Engin Erkiner
![]() |
|
Bolivya ve uzun ikili iktidar (263) | |
Diğer Yazıları |
En yeni yazılar
![]() | Bugün | 3346 |
![]() | Dün | 3402 |
![]() | Bu hafta | 11070 |
![]() | Bu ay | 11070 |
![]() | Toplam | 10479494 |
Konuk Yazılar
![]() |
|
Sürgünde mücadeleci kadın olmak | |
Bütün Yazılar |
bülent ersoy |
![]() |
![]() |
![]() |
Engin Erkiner tarafından yazıldı |
Perşembe, 05 Ocak 2012 19:06 |
„Deniz Gezmiş’i tanıyor olmak marifet değildir“ konulu bir yazı yazmamın arkasından, Bülent Ersoy’un Deniz Gezmiş ile ilgili olarak gazetelere yansıyan sözleri tartışma konusu oldu. Önce aşağıda yer alan, Radikal’in 04.01.2012 tarihli sayısında yer alan yazıyı okuyunuz. „Şarkıcı Bülent Ersoy’un, 1972’de idam edilen Deniz Gezmiş’le ilgili olarak “Toplantılarında çok bulundum. Rahmetli çok severdi sesimi. Bir gün bana üç şişe Çamlıca gazozu aldı, ona şarkılar söyledim. Deniz’in ardından çok ağladım...” sözleri, 68’lileri kızdırdı. Vatan Gazetesi'nden Zehra Çengil'in haberine göre, Deniz Gezmiş’in ağabeyi Bora Gezmiş, arkadaşları Mustafa Zülkadiroğlu ve Bozkurt Nuhoğlu, Bülent Ersoy’un açıklamalarıyla ilgili olarak şunları söyledi: Bülent Ersoy’un uydurduğu yeterince açık… Çok kişi işine geldiği şekilde Deniz Gezmiş’i kullanmaya çalışıyor, Bülent Ersoy da burada yerini almış… Bu kadar basit bir şey üzerine neden bu kadar gürültü çıktı dersiniz? Gürültünün bir nedeni, geçmişteki isimleri kullanma alışkanlığına karşı alaycı ve umursamaz bir ton geliştirilememiş olması, bu nedenle de konunun biraz fazla ciddiye alınması… 15 yaşında Deniz Gezmiş ile karşılaştığını ve ona şarkı söylediğini iddia eden birisine „hanimiş babası“ demek daha uygun olurdu. Hele de o yaşta devrimci toplantılara katılıp Deniz Gezmiş’i dinlemesi yok mu, hepten felaket… Aklıma ister istemez Bülent Ersoy’un, yaşı tutmadığı halde, tutuyormuş gibi yapmak numarasını Mihrac Ural’dan öğrenip öğrenmediği geldi. Biliyorsunuz, kahramanımız Mihrac Ural da, yaptığı çeşitli açıklamalarda, ilk devrimci derslerini 1970-1971’de devrimci ağabeylerinden aldığını belirtmişti. Sen kaç yaşındaydın o zaman evladım? 1956 doğumlu olan bir kişi 14-15 yaşında olur. Yaşı biraz olsun tutsaydı, „Kesintisiz Devrim II-III’deki fikirleri Mahir Çayan’a ben verdim“ bile diyebilirdi! Bu kadarına da şükür, ne diyelim… Bunun ötesinde Bülent Ersoy, en azından benim için takdir edilmesi gereken bir kadındır. Sanatçılığını bırakıyorum, sanat müziğini seven olur, sevmeyen olur, orası ayrı konu… Ama Türkiye gibi bir erkek toplumunda sahip olduğu cinsiyetle uyum sağlayamadığını söyleyerek ameliyatla kadın olan ve bunu da açıkça yapabilecek cesarete sahip olan bir insan ancak takdir edilebilir. Devlet bir süre Bülent Ersoy’a kadın kimliği vermedi. Bu ülkede hangi cinsiyete sahip olacağınıza bile devlet karar veriyor. Neyse, bu günler geçti, ama alışkanlıklar da geçti