Şuanda 52 konuk çevrimiçi
BugünBugün4024
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11748
Bu ayBu ay11748
ToplamToplam10480172
mazlumder ve suriye PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Çarşamba, 18 Nisan 2012 19:33


MAZLUMDER’in Suriye ile ilgili olarak yayınladığı bildiri, bu konuda şimdiye kadar yayınlanmış en aklı başında bildiri olmak özelliğini taşıyor.

İçeriğinde katılmadığım saptamalar da bulunuyor. Örneğin Esat rejimi hakkında iyimser bir yaklaşıma sahip… Ateşkese uyacaklarını ve yapılacak hilesiz bir seçimde azınlığa düşmeyi kabulleneceklerini varsayıyor.

Bu görüşte değilim, bakalım, göreceğiz…

Bir başka nokta ise, Suriye’de ateşkes konusunu gözlemlemek için İslam ülkelerinin katılımıyla sınırlı bir gücün varlığını düşünmek…

Bu yeni bir yaklaşım değil… Örneğin Afrika ülkelerinde de çatışma olduğunda öncelikle Afrika ülkelerinin katılımından oluşan Barış Gücü veya gözlemci bir güç göreve çağrılır. Ancak her durumda uluslar arası gücün sadece çevre ülkelerle sınırlı tutulmaması gerekir. Her durumda Arap Birliği ülkelerinin böylesi bir güce katılması önemlidir, ama sadece bu ülkelerle sınırlı tutmanın anlamı yoktur.

Suriye ile ilgili olarak bugüne kadar oldukça tutarsız görüşler savunuldu.

Beşir Esat yönetimini “devrimci”, “ilerici”, “anti-emperyalist” olarak göstermeye çalışan ulusalcıları bir yana bırakıyorum.

Bunun dışında kalanlar tarafından şöyle görüşler de savunuldu:

“Suriye’ye Birleşmiş Milletler de dahil olmak üzere hiçbir dış müdahale yapılmamalıdır.”

Bu görüşe göre, BM emperyalist ülkelerin oyuncağıdır, dolayısıyla reddedilmelidir.

“Peki sizin seçeneğiniz nedir? Esat’ın insanları öldürmesini mi savunuyorsunuz? Suriye’deki katliamı nasıl durduracaksınız?” diye sorulduğunda verecek cevap bulunamıyor.

Suriye’de bir yılda 8 bin kişi öldürüldü.

Bu ülkenin nüfusu Türkiye’ninkinin üçte biri olduğuna göre, bu rakam Türkiye için 24 bin ölü demektir.

Bu katliamı nasıl durduracaksınız?

Hiçbir seçeneğiniz yok ise, ABD ve Fransa başta olmak üzere emperyalist ülkelerin seçeneği devreye girer.

Bir başka görüşe göre ise, “Suriye halkı kendi kaderini tayin etmelidir.”

Buna itiraz eden mi var?

Asıl soruya, “bu katliamı nasıl durduracaksınız?” sorusuna cevap vermeden yapılacak her saptama anlamsızdır.

Bir başka görüşe göre ise, “Suriye halklarıyla dayanışma içinde olmak gerekir.”

Bu saptamayı yapanların Suriye’den haberinin olduğunu sanmıyorum.

Suriye’de Hıristiyan nüfus Esat rejimini destekliyor, Sünni çoğunluğun önemli bir bölümü ise bu rejime karşıdır.

Bu durumda her iki tarafla birden nasıl dayanışma gösterileceği açıklanmaya muhtaç bir sorudur.

MAZLUMDER bildirisi önemli bir adım atıyor ve ülkeye gözlemci gönderilmesini savunuyor.

Hatırlanacak olursa, geçmişte Suriye’ye BM Barış Gücü gönderilmesinin savunulmasını, “NATO müdahalesi”nin savunulması sananlar bile çıkmıştı.

Sonuçta aklı selim yolunu açıyor…

Ama keşke bu duruma anlamsız saptamalar ve boş ajitasyonlardan geçmeden gelebilseydik…