Şuanda 179 konuk çevrimiçi
BugünBugün4902
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12626
Bu ayBu ay12626
ToplamToplam10481050
Egemen Türk bakış açısına yeni örnek PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Çarşamba, 26 Haziran 2013 00:48


Deniliyor ki, “Kürtler de ayaklansalardı, isyan bütün ülkeyi sarardı.”

Pes, demekten başka söylenecek bir şey yok…

Bu saptamanın nasıl bir egemen ulus şovenizmi koktuğunu hissetmeden rahatça yazabiliyorlar.

Şöyle bir soru akıllarına hiç gelmiyor:

Ayaklanmanın zamanını belirleyecek olan biz miyiz?

Kürt kentlerinde peş peşe serhıldanlar olurken neden Türk tarafında büyük hareketlenme olmamıştı, diye sormuyorlar.

Burada iki noktayı birbirinden ayırmak gerek:

Kürtlerin yaklaşık yarısı Kuzey Kürdistan dışında yaşıyor.

Oran vermek mümkün değil ama bu kitlenin önemli bölümünün AKP seçmeni olduğu söylenebilir.

Yine oran vermek mümkün olmamakla birlikte azınlık ama önemli azınlık denebilecek kesimi de BDP’lidir.

Kürtlerin bu kesiminden Cumhuriyet tarihinin en büyük kitle hareketini daha aktif desteklemesi beklenirdi, istenirdi.

BDP, özellikle ilk günlerde bu kitle hareketine karşı çıkmış ve hatta onu Ergenekon ile ilişkilendirmişti.

Daha sonraki desteği de kerhen olmanın ötesine geçemedi.

Murat Karayılan, “Biz bu hareketin karşısında olamayız” diye bir açıklama yapmıştı.

Böyle bir açıklama yapmanın gereğini duymak, ilgili Kürt kitlesi içinde (AKP seçmenlerinden söz etmiyorum) bu kitle hareketine karşı olan önemli bir kesimin varlığını gösterir.

“Çözüm sürecindeyiz, bu kitle hareketi de nereden çıktı?” sorusu çok sayıda BDP’li Kürdün kafasını şimdi bile meşgul ediyor.

Bu durum, BDP’li Kürtlerin de Türkleri anlamaktan uzak olduğunun açık göstergesidir.

Ya da iki halk arasındaki anlayışsızlık tek taraflı değildir.

Ağırlıkla Kürtlerin oturduğu yerleşim birimlerinde ise böyle bir kitle hareketine destek belirtmenin ötesinde ayaklanma beklemek, egemen ulus mantığının yeni bir göstergesidir.

Diyarbakır’dan Şırnak’tan ve benzeri yerleşim birimlerinden büyük kitle hareketi beklemek ve onlara “ne duruyorsunuz?” demek egemen ulus anlayışının yeni bir görünümünden başka bir şey değildir.

“Kitle hareketi olacaksa onun zamanını da ben belirlerim” anlayışı başka nasıl nitelendirilebilir?

Başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerde ve çevrelerindeki yerleşim birimlerinde Türklerle iç içe yaşayan BDP’li Kürtlerden başka türlü davranmaları beklenirdi.

Bunu beklemek hakkımızdır.

Ne ki, Diyarbakır, Şırnak gibi yerleşim birimlerindeki Kürtlerden ayaklanma beklendiğinde, “sen önce kendine bak!” cevabının alınması kaçınılmazdır.

Böyle bir beklentiye girenlerin daha önce hiç olmazsa özeleştiri yapması beklenirdi.

“Kitle hareketleri zamandaş olmadı, Kürt yerleşim birimlerindeki kitle hareketlerine yıllarca gerekli oranda destek verilemedi” demeleri beklenirdi.

Gezi Parkı’ndan başlayan ve yayılan halk hareketi Türk ve Kürt solcularındaki milliyetçiliğin şimdiye kadar gizli kalmış bölümünü de açığa çıkardı.

Türklerdekini önemli oranda biliyorduk. Buna ek olarak geçmişte Kürt hareketine karşı tutum almamış bazılarındaki gizli kalmış milliyetçilik de eklendi.

Muhtemelen kendileri de bunun farkında değildir, içselleştirmişlerdir.

Ayaklanma tarihini belirlemeyi kendilerinde hak olarak görmektedirler.

Kürt solcularındaki örtük milliyetçiliği ise daha açık olarak görmek mümkün oldu.

Sürekli olarak konu değiştirmeye ve Kürt illerinde kitle hareketi için koşulların uygun olmadığını anlatmaya çalışıyorlar.

Çözüm süreci adı verilen sürecin Kürtlerin beklentisinin oldukça gerisinde kalacağı görüşündeyim ama bu sürecin –daha iyi zorlanarak da olsa- yaşanması gerekir.

Hükümet ve başka uluslar arası güçlerle yapılmış olan görüşmeler ve bir bölümü kağıt üzerinde kalmaya mahkum anlaşmalar bunu gerekli kılıyor.

“Neden böyle yaptın da bizi beklemedin” diye sormak, egemen ulus solculuğundan başka bir şey değildir.

Sanki biz bu genişlikte bir kitle hareketini bekliyorduk. Belirtileri vardı, ama bu kitlesellik ve yaygınlıkta hareketi kimse beklemiyordu.

Bu harekete Batı’daki  BDP’li Kürt kitlesi daha aktif destek vermeliydi.

Şaşkınlık, durumu doğru değerlendirememek ve aksi iddia edilmesine rağmen belirgin olarak görülen Kürt milliyetçiliği buna engel oldu.

“Birlikte yaşayacağız, geleceği birlikte kuracağız” iddiasına sahip olanlardan başka türlü davranmaları beklenirdi.

Tekrar ediyorum, Batı’dakinden böyle davranması beklenirdi.

Diyarbakır, Şırnak ve Hakkari’deki Kürtlerden değil, Batı’dakinden böyle davranması beklenirdi.

Büyük bir kitle hareketi sonucu korku duvarı yıkıldı, hareketsiz toplum harekete geçti ve bu hareketlenmenin tüm toplumda derin izleri olacaktır.

Eklemek gerek, kötü bir durum da ortaya çıktı.

BDP, iddiasının aksine, “Bütün Türkiye’nin partisi” olabilecek durumda değil… En başta bunun gerektirdiği zihniyete sahip değil…

HDP ne yapacağını bilemiyor. Kürt partisi olmak zihniyetini halen aşamamış durumda…

Bu kitle hareketi sadece Türk solcularına değil Kürt solcularına da içlerindeki milliyetçiliğin boyutunu gösterdi ya da böyle olduğunu umalım.