denilemez. Bülent Ersoy’un dikkat çekmek için bu tür numaralara ihtiyacının olmaması gerekirdi. Yakın tarihte bu toplumda önemli bir iş yapmışsınız ve anlaşılan yaptığınız işin önemini de yeterince anlamamışsınız. Bülent Ersoy, sadece „Deniz Gezmiş’i severim, ölümüne de çok ağladım“ deseydi, yeterdi. Birileri bu söze karşılık, „sen Deniz Gezmiş’i sevemezsin, senin gibiler O’nu sevemez“ deseydi, o zaman solcu geçinenlerin bir kesimi gerçekten şeyleri vasıtasıyla düşünüyor demek haklı olurdu. Her alanda olduğu gibi burada da kör döğüşü… Bir sürü insan aklına ne geliyorsa konuşuyor. Temel kavramları bile bilmiyor ve Bülent Ersoy’a eşcinsel diyebiliyor. Düşüncen bir yana, ama öğren de öyle konuş, diyeceksin… Ya da boş ver yahu bunları deyip geçeceksin… Yazıyı bitirecektim ki, Radikal’de 5 Ocak günü de Bülent Ersoy konusunun sürdüğünü gördüm. Deniz Gezmiş’in bir dönem yakın arkadaşı olan Bozkurt Nuhoğlu, Bülent Ersoy’u ahlaksız olarak nitelendirdikten sonra, böyle konuşmayı sürdürürse kendisine devrimci şiddet uygulanabileceğini söylemiş… Bülent Ersoy mu yoksa erkekliği kimselere bırakmayan çok sayıda gizli eşcinsel mi ahlaksızdır, ayrı bir konu… Bozkurt Nuhoğlu CHP’li ve ulusalcı olarak bilinir. Üstüne üstelik Alaettin Çakıcı’nın da bir süre avukatlığını yapmış… Yani demek ki neymiş? 40 yıl önce Deniz’in yakın arkadaşlarından birisi olmanın bugün herhangi bir anlamı yokmuş. 30-40 yılda dünya ve bu ülke o kadar değişti ki, o zamanlar ne olunduğunun bugüne ait uzantısı yoksa, anlamı kalmadı. Alaettin Çakıcı deyince hemen çağrışım yapıyor, aklıma Abdullah Çatlı geliyor. Gelmesin mi yani… Acilci Abdullah Çatlı’dan söz ediyorum. Bu sitede İbrahim, „Cem Karaca ve öteki Acilciler“, ben ise „Abdullah Çatlı Acilci miydi?“ yazılarında anlattım. Abdullah Çatlı 1984 ya da 1985 yılında birkaç kilo eroinle yakalanır. Üzerinde Fransız iltica pasaportu vardır. Siyasi ilticaya başvurmuş ve kabul edilmiştir. Abdullah Çatlı „Acilciler“ üyesi olarak iltica başvurusu yapmıştır. Kendisine o dönem Acilciler’in Genel Sekreter Yardımcısı ve Avrupa sorumlusu Salih (Kemal Bayram) Acilci olduğuna dair referans verir. Karşılığıda ne kadar para aldığını bilmiyoruz. İyi ki de şu örgütten 1982’de ayrılmışım. Böylece Abdullah Çatlı ile yoldaş olmaktan kurtulmuş oldum! Abdullah Çatlı, mehmet Ağar’ın yakın elemanlarındandı. Susurluk’taki kazada öldü. Ölmeseydi, öteki Mehmet Ağar yakını ile, Mehmet Yavuz ile birlirlerine çok yakışacaklardı. Ne yapalım, kader, olmadı! Şimdi diyeceksiniz ki, „bu yazıları yeniden okumak isterdik ama sitedeki 1100 kadar yazı içinde nereden bulacağız?“ Kolayı var! Sağ üstte yazılı arama bölümüne istediğiniz adı ya da yazı başlığını yazıyorsunuz ve ara diyorsunuz. Bu sitenin kendi arama motoru bulunuyor ve aradığınız sitede yer alıyor ise hemen karşınıza geliyor. Birkaç tane ise birkaç tane geliyor…
|