Şuanda 172 konuk çevrimiçi
BugünBugün4899
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12623
Bu ayBu ay12623
ToplamToplam10481047
Suriye; nereden nereye... PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Çarşamba, 17 Nisan 2013 17:25


Suriye’de iç savaş iki yıl önce başladı. Bu savaşın başlangıç günlerinde yer aldığım bir televizyon programında Esad rejimine karşı muhalefetin artacağını ve bu diktatörlük rejiminin değişmesi gerektiğini belirttim.

Ardından yazdığım ve değişik yerlerde yayınlanan yazılarda Suriye için en iyi çözümün bu ülkeye Birleşmiş Milletler askeri gücünün gönderilmesi olduğunu, bu gücün savaşan taraflar arasına girerek daha fazla kan dökülmesini engelleyebileceğini belirttim.

Saldırının bini bir para derler ya, böylesine bir durumla karşılaştım.

Bazı kişiler (kendilerini marksist-leninist olarak görüyorlardı) yazdıklarımdan NATO’yu savunduğum gibi bir sonuç çıkardılar.

BM askeri gücünün NATO ile ilgisi olmadığını bilmiyorlardı.

BM askeri gücünün mahzurları olduğunu ama daha iyi bir seçenek bulunmadığını savundum. Bilen varsa daha iyi bir seçeneği söylemesi gerekirdi, ama yoktu.

Aradan birkaç ay geçti, Suriye’de iç savaş büyümeye başladı.

Suriye’de yaşayan Kürtler savaşa karışmıyorlardı.

Er ya da geç bu savaşta taraf olmak zorunda kalacaklarını yazdım.

Kürtlerin Esad rejimine karşı olduğunu ama muhalefet de kendilerini tanımadığı için iki tarafa da uzak durduklarını ama bu durumun zamanla değişmek zorunda olduğunu belirttim.

Bir süre sonra Esad Kürt nüfusunun bulunduğu bazı bölgelerden çekildi. Askeri gücünü Halep ve Şam’a yığmak zorunda kalmıştı ve böyle yaparak Kürtlerin de tarafsız kalacaklarını hesaplıyordu.

Kürtler ise bu çekilmeyi hemen kendi lehlerine kullandılar ve bazı yerleşim birimlerinde yönetime el koydular ve silahlı güçlerini hızla oluşturmaya yöneldiler.

Ülkede iç savaş var. Silahlı gücün varsa bir şeysin, yoksa hiçbir şeysin…

Kürtler kendi güçlerini oluştururken özerklik isteklerini yeniden belirttiler.

Suriye’de talepleri yönünden desteklenmesi gereken tek güç Kürtlerdi.

Değişik arkadaşlarla birlikte bunu da belirtik.

O günlerde sayımız oldukça azdı, çok kişi Esad yanlısıydı.

Mezhepçilik temelinde Esad yanlısı olanlara diyeceğim yok. Onlara bir şey anlatmak da gerekmez, çünkü anlamazlar. Ama çok kişi Esad’ın anti emperyalist olduğunu, ülkesinde reformlar yapmak istediğini sanıyordu.

Günler geçtikçe gerçek durum ortaya çıkmaya başladı.

Esad halkını bombalıyordu ve 1979’da Nikaragua’da Somoza’dan sonra halkını bombalayan ikinci diktatördü.

Muhalefetin tümüyle yabancı askerlerden oluştuğu yalanını yayanlar, Hizbullah ve İran askerlerinin de Esad’ın saflarında savaşa girdiği ortaya çıkmaya başlayınca eski iddialarını sürdüremez oldular.

Suriye’deki savaş 21. yüzyılın ilk dünya savaşı olmak özelliğini taşıyordu ve bu savaşta herkes vardı. Bir tarafın varlığını kınayıp da öbür tarafı bilmezden gelmek olmazdı.

Suriye ve yeni iç savaş başlıklı bir yazımda ABD’nin neden bu savaşa doğrudan karışmayacağını anlattım.

Suriye’de işgal mi var da “işgale son” deniliyor, anlamak zordu.

İnsanlar mevcut durumu görmek yerine ezberlediklerini tekrarlamayı tercih ediyordu.

Ve Esad beklenildiği gibi Kürtlere de saldırmaya başladı…

KNK’nin açıklamasına göre kimyasal silah kullanarak üstelik…

Irak’taki Saddam rejimi de Baas iktidarıydı, Suriye’deki Esad rejimi de…

Birbirlerini mezhepsel nedenlerle hiç tutmazlardı ama nitelik olarak ikisi de aynıydı.

Bu aynılıklarını Kürtlere karşı kimyasal silah kullanarak da gösterdiler.

Suriye halkına yazık oldu, oluyor.

70 binden fazla ölü, bir milyondan fazla başka ülkelere kaçmak zorunda kalmış mülteci, yıkılan yerleşim birimleri ve altyapı…

Esad, “çekiliyorum, seçime gidilsin” dese, bu kadar kan dökülmeyecekti.

Artık çekilemez de…

Kıssadan hisse:

Gördünüz mü, gelişmeler öngörülerimizi nasıl doğruladı gibisinden laflar etmeyeceğim.

Önemli olan sadece doğru bir analiz yapabilmek değildir, onun arkasında durabilmek de önemlidir. Analizinize güveniyorsanız başlangıçta sayınız az olabilir ve bu önemli değildir.

Herkes yanlış analiz yapabilir; ben de yapabilirim…

Bu nedenle sabırla tartışmak, neden bu görüşte olduğumuzu anlatmak gerekir.

Bir bölüm insanı ise boş verin…

Ulusalcısından mezhepçisine kadar, bunlardan bir şey olmaz…

Esad savunucuları bir yıl önce bile oldukça fazlaydı. Şimdi ise bunların önemli bölümünün sesinin epeyce azaldığını görebiliyoruz.

Suriye’deki halk ayaklanmasının ülke içinde önemli kökleri bulunduğu sürekli olarak ortaya çıkıyor. Görmek istemeyen görmeyebilir ama bu görmek istemeyenler Esad’ı gittikçe daha zor savunabiliyorlar.

Geçmişte yanlış bir yaklaşımla Esad’ı savunmuş olan arkadaşlar durumu yeniden analiz ederlerse, neden yanlışı savunmuş olduklarını daha iyi anlayabilirler.

Hepimiz yanlış analiz yapabiliriz.

Önemli olan yanlıştan vazgeçmesini bilmek ve yanlıştan öğrenmektir.