Şuanda 240 konuk çevrimiçi
BugünBugün4943
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12667
Bu ayBu ay12667
ToplamToplam10481091
Gezi Parkı arşivi, Gezi Parkı günü PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Salı, 11 Haziran 2013 05:17


Gezi Parkı’nda yaşananların her yönden arşivlenmesi gerekir demeyeceğim. Bu mutlaka yapılmıştır ve yapılmaktadır. Fotoğrafları da filmi de anı defterleri de söyleşileri de mutlaka vardır. Umarım direnişin yayıldığı her yerde de aynısı yapılmış, olup bitenler değişik yönlerden belgelenmiştir.

Arşiv derken başka bir konu üzerinde durmak istiyorum.

Taksim Meydanı daha önce 1 Mayıs Meydanı olarak bilinirdi. 1 Mayıs 1977’de bu meydanda 34 kişi hayatını kaybetmiş ve aradan geçen 36 yıla rağmen sorumlular ortaya çıkarılmamıştı.

Taksim Meydanı’nın artık ikinci bir özelliği daha var: Gezi Parkı ile başlayan, önce Taksim’e taşan ve ardından da çok sayıda kent, kasaba ve köye yayılan direnişin simgesidir. Cumhuriyet tarihinin en büyük kitle eyleminin simgesidir.

Bizim gibi yazılı kültürü zayıf olan toplumlarda simgeleri yok etmek, anıları yok etmek, unutturmak için en iyi yoldur.

Hatırlayacaksınız, Başbakan Taksim Meydanı’nın çehresini tümüyle değiştirmek ve kitle gösterilerine kapatmak istiyordu.

Gösteri her yerde yapılır ama Taksim’in özel bir önemi var.

Oradan uzaklaşırsınız, meydan tanınmaz duruma getirilir, aradan yıllar geçer ve Taksim neydi, unutulur.

Bu çok bilinen bir yöntemdir.

Diyarbakır’da yıkılacak başka yer kalmamış gibi Diyarbakır Cezaevi’ni yıkmak istiyorlar.

Neden, çünkü bu cezaevi 12 Eylül vahşetinin simgesidir.

Simgeyi ortadan kaldırmak, unutturmanın iyi bir yoludur.

Buna karşı olanların, “Diyarbakır Cezaevi müze yapılsın” diyenlerin ise somut bir projeye sahip olmaları beklenir.

Müze ama nasıl bir müze?

Polonya’ya gidin ve Auschwitz-Birkenau toplama kampını görün ve gördüklerinizi Diyarbakır’a tercüme edin. Bir vahşetin simgesi nasıl bütün ayrıntılarıyla korunabilir, yeterli bir örnektir. Somut bir planla ortaya çıkıp, bu planı dayatmak gerekir. Aksi durumda, talep kabul edilse bile, müze yapılır ama kim bilir ne biçim bir şey yapılır?

Gezi Parkı ile ilgili bütün talepler kabul edilse, burasının aynen bırakılacağı ve yeni inşaat yapılmayacağı kabul edilse bile, hükümetin sözünde duracağını sanmıyorum.

Bu önemli simgeyi yok etmek için ellerinden ne geliyorsa yapacaklardır.

Birdenbire büyük değişikliklere girişmeleri hayli zor, ama küçük küçük ve dolaylı adımlar atmak çabasından vazgeçmeyeceklerdir.

Simgeleri mümkün olduğu kadar yok etmek bizdeki iktidarların ortak özelliğidir.

Gezi Parkı’na eylem sona erdikten sonra da dikkat etmek gerekir.

Ek olarak, eylemin başladığı günün, 27 Mayıs’ın Gezi Parkı Günü olarak ilan edilmesi ve her yıl kutlanması da doğrusu hiç fena olmaz…

Hükümet bu tarihten hoşnut olmayacak ve “Bunlar aslında 27 Mayıs’ı kutluyorlar, bunlar darbeci” diyecektir!

Bunun cevabı hiç zor değil…

İkinci Dünya Savaşı başlamadan önce Alman savaş uçakları İspanya’daki Guernica kasabasını deneme bombardımanıyla yerle bir ederler.

Picasso da ünlü Guernica tablosunu yapar.

Paris’te tablonun sergilendiği müzeyi bir Nazi subayı ziyaret eder ve orada bulunan Picasso’ya, “Bunu siz mi yaptınız?” diye sorar.

Picasso da, “Hayır, siz yaptınız!” cevabını verir.

27 Mayıs’ı siz buldunuz, biz değil!