in bölgesel yayılma politikasıyla yakından ilgisi vardır.

İsrail hükümetleri yıllardan beri değişik ülkelerdeki Yahudileri kendi ülkelerinde yerleşmeye çağırırlar. Bir bölüm Yahudi, yaşadıkları ülkelerdeki zorlukların da etkisiyle bu çağrıya uydu.

İsrail küçük bir ülke… Bu insanlar nereye yerleşecek?

Cevap basit: işgal edilmiş topraklara…

Ülkeye yeni insanlar geldikçe, İsrail yönetimleri işgal ettikleri topraklarda yerleşim birimleri kurarlar. Bundan en büyük zararı gören de Filistinlilerdir.

Ne ki, kolonizatörler, işgal alanlarındaki yerli halkın büyük tepkisiyle karşılaştıklarından, yeni yerleşim birimleri kurulması o kadar da kolay değildir.

Bu durum kiraların aşırı derecede yükselmesine neden olur.

İsrail’de konut sorunu, yayılmacılıkla yakından ilgilidir.

İsrail yönetimleri, güvenliği gerekçe göstererek ülke nüfusunun sürekli artırılması gerektiğini düşünmekte, yeni gelen insanları yerleştirmek için işgal bölgelerinde yerleşim birimleri kurmakta, ama bu durum konut talebini karşılayamamakta ve kiralar anormal derecede yükselmektedir.

İsrail’deki gösterilerle Arap ülkelerindekiler arasında önemli bir farklılık daha bulunuyor:

Arap ülkelerinden Mısır’da yıllardan beri Müslüman Kardeşler ile birlikte çalışan bir komünist partisi bulunmakla birlikte, etkinliği zayıftır.

Halk ayaklanmalarının olduğu öteki Arap ülkelerindeki KP’ler daha da zayıftırlar.

İsrail Komünist Partisi, Meclis’te bulunmakla birlikte güçlü bir parti sayılmaz, ancak dikkat çekici politikaları olan bir partidir.

Filistin-İsrail çatışmasının sıcak günlerinde Meclis’e Filistin bayrağıyla girmişler ve sağ milletvekillerinin saldırısına uğramışlardı.

İKP, Filistin halkının haklarını her zaman savunmuş olmakla birlikte, Filistin örgütlerinden uzun süre gerekli ilgiyi gördükleri söylenemez.

İsrail’deki büyük protesto gösterileri bu partiyi hangi oranda güçlendirir, göreceğiz…

 

YENİ BİR DÜZENLEME Mİ YAPILIYOR?

Başka bir deyişle söylersek, emperyalizm bölgede yeni bir dizayn mı yapıyor?

Ülkemizdeki bazı marksist-leninistlere göre, Yeni Ortadoğu Projesi uyarınca, ABD emperyalizmi Ortadoğu’yu yeniden düzenlemektedir.

Özellikle Mısır’daki halk ayaklanması sırasında “devrim oluyor” sanan bu arkadaşlarımız, siyasi iktidarın politik yapısının değişmediğini (Lenin için devrimin başlıca özelliği bu yapının değişmesidir) görünce, bu kez “dizayn” politikasına döndüler.

Garip gelebilir, ama Suriye’de Esad rejimini de bu nedenle destekliyorlar ya da en azından koruyorlar.

Şunu düşünemiyorlar:

Hüsnü Mübarek rejimiyle ABD’nin herhangi bir sorunu yoktu. Bu rejim, İsrail’in de bölgedeki en güvenilir sınır komşusuydu.

Dolayısıyla ABD’nin böyle bir rejimi “dizayn etmesi” için düşünülemez.

Gerçek ise başka türlüdür:

Mısır’da işsizlik, hayat pahalılığı, yolsuzluk sonucu büyük bir halk hareketi ortaya çıktı. Sol, bu halk hareketi içinde zayıftı. Halk hareketi, şimdiki görünümüyle, hükümetin ve bazı yasaların değiştirilmesinin ötesine gidemedi.

Burjuvazinin tepki toplayan, baskı ve yolsuzluklara fazlasıyla bulaşmış kesiminin bir bölümü tasfiye edildi.

En azından şimdilik daha öteye gidilemedi…

ABD, halk hareketi içinde ağır basan unsurlarla (özellikle Müslüman Kardeşler) anlaşmaya yöneldi ve halk hareketinin bölgedeki çıkarlarının çerçevesi içinde kalması için çalıştı. Bunun için kendisi için büyük önem taşımayan bazı ödünler de verdi.

Bu arada olan İsrail’e oldu…

İsrail askerlerinin Müslüman Kardeşler’in kardeş örgütü Filistin’deki Hamas’ın bazı militanlarını kovalarken birkaç Mısırlı polisini öldürmesine karşı Mısır yönetimi sert tepki gösterdi ve İsrail’in özür isteğini kabul etmedi.

Eskiden olsa, böyle bir durum düşünülemezdi.

ABD de İsrail’den yana tavır almadı.

Arap ülkelerindeki büyük halk ayaklanmalarını hiçe sayıp, bunları “emperyalizmin oyunu” olarak görmek, emperyalizmin böylece bölgeyi yeniden düzenlediğini savunmak, normal bir anlayışın özelliği olamaz.

Böyle insanların elinde marksizm-leninizm’e gerçekten yazık oluyor…

ML için istediğinizi düşünebilirsiniz, ama bu teori bu kadar geri değildir.