Şuanda 461 konuk çevrimiçi
BugünBugün3440
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11164
Bu ayBu ay11164
ToplamToplam10479588
mavi bereliler tartışması PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 28 Kasım 2011 18:57


Mavi bereliler, Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün öteki adıdır.

Bu gücün işlevi, çatışma bölgesinde tarafların arasında konumlanarak çatışmanın durdurulması ya da en azından azaltılmasıdır. Mavi bereliler kendilerini korumak amacıyla hafif silahlar taşırlar, çatışmalara girmezler.

Libya’da ve Suriye’de önce Kaddafi ve Esad’a bağlı güçlerin halkın üzerine ateş açmaları ve muhalifleri öldürmeleri üzerine, Barış Gücü’nün bu ülkelere giderek ateşkesi sağlaması konusu gündeme gelmişti.

Konuyla ilgili olarak Almanya barış hareketindeki tartışmaya girmeden önce, bizdeki sözde tartışmalara kısaca göz atmakta yarar var.

BM barış gücüne karşı çıkanların bizdeki gerekçeleri, konuyu bilmemekten kaynaklanıyordu. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak bizde yaygın olduğu için, mavi berelileri çatışmalara giren askeri güç sanandan, NATO askerleri ile karıştıranlara kadar her çeşit “fikir” karşı çıkış gerekçesi olarak öne sürüldü.

Mavi berelilerin çatışma bölgelerine gönderilmesi bir çözüm önerisi olarak eleştirilebilir, ama bunun için önce eleştirilenin ne olup ne olmadığının bilinmesi gerekir.

Almanya barış hareketindeki mavi berelilerle ilgili tartışmada her iki taraf da bu gücün ne olduğunu biliyordu. Hiç kimse mavi bereliler için çatışma gücü, NATO askeri gibi deyimler kullanmadı.

Sorun başka yerdeydi.

Libya’da çatışmaların başladığı ilk günlerde Barış Araştırmaları Merkezi, bu ülkeye bileşimi Afrika Birliği ülkeleri tarafından belirlenecek barış gücü gönderilmesini ister.

Bir başka barış kuruluşu olan Askerileşme Bilgi Merkezi ise bu öneriye karşı çıkar.

26-27 kasım tarihlerinde Kassel’da her yıl yapılan Almanya barış hareketinin büyük toplantısında bu konu taraflar arasında tartışıldı.

Altı büyük konferans ve otuza yakın çalışma grubunun yer aldığı iki günlük toplantıda, mavi bereliler ile ilgili tartışmanın yapıldığı çalışma gurubu büyük ilgi gördü.

Sonucu baştan söyleyecek olursak, taraflar arasında anlaşma sağlanamadı ama her iki taraf da birbirine bir oranda hak verdi.

Mavi berelilerin gerekliliğini savunan barış hareketinin tanınmış isimlerinden Peter Strutynski, gerekçe olarak, çatışma yaşanılan ülkelerde çatışan tarafların arasına girerek barış için görüşmeler yapılmasını zorlayacak bir güce gerek duyulduğunu ve bunun için de en iyi seçeneğin mavi bereliler olduğunu belirtti.

Strutynski, mavi berelilerin savaş gücü olmadığını, çatışmalara katılmadıklarını, kendilerini korumak için silah taşıdıklarını belirttikten sonra, bu gücün başarılı olduğu bazı örnekler de verdi.

Mavi berelilerin çatışma bölgelerine gönderilmesi önerilerine karşı çıkanlardan barış hareketinin bir diğer tanınmış ismi Tobias Pflüger ise; barış hareketinin görevinin sivil yapılar oluşturmak olduğunu, her ne şekilde olursa olsun askeri bir gücün görev yapmasını savunmanın kendilerinin işi olmaması gerektiğini söyledi.

BM Barış Gücü hafif silahlı olup çatışmalara girmese bile sonuçta askeri bir güçtür.

Pflüger, Barış Gücü’nün bileşimiyle ilgili BM belgelerinde herhangi bir açıklığın olmadığını ve bu gücün pratikteki duruma göre şekillendirildiğini söyledi.

Bu güç Afrika’da Afrika Birliği tarafından, Arap Ülkelerinde Arap birliği tarafından kurulabilir ancak buradan hareketle bu gücün tarafsız olacağını söylemek mümkün değildir, zira masrafları ülkelerindeki hükümetler tarafından karşılanmaktadır.

Ruanda’da kısa sürede 800 bin kişinin öldürüldüğü büyük katliam Barış Gücü askerlerinin çekilmesinin hemen ardından gerçekleşmişti. Ne ki, Barış Gücü ile ilgili başka örnekler de vardı. Örneğin Kongo’da görev alan Barış Gücü içindeki Bangladeş’li askerler bu ülkedeki tecavüzlere katılmışlardı.

Pflüger’in önerisi, çatışma bölgelerine silahsız gözlemcilerin gönderilmesiydi.

Hatırlanacağı gibi, Arap Birliği’nin Suriye’ye 500 kişilik gözlemci grubu gönderme önerisi, Suriye hükümeti tarafından reddedildi.

Gönderilmesi istenilen barış gücü değil, gözlemcilerdi.

Sonuçta taraflar, Birleşmiş Milletler bünyesinde önemli reformlar yapılması için çalışılması gerektiği konusunda anlaştılar.

BM Genel Kurulu’nun yetkileri artırılmalı, Güvenlik Konseyi’nin yetkileri ise kısıtlanmalıydı.

Çatışma bölgelerine uluslararası bir güç gönderilmesi konusunda görüş birliği bulunmakla birlikte, bir taraf bunun mavi bereliler, diğer taraf ise silahsız gözlemciler olması gerektiği görüşündeydi.

Sonuçta iyi ve kötü yanlarıyla birlikte BM gibi bütün halkları temsil edebilen başka bir örgüt henüz bulunmuyor.

Bu gücün daha etkin çalışmasının sağlanması gerekirdi.

Ne diyelim, konuyu bilenlerin tartışması farklı oluyor gerçekten…