Şuanda 270 konuk çevrimiçi
BugünBugün4965
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12689
Bu ayBu ay12689
ToplamToplam10481113
Sosyal medyanın rolü PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 10 Haziran 2013 05:08


Gezi Parkı’nda protestonun başladığı ancak henüz çok sayıda kent, kasaba ve hatta köylere kadar yayılmadığı günlerde Başbakan twitter’i “baş belası” ilan etmişti. Genel olarak sosyal medya hakkında da farklı bir düşünceye sahip değildi.

AKP’nin her çeşit medyayı denetlemek konusunda hassas olduğu biliniyor.

Çok sayıda gazete yıllardan beri hükümet organına dönüşmüş durumda…

Bazı haberleri hiç vermiyorlar ya da arka sayfalarda küçük puntolarla veriyorlar.

Hükümet aleyhinde yazı yazan köşe yazarları işlerinden oluyorlar. Eğer işverenleri durumu zamanında fark edememişse, bizzat Başbakan işe karışıp konuyla ilgili konuşma yapıyor. İlgili yazarın adını veriyor, ardından da işine son veriliyor.

Televizyon kanalları da farklı durumda değil…

Bütün yasak ve kısıtlamalara rağmen istedikleri gibi hareket etmeyen basın mensuplarını ise basın davaları bekliyor. Çok sayıda gazeteci hapishanede…

Tutuklu ve hükümlü gazeteci sayısı bakımından Türkiye dünyanın en anti demokratik ülkeleri arasında yer alıyor.

Yeterli olmadı ve Başbakan ve yakın elemanları bu kez uluslar arası medya kuruluşlarına olan hoşnutsuzluklarını da belirttiler.

Egemen Bağış ülkedeki yandaş basın ile karıştırmış olacak ki, New York Times gazetesini Gezi Parkı’ndaki mücadeleyle ilgili olarak yayınladığı büyük ilan nedeniyle eleştirdi.

Başbakan da uluslar arası medyanın “kışkırtıcı tutumundan” duyduğu rahatsızlığı belirtti. Kışkırtıcılıktan kastedilen ülkenin her yayına yayılan direnişin çok sayıda gazete ve televizyon için birinci haber olmasıydı.

Hele dünya çapında tanınmış isimlerin; sanatçıların, filozofların, bilim insanlarının dayanışma mesajlarından iyice rahatsız oldular.

Slovan Zizek, “direnen insanların arasına hoş geldiniz” derken; Noam Chomsky, “I am also a çapulcu” diyerek, göstericiler gibi Başbakan’ın “çapulcu” nitelemesini başka türlü kullandı.

İsimler çoğaltılabilir…

Bu tutumun ülkedeki çok sayıda aydının direnişçileri desteklemesini daha da cesaretlendirdiğini eklemek gerek…

Bu ülke eskisi gibi değil…

Çok sayıda insan yabancı dil biliyor ve ülkede ne olduğunu öğrenmek için BBC ve öteki yayın organlarını dinlemek zorunda kalıyor. Bunların bir bölümünün Türkçe yayını da var.

Sosyal medya ise özel bir işlev gördü.

Hükümetin bu alanda da denetimi bulunuyor.

Kendilerinin bu alanı çıkarları doğrultusunda iyi kullandıklarını belirtmek gerek.

Genel seçim günü yandaş seçmenin cep telefonuna hangi sandıkta oy kullanacağı bilgisi gelirken, Kılıçdaroğlu’nun oy kullanacağı sandığı şaşırması hatırlanacak bir örnektir.

Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’in her gün saatlerce twitter başında olması başka bir örnektir.

Facebook’ta iktidarın hoşuna gitmeyen yazılar yazanlar, twitter’da direniş görüntülerini paylaşanlar hakkında soruşturma açıldı. Ek olarak çok sayıda internet sitesine ulaşım mahkeme kararıyla engellendi.

Facebook, internet siteleri ve twitter denildiği gibi Cumhuriyet tarihinin en büyük kitle eyleminde önemli rol oynadı mı?

Cevap evet ise bu evet’in içeriği nedir?

Benzeri bir saptama Mısır’daki halk hareketi için de yapılmış ve hatta bu durum “Facebook devrimi” olarak da adlandırılmıştı.

Sosyal medya ile ilgili olarak iki aşamayı birbirinden ayırmak gerekiyor.

