Şuanda 231 konuk çevrimiçi
BugünBugün4120
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11844
Bu ayBu ay11844
ToplamToplam10480268
günay karaca neden öldürülmek istendi? (2) PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 10 Aralık 2012 18:01


Mihrac Ural ve Kemal Bayram (Salih) Almanya’ya kaçak girmeleri nedeniyle 20 gün hapis yatarlar ve Suriye’ye sınırdışı edilirler. 1982 yılının Ocak ayı sonunda ya da Şubat başında Suriye’dedirler.

Buradan Günay Karaca’nın Suriye’ye gitmesi konusuna geçelim…

Birinci saptama: Günay kendisi Suriye’ye gitmiş olamaz. Antakya’ya gideceksiniz, sınırı bilen güvenilir birisini bulacaksınız, o size sınırı geçirecek ve bu da yetmez karşı taraftan karşılayanların olması gerekir.

Mihrac Ural’ın Günay’ı Suriye’ye gelmeye çağırması ve onu getirecek birisini göndermiş olması akla en yakın ihtimaldir.

Burada şöyle bir sorun var: Birisi geliyor, Günay’ı buluyor, Mihrac’ın selamını söylüyor ve onu Suriye’ye çağırdığını iletiyor, desek, böyle bir şey olamaz.

Hapisten çıkalı birkaç ay olmuş birisi hem de 12 Eylül’ün karanlık günlerinde tanımadığı birisine güvenmez, neden güvensin?

İkinci saptama: Ne şekilde oldu bilmiyorum ama akla en yakın ihtimal şudur: Günay’ın tanıdığı bir kişi gelip Mihrac’ın onu çağırdığını iletir. Onunla Antakya’ya giderler, gelen kişi onu sınırı geçirecek kişiye devreder. Günay’ın tanıdığı kişinin Hatay bölgesinden olması yüksek ihtimaldir. Kimdir, bilmiyoruz.

Günay Karaca Suriye’ye ne zaman gitti, ne zaman geri döndü?

Dönüşü 1982 yılında orada olan bir arkadaşın belirttiğine göre yaz aylarıdır. Orada 5-6 ay kadar kalmıştır.

Günay’ın benim ayrıldığım tarih olan 1982 Ağustos ortasından önce döndüğünü sanıyorum. Zira ayrıldıktan kısa süre sonra Aydın ile telefonda görüşmeye başladık ve bana Günay’dan hiç söz etmedi. Kendisinin oraya geldiğini bile duymamıştım.

Günay’ın 1982 Mart ayında Suriye’ye geldiği ve diyelim Ağustos ayının ilk günlerine kadar orada kaldığı söylenebilir.

Tarihlerde biraz oynama olabilir ama bu kadarı konumuz açısından önemli değildir.

Mihrac Ural, Günay Karaca’yı neden Suriye’ye çağırdı?

Suriye’de örgüt içindeki durum gittikçe vahim bir hal alıyor, muhalefet büyüyordu.

Muhalefette ön planda Şıh (Müntecep Kesici) vardı.

Bu muhalefetle uğraşması için çağırmış olsa gerektir. En akla yakın ihtimal bu…

Günay Karaca neden bu çağrıya uyarak gitti diye sorulacak olursa, cevap basittir: Günay Mihraccı idi ve 1982 başlarında değişmesi için herhangi bir neden de yoktur.

Giriş tarihi de dikkat çekicidir. Günay Karaca’nın yargılandığı Acilciler davası 20 Kasım 1981’de karara bağlanır. Günay bir ay kadar önce tahliye olmuştur ve dava sonunda da beraat eder. Dava ağır ceza alan yoldaşları da barındırdığı için Yargıtay’a gider. Günay ise henüz beraat kararı kesinleşmeden mahkeme kararından üç ay kadar sonra (Yargıtay aşaması en az bir yıl sürer) Suriye’ye gidecektir.

Günay Suriye’ye gelir ancak gelişmeler Mihrac’ın beklediği gibi olmaz ve Günay muhalefete yakın bir tutum alır. Bu arada kimlerle neler konuştu, bilmiyoruz. Ama Mihrac’ın beklemediği bir tutum aldığını biliyoruz.

Ek olarak, Müntecep’in kendisine “Ben yazı işlerinden anlamam, sen başımıza geç, biz bu adamı (Mihrac) hallederiz ve örgüte de el koyarız” dediğini de biliyoruz.

Bunu Mihrac Ural da duymuştur. Zaten oradaki çevre küçücük ve herkesin birbirinin aldığı nefesten bile haberi vardı.

Günay, Müntecep’in teklifini kabul etmez. Mihrac’tan yana tavır koymaz ancak onunla açık bir mücadeleye de girmez.

Günay’ın ülkeye geri dönüş meselesi nasıl gündeme geldi, bilmiyoruz.

Mihrac’ın ne düşündüğünü tahmin etmek ise kolay: bu adam başıma bela olabilir, ortadan kaldırılmalıdır.

Bu nedenle Zafer vasıtasıyla Günay’a sınırı geçirecek olan Semir’e talimat verilir: sınırı geçince kafasına sık.

İbrahim Yalçın son yazısında bunu bir kere daha açıkladı.

Neden sınırı geçince de önce değil?

