Şuanda 105 konuk çevrimiçi
BugünBugün4059
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11783
Bu ayBu ay11783
ToplamToplam10480207
intikam ve balyoz PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Perşembe, 27 Eylül 2012 18:47


Kısaca “Balyoz Davası” olarak da bilinen ve çok sayıda aralarında yüksek rütbelilerin de bulunduğu askerin yargılandığı dava sonuçlandı ve sanıkların büyük bölümüne ağır cezalar verildi.

Bir kısım basına, muhalife ve özellikle de bugüne kadar burnundan kıl aldırmayan yüksek rütbelilere ve onların azgın Kemalist hanımlarına göre; bu dava, bir intikam davasıdır. Hukuksuzluk vardır.

Aksini iddia etmek mümkün değil. Evet, suçlamalar bazı yönlerden sırıtmaktadır. Kanıtların keyfi değerlendirilmesi az değildir. Bu nedenle, mahkeme kararı intikamı da içeriyor denilebilir pekala…

Bunda şaşacak ne var?

Politik bir davada hukuksuzluk ilk kez mi oluyor?

Hukuksuzluğun daniskasını yıllarca askeri yönetimler ve sıkıyönetim mahkemeleri göstermedi mi?

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilmesinin açık nedeni intikam değil miydi?

Zamanın AP milletvekilleri TBMM’de bunu açıkça söylemediler mi?

27 Mayıs’ta bizden üç kişi asılmıştı. Üç bizden üç onlardan; denilmiyor muydu?

Bunun adına intikam denilmez de başka bir şey mi denilir?

Örnekler çok fazladır.

12 Eylül mahkemelerindeki hukuksuzluk örneklerini saymayacağım. O kadar çok ki hepsini bilen hiç kimse olmasa gerektir.

İntikamcılardan intikam alınıyor ve geçmişin intikamcıları da “ama bu intikamdır” diye bağırıyorlar.

Başka ne bekliyordunuz?

Sen yapınca iyi de başkası sana yapınca kötü mü oluyor?

Suçsuzlarmış!

Güldürmeyin insanı!

Şu veya bu kişi şu kadar suçludur, hükümeti devirmeye teşebbüs etmiştir diyemem. Ama davanın geneline bakıldığında ve yılların tarihi de dikkate alındığında, ordu komuta kademesinin yıllarca bu ülkeyi idare eden gerçek güç olduğu ve kendisini her şeye karışmaya yetkili gördüğü anlaşılabilir.

Bunun hesabı soruluyor ve bu hesap tam olarak uygun kişilerden sorulmamış olabilir.

Dahası, bu hesap eksik sorulmuştur.

Yıllardan beri Kürtlere karşı işlenen suçların failleri nerede?

Faili meçhul cinayetlerin failleri nerede?

Ordu komuta kademesinde yer alanların bu faillerden uzak kişiler oldukları düşünülemez.

Polisin genelkurmay başkanı olarak bilinen ve çok sayıda faili meçhulle suçlanan Mehmet Ağar beş yıl ceza aldı; hepsi bu kadar.

Mehmet Ağar’ın icraatlarını zamanın ordu komuta kademesinden bağımsız olarak yaptığı düşünülemez.

Ağar’ın yanıtı bellidir:

“Vatan için böyle yaptım.”

Kuşkusuz! Ordu komuta kademesi de böyle yaptı ve şimdiki hükümet de böyle yapıyor.

Aranızda anlaşın artık, ne diyelim?

Balyoz davasındaki haksızlık ve hukuksuzluktan söz edenlerin KCK davalarının sözünü bile etmemesi ise, bunların nasıl bir adalet anlayışına sahip olduğunu açık olarak gösteriyor.

Adalet isteniyor ama sadece kendileri için istiyorlar.

Ek olarak ben ve benim konumumdaki kişilere yönelik adli haksızlık yapıldı.

Adamlar hükümeti devirmeye “eksik teşebbüs” ettikleri için müebbet almadılar, 20 yıl aldılar.

Nasıl eksik teşebbüsmüş bu, anlamadım.

Ellerinde her çeşit silah bulunuyor, emirlerini dinleyecek kişiler de var.

Bu durumda düşünmek ve konuşmak ile yapmak arasındaki mesafe hayli kısadır.

1971 yılında Birinci THKO davası sonuçlandığında, Ali Elverdi başkanlığındaki mahkeme 19 kişiye idam cezası vermişti. Askeri Yargıtay bozdu, mahkeme kararında ısrar etti. Sonuçta Askeri Yargıtay üç kişinin idam kararını onayladı.

O dönemde karara itiraz eden bir hakim şöyle demişti:

“Bunlar 146. maddeden yargılanamazlar. Deniz kuvvetleri yok, hava kuvvetleri yok, tankları yok; THKO’nun silahlı gücüyle bu devlet yıkılmaz. Dolayısıyla devlet düzenini zor yoluyla değiştirmeye yönelik maddeden yargılanmaları mümkün değildir. Henüz bu imkana sahip olmadıklarına göre 146. madde bu kişilere uygulanamaz.”

Devlet düzenini zor yoluyla değiştirmeye teşebbüs maddesinden yargılanabilmek için, sahip olunan gücün düzeni değiştirebilecek boyutta olması gerekir.

Mantıklı bir itiraz, ama dinleyen kim?

Ankara Bir Nolu Sıkıyönetim Mahkemesi sonraki bir davada da üzerinde silahla yakalanan bir kişiye idam cezası vermişti.

Mantık şöyleydi:

“Bu kişi bu silahı neden taşıyor, devlet düzenini değiştirmek için… O halde?”

Askeri Yargıtay “bu kadar da olmaz” düşüncesiyle bu kararı bozmuştu.

Gerçekte buradaki mantıkla THKO’lulara uygulanan mantık aynıydı.

Ama bu mantık Balyoz davasında uygulanmadı.

Neden?

Çok sayıda komutan harekete geçmemiş…

Harekete geçselerdi yargılanmaları söz konusu olmaz, tersine onlar seni yargılardı.

ABD’den izin alamadıkları için harekete geçemediler.

Mahkeme onlara sadece ağır ceza vermedi, bir yandan da kıyak yaptı.

Hükümeti devirme ve yönetime el koyma olanağı bizden kat kat fazla olan bu kişiler, “eksik teşebbüs”ten ceza aldılar.

Esas haksızlık bize yapılmış oldu, onlara değil…