İnternet dünyasının her çeşidi ya da sanal alem nedensiz birikime, sosyal tepkiye yol açamaz. İnternette istediğiniz kadar fotomontaj fotoğraflar, gerçek dışı haberler yayınlayın; gerçek dünyada yeterli objektif temel yoksa, dikkate alınacak bir tepki de ortaya çıkmaz. Sanal alemin kendisi tepki oluşturamaz.

Bunun iyi anlaşılması önemlidir çünkü sanal alemin gerçek dünyadan bağımsız bir gücü olduğu sanılabilmektedir.

Ne Mısır’da ne Türkiye’de ne de başka bir ülkede iktidara karşı büyük gösteriler sanal alem sayesinde oluşmamıştır.

Ülkenin değişik yerlerine yayılmış tepki var ise, sanal alem bu tepkinin birbiriyle ilişkiye geçmesini hızlandırır. Bir kesimin sahip olduğu bilgiyi genelleştirir, farklı kesimler arasında hızlı bilgi akışını sağlar.

Sanal alemin bu iki fonksiyonunun birbirine karıştırılmaması önemlidir.

Var olan potansiyelin birbiriyle ilişki kurması ve hızla büyümesi için sosyal medya önemlidir. Sosyal medya potansiyelin oluşmasında da belirli bir işlev görür, ama bu işlev abartılmamalıdır.

Gerçek alemde yeterli karşılığa sahip değilse sanal alemin etkisi son derece sınırlı kalacaktır.

Hareketin son aşamasında, eylemlerin hayata geçtiği aşamada sosyal medyanın işlevinin doğru değerlendirilmesi yine önemlidir.

Doğrudan ilişkinin yerini hiçbir şey tutmaz. Sosyal medya doğrudan ilişkinin zemininin hazırlanmasına katkıda bulunur ama bunun yerini tutamaz.

Eyleme geçen değişik kesimlerin birbirini etkilemesi, değiştirmesi ancak büyük pratiklerin içinde mümkün olur.

Sosyal medya burada o pratiğin görüntülerini yayarak benzer yeni pratiklerin oluşmasını kolaylaştırır.

Sanal alem aynı zamanda yalan ve uydurmanın her çeşidinin bulunduğu yerdir.

İnternetin çeşitlerini herkes kullanıyor. Burada yayınlanan her haberi ciddiye alırsanız, bir süre sonra neye inanacağınızı şaşırırsınız. Çok fazla ve birbiriyle çelişkili bilgi vardır. Bunların hangilerinin doğru olduğu sanal alem dışındaki gerçeklik tarafından belirlenir.

Sanal alemdeki çok sayıda bilginin tasnif edilebilmesi, doğru ile uydurma olanın birbirinden ayrılabilmesi gerekir. Bunu yapacak olan da gerçek hayatın bilgisidir.

Gerçek hayatla bağınız az ise, iyi bir bilgi filtre sisteminiz de yok demektir ve sanal alemde kaybolup gitmek işten bile değildir.

Bu konuda şöyle bir örnek verilebilir:

Halkların kardeşliği soyut bir belirlemedir. Slogan olmaktan kurtulamadığı sürece bunu istediğiniz kadar tekrarlayın, etkili olmaz.

Halkların kardeşliği kavganın kardeşliği olarak somutlaştığı zaman gerçek içeriğini kazanır.

Bunun için de kavgada yan yana gelmek ve birlikte hareket etmek gerekir.

Eylem insanı değiştirir.

Büyük eylemlere giren insanlar artık önceki insanlar değildir.

Baksanıza, bir ay önce Taksim’de namaz kılınsa kıyameti koparacak olanlar artık tepki göstermiyor.

Onlar bizden, onlar bizim kavga arkadaşlarımız, neden tepki gösterelim?

Türkler Kürtlere Kürtler de Türklere alışıyor.

Sosyal medya bu alışmaya ancak belirli oranda katkıda bulunabilir.

Sosyal medya gerçek haberlerin yanında çok sayıda uydurma haber ve fotoğrafla dolu…

Halkların kardeşliği kavganın kardeşliği olarak somutlandığı oranda bunların arasından sıyrılıp çıkabiliyor.

Halkların kardeşliği birbirini tanımayı ve alışmayı içerir.

Alışma için yan yana gelmek gerekir, ortak faaliyet gerekir.

Bu ortaklık küçük kesimlerin birlikteliğinden büyük sayıların ortaklığına doğru geliştiği zaman halkların birbirini tanımasından ve birlikteliğinden gerçekten söz edilebilir.