Şuanda 147 konuk çevrimiçi
BugünBugün4888
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12612
Bu ayBu ay12612
ToplamToplam10481036
1 Mayıs 1977 PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Çarşamba, 01 Mayıs 2013 14:34


1 Mayıs 1977’de Taksim Meydanı’nı dolduran ve 500 bin kadar olduğu tahmin edilen kitle peşpeşe patlayan silahların neden olduğu büyük kargaşa nedeniyle dağıldı. Kurşunla ve ezilerek 34 kişi öldü, bunlardan birisi polisti.

Yıllarca devletin büyük bir provokasyon düzenlediğine, Intercontinental Oteli ve Sular İdaresi’nin üzerinden kitleye ateş açılarak ölümlere ve büyük kargaşaya neden olunduğuna inanıldı.

Geçtiğimiz yılın 1 Mayıs’ı öncesinde bir tarih profesörü 1 Mayıs 1977 hakkında başka bir görüş getirdi:

Devletin bu katliamla ilgisi yoktu, katliamı yapan devrimcilerdi. Devrimciler arasında çıkan çatışma nedeniyle silahlar patlamış, ardından da büyük kargaşa çıkmıştı.

Yine aynı profesöre göre Intercontinental Oteli’nden ve Sular İdaresi’nin üzerinden kitleye ateş açılması da uydurulmuş bir iddiadan ibaretti.

Yıllardan beri bilindiği kabul edilen gerçekliğe karşı büyük bir iddiayla ortaya çıkıldığı zaman, iyi araştırma yapılmış olması gerekir.

Tarih profesörünün o sırada alanda olması fazla anlam taşımaz, çünkü o tıkış tıkış kalabalık içinde kişi ancak yakın çevresini görebilir. Nereden ateş edildiğini görmesi mümkün değildir.

Bu nedenle konuşmaların yapıldığı kürsü gibi görece yüksek ve tüm alanı görebilen yerde bulunanların şahitlikleri önemlidir.

Orada bulunan kişiler ise o güne kadar bilineni tekrarlayarak yeni getirilen görüşe itiraz etti: kitleye ateş açıldı.

1 Mayıs öncesinde değişik devrimci gruplar arasında gergin bir ortamın bulunduğu, bazı sol grupların birbiriyle çatıştığı doğrudur. Ancak buradan hareketle “devrimciler kitleye ateş açtı” sonucuna varılamaz.

Sadece şu sonuca varılabilir: Devrimci örgütler arasındaki gergin ortam devletin provokasyonu için uygun bir ortam sağlamıştır.

Buna da zaten kimse itiraz etmiyor.

Bu kadar uygun bir provokasyon ortamı oluşmamış olsaydı, insanlar daha soğukkanlı olabilirdi.

Bir başka önemli nokta, 1 Mayıs Taksim katliamından sonra polisin gözaltına aldığı 470 kişinin bu konuda ne söylediğinin öğrenilmesi gerektiğidir.

Bunların çoğu serbest bırakıldı, kalanlar ise “idam talebiyle” yargılandı.

1977 yılının sonbaharında Bayrampaşa Cezaevi’nde 1 Mayıs katliamı nedeniyle tutuklu olarak yargılanmalarını bekleyen bu arkadaşlarla birlikte yattım. Bunların bir bölümüyle ülkenin ilk E Tipi cezaevi olan Isparta’ya birlikte sürgüne gittim.

Emniyette sürekli dövüldüklerini ve tek soru sorulduğunu söylediler:

Polisi kim öldürdü?

Kimler silah kullandı, kitleye kim ateş etti gibi sorular hiç kimseye sorulmamıştı.

Devrimci Yol’dan Derya isminde bir arkadaşın durumu kötüydü, çünkü bir polis tarafından kesinlikle teşhis edilmişti.

Aynı polis mahkemede de kesin teşhisini tekrarlar ve Derya’nın “ateş ettiğini ve bomba attığını” söyler.

Avukat sorar:

“Bir insan hem ateş edip hem bomba atabilir mi?”

Polis cevap verir:

“Bir eliyle ateş ediyor, bir eliyle bomba atıyordu.”

Derya ve öteki tutuklular beraat ettiler.

34 kişinin ölümüne kimler neden oldu, bilinemeden dosya kapandı.

Tarih profesörünün iddiasına gelen tutarlı itirazlar sonucu 1 Mayıs katliamı devrimcilerin üzerine yıkılamadı.

Belirtmek gerekir, geçtiğimiz yıl Taraf Gazetesi bu yönde özellikle çaba gösterdi ama başarılı olamadı.

1 Mayıs 1977 katliamı 36 yıl sonra hala aydınlatılmayı bekliyor.

Kurulması planlanan Hakikatleri Araştırma Komisyonu’nun önemli işlerinden birisi de bu katliamı yapanları ortaya çıkarmak olmalıdır.

O dönemin insanları yaşlandılar ama yaşıyorlar ve hiç kimse de o gün yaşadıklarını unutmuş değil…