Şuanda 339 konuk çevrimiçi
BugünBugün3374
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11098
Bu ayBu ay11098
ToplamToplam10479522
dışarısının tarihi (2) PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Perşembe, 17 Kasım 2011 19:07


Yazıya başlarken belirteyim: Cumartesi günü ROJ TV’deki Medya Kritik programına katılacağım. Pazar günü Londra’da yapılacak bir panel nedeniyle oraya gideceğim. Anlayacağınız, bu yazıdan sonraki yazı ancak Pazartesi akşamı bu sitede yer alacak…

1987 yılından devam etmeden önce 1985 yılında Dünya Gençlik Festivali’ne katılan heyetin içinde yer alarak ilk kez Moskova’ya gidişimi anlatmam gerek.

Sol Birlik’teki 6 partinin her birinden altı kişi yer alıyordu heyette… Şıwan da dahil olmak üzere birkaç tane de sanatçı vardı.

On gün kadar Moskova’da kaldık. İngilizce bildiğim için birkaç konuşma yapmak işi bana düştü. Kosmos adlı oldukça lüks bir otelde kaldık.

Kaldığımız yer herhalde SSCB’nin en iyi yerlerinden bir tanesiydi, ama ülkeye girerken gördüklerim bende derin bir moral bozukluğu yarattı.

Yaklaşık 40 kişiye gençlik festivali için özel kimlik verilecek… Bunun için dört tane memur var. Fotoğraflarımızı çekiyorlar, hazır kimlik üzerine yapıştırıyorlar, adımızı ve soyadımızı yazıyorlar.

Ve bu iş neredeyse beş saat sürdü.

Bildiğim teoriye göre sosyalizm emek verimliliği konusunda kapitalizmden üstündü, üstün olmak zorundaydı. Barış içinde bir arada yaşama görüşünün temel tezi de böyleydi: sosyalizm barış içinde kapitalizmle yarışacak ve üretici güçlerin gelişmesinde –ki bunun öteki adı emek verimliliğinin artışı demektir- kapitalizmi geçecekti.

Gördüğüm manzara ise tam tersiydi. Böyle bir iş Almanya’da yapılacak olsaydı iki saatte biterdi.

Bu ülkenin geleceği iyi değil ve bunu ülkenin en iyi yerinde bile görmek mümkündü.

Almanya’ya döndükten sonra bu düşüncemi ve genel olarak Moskova izlenimlerimi Emek dergisinde yazdım.

Partinin içinde neredeyse kıyamet kopacaktı.

“Olamaz böyle bir şey yoldaş, bu işte bir yanlışlık var!”

“Ben gördüğümü anlatıyorum yoldaş!”

“Tamam da… Ama olamaz böyle bir şey…”

Anlattıklarım ben de dahil olmak üzere herkesin sosyalizm hakkında bildiklerine aykırıydı. Aykırıydı ama gördüklerimi açıkça anlatmak ve bundan da sonuçlar çıkarmak zorundaydım.

Yoldaşlar “olamaz” diyorlardı, ama “benim gördüklerimi sen görsen hangi sonucu çıkarırdın” diye sorunca da bir şey söyleyemiyorlardı.

İnsanın gözüne batan bu durumun dışında Moskova, gençlik festivali ve her şey çok güzeldi.

O sırada ABD desteğindeki Kontralar Nikaragua’daki devrim hükümetini devirmeye çalışıyordu. Daniel Ortega’nın büyük coşkuyla karşılanan konuşmasını gayet iyi hatırlıyorum.

Birkaç ay sonra Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde yaşadığım bir başka olay da buna benzerdi.

O zaman biliyorsunuz Berlin iki bölümdü. Örgütü teftiş etmek amacıyla Batı Berlin’de idim. TKP’nin gazetesi sayılan Türkiye Postası Berlin’de yayınlanıyordu. Frankfurt’ta kalan ama gazetede çalışmak için birkaç gün Berlin’e gelen Aydın Engin’in arabasıyla Frankfurt’a döndük. Aydın ile 1979’da Selimiye Askeri Cezaevinden tanışırız.

Arabayı Aydın kullanıyordu ve gece DAC topraklarında biraz gittikten sonra kahve içmek için bir mola yerinde durduk.

İki kahve söyledik.

Karşımızda dört tane kadın duruyordu.

Birisi kasanın tuşlarına basıp kahve fişini çıkardı, ikinci kadın fişi alıp yırttı, üçüncüsü fincanlara kahve doldurdu, dördüncüsü de parayı aldı.

Aydın ve ben büyük bir hayretle bu işbölümüne bakakaldık: bir kişinin işini dört kişi yapıyordu.

Kahveleri içtik. Aydın, “bunlar bize fincanları yıkatmadan gitsek iyi olacak” dedi. Kalktık. Yolda gördüklerimiz üzerine konuşmadık ve zaten neyi konuşacaksın ki…

Aylık Emek ve iki aylık Yazın’ın hazırlanmasıyla uğraş, Paris ile İsviçre’nin ve Almanya’nın değişik kentlerine gidip gel, bir sürü tartışma paneline katıl, Türkiye’de Emek Dünyası ve ardından da Emek adlı dergiler çıkmaya başlayınca onlara yazı hazırla…

Emek teorik yayın organı olarak oldukça etkiliydi ve çok okunuyordu.

Her iki yayının da hemen her sayısında bir yazım yayınlandı.

1987’de Moskova’ya bir kere daha gittim: Ekim Devrimi’nin 70. yıldönümü nedeniyle… Kızıl Meydan’daki töreni izledim.

Törenden önce Fidel Castro, Gorbaçov, Çavuşesku, Honecker ve Çin Halk Cumhuriyeti ile Arnavutluk dışında bütün sosyalist ülkelerin devlet başkanlarının, ek olarak davetlilerin bulunduğu büyük bir toplantıya katıldım. Yaklaşık 200 kişi vardı. Herkesle birlikte fotoğrafım olan Rusça gazeteyi halen saklarım. Tabii insanlar hayli küçük çıkmışlar, ama büyüteçle de olsa fotoğrafta görülebiliyorsunuz.

Bunu ayrıca anlatmam gerek…

 

Sürecek…