Şuanda 183 konuk çevrimiçi
BugünBugün4095
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11819
Bu ayBu ay11819
ToplamToplam10480243
diyarbakır emniyet müdürü ve akp PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Çarşamba, 10 Ekim 2012 18:30


Birkaç gündür Diyarbakır’ın yeni Emniyet Müdürü Recep Güven’in “Dağda ölen teröriste ağlayamıyorsanız insan değilsiniz” sözü üzerine kıyamet kopuyor.

Başbakan Erdoğan, yeni Emniyet Müdürü’nü resmen tersledi.

Kemal Kılıçdaroğlu, kendisinden beklenebileceği gibi davrandı ve Emniyet Müdürü kadar bile “aşırılık” yapmadı.

MHP’nin bu türlü konularda görevlendirdiği ve oynanan komedilerin değişmez elemanı Oktay Vural da kendisinden beklenildiği gibi konuştu.

Bülent Arınç Emniyet Müdürü’ne hak verirken, kimi demokratlar da Recep Güven’in “siyaset dersi” verdiğinden “vicdanının sesine uyarak” konuştuğundan söz ettiler.

Olayın AKP tarafından hazırlanmış bir mizansen olduğu ve herkesin komedide kendisine düşen rolü yerine getirdiği ya da o yöne doğru çekildiği nedense kimsenin aklına gelmedi.

Konuya başka bir yönden bakmaya çalışalım.

İl emniyet müdürlükleri İçişleri Bakanlığı’na bağlıdır.

Diyarbakır AKP için son derece önemli bir kenttir.

Başbakan Erdoğan bir süre önce “Diyarbakır belediyesini istiyorum” diyerek bu kentin kendileri için taşıdığı önemi yeniden vurgulamıştı.

Yaklaşan yerel seçimi de dikkate aldığımızda, AKP’nin böyle bir kente yaptığı emniyet müdürü atamasında iyice düşünerek hareket edeceği, kendisi için sorun yaratabilecek birisini atamayacağı kolaylıkla anlaşılabilir.

Recep Güven 1990’lı yıllarda Diyarbakır’da istihbarat elemanı olarak görev yapmıştır ve bu yıllar faili meçhullerin en fazla olduğu yıllardır.

Kendisi, göreve başlarken,  “keşke bunlar yaşanmasaydı”, “bugünkü durumun ortaya çıkmasında geçmiş politikaların da etkisi vardır” diyerek bir çeşit durum değerlendirmesi yapmıştı.

Diyarbakır gibi stratejik bir ile atanan istihbarat kökenli bir emniyet müdürünün başka nasıl davranmasını bekliyordunuz?

Öncekiler gibi “terörü ezeceğiz”, “onlara göstereceğiz” gibi de konuşabilirdi, ama artık bu dönem geride kalmıştır.

Bu yolla sonuç alınamayacağı fazlasıyla görülmüştür.

Kente halkla iyi ilişki kurabilecek, onları hükümet politikasının yanına çekebilecek yeni bir yönetici gereklidir.

Yeni emniyet müdürünün işlevi de budur.

Hükümetin “iyi polis”i Bülent Arınç kendisine hak verirken, “kötü polis” Tayyip Erdoğan ise onu kınamıştır.

Hükümetin Kürt halkına yönelik politikasıyla uzlaşmayan Diyarbakır halkı biraz da olsa bu emniyet müdürüne yaklaşabilir artık!

Yeni Emniyet Müdürü tıpkı son dönemlerin genelkurmay başkanları gibi modern bir insan görünümü vermeye çalışıyor: polislik eğitimi aldığı okulda tiyatro kurmuş, şiir de yazarmış, Ahmet Arif bile okurmuş ve bir kısım medya da bunları sanki önemli özelliklermiş gibi öne çıkarıyor.

Ek olarak, yeni Emniyet Müdürü’nün hemen Kürtçe kursuna gideceğini açıklaması da özellikle belirtiliyor.

Bütün bunlar bölge halkına yaklaşım açısından yeni bir yön içermiyor.

Yeni gibi görünen, hükümetin bilinen politikasının bu kez daha fazla Kürtçe içererek  ve daha yumuşak görünerek uygulanmaya çalışılmasıdır.

Bunu “Ne Mutlu Türküm” diyene belirlemesinin Kürtçe olarak yazılmasına da benzetebiliriz.

Recep Güven’in konuşmasındaki sözler de AKP’nin bilinen politikasıyla uyum içinde bulunuyor (zaten başka türlüsü de beklenemezdi).

“Sorun sadece polisiye önlemlerle çözülmez” ya da “bugünkü durumun ortaya çıkmasında geçmiş politikaların da rolü vardır” belirlemelerinin tersini savunan mı var?

Polisiye önlemlerle sorun çözülebilseydi, geçmişin politikaları başarılı olabilseydi, sorun zaten çoktan çözülmüş olurdu.

Yeni yollar aranıyor ve bu yolun ne olabileceği de söylenmiyor.

AKP’nin Kürt halkıyla ilgili belirgin bir yaklaşımı, uzun vadeli bir projesi bulunmuyor.

Emniyet Müdürü de bu politikaya uygun olarak konuşuyor ve nelerin yanlış olduğunu bir oranda da olsa söylüyor.

Bu yaklaşım AKP’nin bilinen taktiğidir.

Yanlışları bir oranda da olsa belirtirsiniz ve buradan hareketle insanlarda işlerin düzeleceği umudunu yaratırsınız.

Bu umuda kapılanlar kısa süre sonra büyük hayal kırıklığı yaşarlar.

Geçmişte yapılmış yanlışları söylemek, bundan sonra doğrusunu yapacağınız anlamına gelmez.

Geçmişteki yanlışlara karşı çıkıp, bundan sonra başka yanlışlar da yapabilirsiniz.

Yanlışın ne olduğunu söylemek, doğrunun ne olduğunu söylemek anlamına gelmez.

Neleri istemediğinizi söylüyorsunuz ve samimi olduğunuzu kabul etsek bile, bu durum sizin neyi istediğinizi bildiğiniz anlamına gelmez.

AKP’nin politikası da budur.

Kürt halkı konusunda açık bir politikası yoktur.

Çıkmaza saplanmış politikaların yanlışlığını söylemekte ya da Emniyet Müdürüne söyletmekte, ama neyi doğru olarak gördüğünü belirtmemektedir.

Sonuçta bilinen politika yine uygulanmakta, olumlu gibi görünen ama açık olmayan bazı yaklaşımlardan hareketle boş umutlar yaratılmaya çalışılmaktadır.

Recep Güven, AKP’nin üzerinde düşünerek karar verdiği stratejik bir ile atanmış bir emniyet müdürüdür.

AKP’nin Kürt halkına yönelik olarak özde aynı görünüşte ise farklıymış gibi görünen politikasının sözcülerinden birisidir.

Politik savaştaki basit oyunlardan bir tanesi, açık vermiş gibi görünerek karşınızdakini bu açığa çekmektir.

Savaşta sizin ne yaptığınız kadar, karşı tarafın hareketini ne oranda belirleyebildiğiniz de önemlidir.

AKP’nin yapmaya çalıştığı da bundan başka bir şey değildir.

Recep Güven tam bir istihbarat elemanı gibi konuşuyor, davranıyor: açık hiçbir yönelime girmeden umut dağıtıyor.

AKP’nin bu taktiklerine düşenler oldukça, AKP de bunları yeniden ve yeniden uygulamaya çalışmaktan vazgeçmeyecektir.