Şuanda 103 konuk çevrimiçi
BugünBugün4056
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11780
Bu ayBu ay11780
ToplamToplam10480204
1 Mayıs 1977'ye doğru... PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Perşembe, 17 Mayıs 2012 17:52


1 Mayıs 1977’de Taksim alanında değildim. Bunu söyleyince bazı okurların, oldu mu şimdi, dediklerini duyar gibiyim. Alanda olacaktım, etraftan kurşun yağarken nasıl kendimi kurtardığımı ve bu arada da başkalarına yardım ettiğimi efsane gibi anlatabilirdim. Aksini iddia edebilecek olan yok nasılsa… O kalabalıkta ben orada mıydım değil miydim, kim bilecek?

İyi güzel ama ben her şeye maydanoz olmayı seven Mihrac Ural değilim…

Hayatlarında doğru dürüst bir şey yapamamış olanlar, her yerde varmış gibi görünmeye çalışırlar, bütün sandalyelere birden oturmaya kalkarlar.

Ben öyle değilim, bir yerde yoksam yokumdur. Kimse aksini iddia edemeyecek olsa bile, bir yerde yok isem varım demem.

1977 yılının Nisan ayının ikinci yarısında büyük bir ferahlama hissettiğimi hatırlıyorum. Yıllarca adı sanı bilinmeyen, hakkında türlü çeşitli laflar çıkarılan bir grup olarak kalmıştık. Ama artık öyle değildik. Büyük politik çıkışımızı yapmıştık. Artık hemen her yerde bizden söz ediliyordu.

Bu çıkış bize pahalıya mal olmuştu. Yüksel ve Ömür ölmüş, Rıza yakalanmıştı.

Buna rağmen keyifliydim, zira örgütün silahlanması yönünde önemli adım atmıştık.

Selimiye Akbank soygunundan aldığımız yaklaşık 400 bin liranın büyük bölümüyle otomatik silah ve tabanca almıştık. Bunlar bölgelere dağıtılmıştı. Artık silahlı mücadele yürüten silahsız bir örgüt değildik.

Silahlı mücadele yürüten silahsız örgüt, tam bize uygun bir tanımlamadır.

1977 yılı başında örgütün bütün silahlarını topladığınızda bir otomatik silah ve on taneden az tabanca çıkardı. Bunların bazısı da Karadeniz yapısıydı.

Acele olarak silahlanmamız gerekiyordu. Her bölgeye, silahınızı kendiniz bulun, diyebilirdik, ama nasıl bulacaklardı. Eylem tecrübesi olmayan kadroların soygun eylemlerine girmesi yarardan çok zarar getirirdi. Bu nedenle bu tür eylemleri sadece İstanbul’da yapacaktık.

Silahlar bölgelere dağılınca rahat bir nefes almıştım.

Sonraki dönemde değişik bölgelerde yapılan eylemler bu silahlanma temeli üzerinde gerçekleşti. Tamam, büyük askeri eylem yapmak gibi bir yönelimimiz yoktu ama doğru dürüst silahınız olmadan MHP’yi bile basamazsınız. Sürekli güvensizlik içinde olursunuz. Evet, her bölgeye bir otomatik silah ve birkaç tabanca donanım olarak bir şey sayılmazdı ama yapmayı planladığımız eylemler için fazlasıyla yeterliydi.

1 Mayıs günü Osmanbey’de Şişli Siyasal olarak da bilinen okulun önündeydim. Burada sanırım Halkın Yolu ya da benzeri bir siyasetin korteji vardı. Attıkları slogan ilgimi çekmiş, durup dinlemiş ve gülmüştüm:

TİP, TSİP, TKP

Pis pis revizyonistler

Amerika gitsin Rusya mı gelsin

Sosyal faşistler

Böyle bir slogan olabileceği hiç aklıma gelmezdi.

Sonra kendi başıma Taksim’e yaklaşıncaya kadar yürümüş, sonra alana girmeden başka yere gitmiştim.

Politik çıkış yapan bir silahlı mücadele örgütünün önde gelen bir kişisi olarak Taksim’e girmem ve orada bulunmam akılsızca bir şey olurdu. Olay çıkabilir ve yok yere yakalanabilirdim. Bu nedenle Taksim’e hiç girmedim.