Şuanda 309 konuk çevrimiçi
BugünBugün4981
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12705
Bu ayBu ay12705
ToplamToplam10481129
İsrail ve Suriye PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Salı, 07 Mayıs 2013 11:11


İsrail bu yıl içinde ikinci kez Suriye’deki bir hedefi bombaladı. Bu hedef –iddiaya göre- kimyasal silah üreten bir fabrika olabileceği gibi, Hizbullah’a silah götüren bir konvoy da olabiliyor.

Bu bombalamalarda dikkat çekici bir yön var:

Suriye’nin etkin bir hava savunma sistemine sahip olduğu söylenir. Rusya’dan alınan uçaksavar füzeleriyle kurulmuş güçlü bir hava savunma sistemi vardır.

Ne ki, iki İsrail saldırısında da bu füzeler ateşlenememiştir.

Nedenini bilmiyoruz ama insanın aklına önceki benzer olaylar geliyor.

Bunlardan en büyüğü 1988 yılında yaşanmıştı. İsrail Suriye’de nükleer silah hazırlıkları yapıldığını iddia ettiği büyük bir tesisi bombalamış ve Suriye’nin Sovyet yapısı uçaksavar füzeleri de ateşlenememişti.

O zaman Suriye’de bulunan bazı yoldaşlara telefonla sormuştum:

Basında İsrail’in kullandığı ABD füzelerinin daha gelişmiş oldukları yazılıyor. Bu işin gerçeği nedir?

Onlar da aklıma bile gelmeyen gerçek durumu iletmişti:

Sovyet uçaksavar füzelerinin şifreleri İsrail’e satılmış ve İsrail de elektronik araçlarla bu füzeleri kilitlemişti. Füzeler ateşlenememişti.

Şimdi de benzeri bir durum var mıdır, bilmiyorum.

Garip bir durum olduğu açık, ama nedeni bilinmiyor.

Hafız Esad’ın ölümünden yaklaşık bir yıl önce ölümcül hasta olduğu ve yakında öleceği ilk olarak İsrail tarafından açıklanmıştı.

İsrail açıklamasına kanıt olarak da Hafız Esad’ın idrar tahlili raporunu göstermişti.

Birbirini denetleyen dört ayrı istihbarat örgütünün bulunduğu bir ülkede devlet başkanının idrar tahlili sonuçları İsrail’in eline nasıl geçmişti, bilinmiyor.

Satın almış olsalar gerektir.

Buradan şu sonuç çıkarılabilir:

Bakmayın bunların anti ABD’ci anti İsrailci olduklarına…

Ne kadar çok bağırırsanız fiyatınız da o kadar artar…

Satın alınmaya hazır çok sayıda kişi var…

Benzeri bir durum İkinci Irak Savaşı sırasında yaşandı.

Askeri olarak hiç de fena olmayan Saddam’ın ordusu kısa sürede bozguna uğradı.

Nedeni daha sonra ortaya çıktı; bir bölüm general birliklerini savaşa sokmamış, ABD’nin yanında imiş gibi davranmıştı.

Bu generallerden bir tanesi de, savaştan kısa süre önce ABD ordusunu perişan edeceklerini açıklayan kişiydi.

Demek ki orada bu işler böyle yürüyor:

Fazla konuşma birader, fiyatın nedir, onu söyle!

6 Mayıs’ta bir de pek bilinmeyen bir olay gündeme getirildi.

6 Mayıs 1996’da Şam yakınlarında PKK’nin büyük bir toplantı yapacağı ve Abdullah Öcalan’ın da buna katılacağı yerin yakınında bir ton patlayıcı yüklenmiş bir kamyon infilak etti. Öcalan toplantıya geç kaldığı için patlamadan kurtuldu.

Çiller-Erbakan hükümeti iş başındadır ve Çiller “başarılı olamadıklarını” açıklayacaktır.

Burada başka bir soru daha var:

Suriye başkenti Şam yakınlarına kadar bir ton patlayıcı yüklü bir kamyonu getirebilmek, MİT’in bu ülkede iyi bir örgütlenmeye sahip olduğunu gösterir.

O zaman bile bu böyleymiş…

Şimdi artık açıkça yapılıyor.

Baksanıza, Antakya’dan 17 kişilik bir polis ekibi gidip, Lazkiye yakınlarında ev basıp, Türkiye’de aranan iki kişiyi yakalayıp ülkeye getiriyor.

Bu durum bir devletin –eğer hala varsa- egemenlik haklarının ağır bir ihlalidir…

İçerde para için her şeyi yapacak işbirlikçileri yoksa bunu yapamazsınız.

Bir dahaki İsrail hava saldırısında bakalım nasıl olacak?