Şuanda 100 konuk çevrimiçi
BugünBugün4861
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12585
Bu ayBu ay12585
ToplamToplam10481009
Kurt Kanunu PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazar, 14 Nisan 2013 17:16


Yazının başlığı Kemal Tahir’in aynı adlı tarihsel romanından alınmıştır.

Romanın alt başlığında şöyle yazar: Kurtlukta düşeni yemek kanundur.

Bu romanında Kemal Tahir, Cumhuriyet’in ilk yıllarının önemli politik olaylarından İzmir Suikastına yeni bir yorum getirir.

Atatürk’e İzmir’de suikast düzenleyecekleri gerekçesiyle çok sayıda kişi tutuklanmış ve çoğu da idam edilmiştir. Aralarında böyle bir eylemle ilişkisi bulunamayacak kişiler, örneğin liberal görüşleriyle tanınan eski Maliye Nazırı Cavit Bey de vardır.

Çok sayıda kişi, özellikle de eski İttihatçılar,  ilgileri bulunmayan bu olaya karıştırılarak tasfiye edildiler.

Olaya adı karıştırılarak aranan ve yakalandığında malum bir yargılamayla idam cezasına çarptırılacağı kesin olanlardan birisi de Kara Kemal’dir.

Kara Kemal, İttihat ve Terakki’nin Küçük Efendisi olarak bilinir.

Büyük Efendi Talat Bey’dir.

İttihat ve Terakki döneminde İstanbul’da sorumlu olan Kara Kemal bu kentte önemli bir örgütlenme gerçekleştirir. Zaten saklanabilmesi de eski ilişkileri sayesindedir.

Kara Kemal gizlendiği evdeki konuşmalarından birisinde şöyle der:

“Biz bir imparatorluğu batırdık. Bunu bizim yanımıza bırakmazlar.”

İttihat ve Terakki, Osmanlı İmparatorluğu’nu koşar adım Birinci Dünya Savaşı’na sokmuş ve sonuçta da ağır bir yenilgi almıştır. Çok insan ölmüş, savaşlar kaybedilmiş ve imparatorluk dağılmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu her durumda dağılacaktı ve o güne kadar da Çarlık Rusyası ile İngiltere arasındaki çelişki sayesinde varlığını koruyabilmişti.

Birinci Dünya Savaşı sonunda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu da dağılır.

Yine bir imparatorluk olan Çarlık Rusyası’nın dağılmasını ise yaklaşık aynı sınırlar içinde Ekim devrimi sonrasında kurulan SSCB önler.

Savaşa giren en zayıf yayılmacı emperyalist güç olan Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasının olabildiğince kanlı gerçekleşmesi, İttihat ve Terakki’nin elindeki güce bakmadan oraya buraya saldırmasıyla olur.

Osmanlı ordusu Hicaz’da İngiltere karşısında ağır yenilgiye uğrar.

Ruslar karşısında ise 80 bin askerin savaşamadan soğuktan donması sonucu Sarıkamış’ta bozguna uğrar.

Savaş sırasında Anadolu’nun Ermenilerden temizlenmesi gerçekleştirilir.

İttihat ve Terakki şiddetin her çeşidini uygular ama yenilgiyi ve imparatorluğun dağılmasını engelleyemez.

Kara Kemal, “Biz bir imparatorluğu batırdık. Bunun hesabını bizden sorarlar” derken, bunu anlatmaktadır.

Zorbalığın ve şiddetin her çeşidini uygulamışlar, ama sonuç alamamışlardır.

Kara Kemal gizlendiği ev polisler tarafından bulununca yakalanmamak için intihar eder.

Kara Kemal’in bu açıklamasının günümüz açısından taşıdığı anlam nedir?

Ergenekon davasında çok sayıda kişi için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Gerekçe; hükümeti devirmeye, darbe yapmaya değişik yollardan teşebbüs etmektir.

Türk ordusunun yıllardan beri süren özel bir statüyle toplumda her şeyin üzerinde olmak, geriden ve bazen da açıkça yönetmek, devlet içinde gizli örgütler kurmak, gerekirse darbe yapmak özelliği biliniyor.

Bu nedenle Ergenekon davası sanıklarının bir bölümü için bu suçlamanın geçerli olduğunu söylemek mümkündür. Ne ki, karmakarışık olan davaya darbe teşebbüsleriyle ilgisiz çok sayıda kişi de karıştırılmıştır. İddianame ve esas hakkındaki mütalaada yer alan tutarsızlıklar sayılmakla bitmeyecek kadar çoktur.

Bu davadaki kişilerin ortak özelliği ulusalcı olmalarıdır denilebilir.

Sanıkların tamamına yakını ordunun yıllardır süren toplum üstü özel statüsünün ve darbe geleneğinin destekçisi durumundadır.

Bu durum Silivri’deki mahkeme sırasında yapılan gösterilerde de görülmektedir.

Ergenekon davasıyla İzmir suikastı davası arasında bağlantı kurularak şöyle denilebilir:

Yıllarca PKK’yi bastırmak için her şeyi yaptınız. Diyarbakır hapishanesindeki vahşet, faili meçhul cinayetler, köy yakmalar, zorla göç, sayısız tutuklama, işkence ve yoğun şovenist propaganda…

Başarılı olamadınız.

Türk toplumunu öylesine zehirlediniz ki, çözüm için küçük adımları atmak bile zorlaştı.

Bunu sizin yanınıza bırakmazlar.

Ergenekon davasının öteki yanı da budur.

Bu davada hesap soran taraf gerçekte PKK’nin şiddetle bastırılmasını isterdi.

Bu yapılabilseydi eğer, o karanlık yılların hesabı dolaylı olarak bile sorulmazdı.

O karanlık yılların önemli bazı aktörleri (Çiller-Ağar ekibi gibi) ya sesini çıkarmayarak tehlikeli olmadığını gösteriyor ya da AKP’ye biat etmiş durumda…

Mustafa Kemal da gerçekte imparatorluğun savaştan zaferle çıkmasını ve kaybedilen eski toprakların geri alınmasını isterdi.

Savaş öncesinde ataşemiliter olarak bulunduğu Sofya’daki bir kıyafet balosuna yeniçeri kıyafetiyle gider.

Bağımsızlığını yeni kazanmış olan Bulgaristan yıllarca Osmanlı İmparatorluğu’nun eyaleti durumundaydı ve uzun bir dönem Osmanlı ordusunun belkemiğini oluşturan Yeniçeriler de bu eyaletteki isyanları kanla bastırırdı.

Mustafa Kemal’in mesajı açık, ama İttihatçılar bekleneni yapamadılar ve en azından bir bölümü bunun hesabını verecektir.

Binlerce can kaybına ve şovenizmle zehirlenmiş bir toplumun ortaya çıkmasına neden olan bu savaşta başarılı olamayanların bir bölümü, yaptıklarının değil, başarısızlıklarının hesabını veriyor.

Savaşın gerçek mağdurları yapılanların hesabını sorar, soracaktır.

Bugün ise söz konusu olan başarısızlığın hesabıdır.

Başarılı olmaları istenirdi ama yapamadılar.

Bunun hesabını vereceklerdir.