Günay sınırı geçmeden öldürülürse cesedin yok edilmesi gibi bir sorun var.

Aksi durumda Günay’ı kimin öldürttüğü ortaya çıkacak ve muhalefet iyice radikalleşecektir.

Sınırı geçince sorun yok… Semir ile ayrıldıktan sonra jandarma vurmuş denilebilir.

Hatta, “yoldaş ilişkileri toplamak için ülkeye dönerken kurşunlandı” açıklaması bile yapılabilirdi.

Mihrac Ural bu, her numara beklenir…

Semir, Günay’ı seven bir insan olduğu için kendisine verilen “görevi” yapmaz ve durumu da Günay’a açıkça söyler.

Tarih Ağustos 1982… Müntecep Kesici henüz öldürülmemiş ama muhaliflere karşı ne çeşit tezgahlar kurulduğu o zamandan bile görülüyor.

Burada önemli bir soru var: Günay Karaca neden değişti ve Mihrac Ural’ın yanında tavır almadı?

Burada Mihraccıların önemli bir özelliğine geliyoruz.

Mihrac Ural bütün politikasını “gökte Allah yerde ben” temelinde kurmuştur. Her çeşit yalan ve propagandayla her konuda mükemmel olduğunu yayar.

Günay Suriye’ye geldiğinde Mihraccı idi ve orada şimdiye kadar hiç görmediği bir durumla karşılaştı: Mihrac’a karşı seçenek vardı. Açık ve güçlü bir seçenek…

Daha önce gözleri Mihrac’tan başkasını görmeyen insanlar bu durumda değişebiliyorlar.

Bu sadece Günay’a özgü bir durum da değil…

Hanna Maptunoğlu’nun durumu da aynıdır.

Kendisini Almanya’da yıllardan beri tanıyanların belirttiğine göre tam bir Mihraccı idi.

Ek olarak, Paris bölgesinin ayrılıp benim de Almanya’ya gelip dolaşmaya başlamamın ardından kendisi de Mihrac yönünde çaba harcıyordu.

Suriye’ye neden gitti, bilmiyorum.

Acilciler’in Almanya’da artık hiçbir gelişme şansı kalmamıştı. Bir neden bu olabilir.

Daha güçlü bir neden ise, Mihrac’ın örgütsel ayrılığın ve Müntecep Kesici’nin öldürülmesinin ardından ek kadro olarak Suriye’ye çağırmış olmasıdır.

Mihrac Ural’ın “yerdeki Allah” olmadığı artık açıktı.

Avrupa örgütlenmesinde büyük ayrılık olmuş, Suriye’de de büyük ayrılık yaşanmış, Müntecep Kesici de öldürülmüştü. Kaza deniliyordu ama buna inanan insanlar için bile durum birkaç yıl öncesine göre çok değişikti.Suriye’de ülkede yaşadığımız illegal koşullar yoktu, herkesin ne olup ne olmadığı açıkça ortadaydı.

Eğer Filistinlilerin arasındaki iç savaşa Suriye tarafından müdahale etmek konusu başka şartlarda gündeme gelseydi, belki de açık muhalefetle karşılaşmayacaktı. Bilemeyiz ama mümkündür. Konu Mihrac Ural’ın ipliğinin pazara çıkmaya başladığı dönemde gündeme geldi. Yapılan palavraya dayalı propaganda Mihrac Ural’ın her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdığı, hiçbir işi beceremediği gerçeğini artık gizleyemiyordu. Artık eskinin Mihraccıları değişiyordu. Hala değişmeyenler, ne olup bittiğini biraz bile olsa göremeyenler varsa, bunlardan da zaten bir şey olmazdı.

İki bölümlük bu yazıyı bitirirken ilk yazının ardından gelişen bir tutum hakkında birkaç söz söylemek istiyorum.

 

 

Günay Karaca neden öldürülmek istendi? yazısının ilk bölümü bazı insanlarda hayli rahatsızlık yarattı. Kendileriyle yazışmalarım oldu. Bildiklerini açıklamalarının yapılabilecek en doğru iş olduğunu belirttim, burada bir daha belirtiyorum.

Büyük soru şudur: 1981’de ya da faşist cuntanın azgın yıllarında, afişlemeden ya da yazılamadan yakalananın bile iki yıl içerde kaldığı yıllarda, Acilciler Genel Komite üyesi olduğu iddianamede açık şekilde belirtilen, ifadede kabul edilen, başkalarının da hakkında bu yönde ifade verdiği Günay Karaca sadece 22 ay yatarak nasıl tahliye olmuş, üstelik de beraat etmiştir?

Günay Karaca’nın nasıl bir emniyet ifadesinin olduğu bizi ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren yukarıdaki sorudur. Eğer emniyette önemli bir pozisyonda olduğunu öğrendiğimiz dayısının çabasıyla tahliye olmadıysa, bu konudaki bilgi doğru değilse, o zaman doğru olan nedir? Açıklayın, bekliyoruz.

O bilgiyi aldığımız kişi, şimdi “o bilgi doğru değil” diyor ise ve çok şey bildiğini söylüyorsa, ki bizce de doğrudur, bu önemli sorunun cevabını bekliyoruz.

Bu bir örgüt tarihi meselesidir ve bilginizi ortaya dökmeniz en iyisi olacaktır.