Şuanda 241 konuk çevrimiçi
BugünBugün4944
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12668
Bu ayBu ay12668
ToplamToplam10481092
Kürtler yalnız mı, yalnızsa neden? PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Cuma, 02 Ağustos 2013 19:30


Batı Kürdistan’da El Nusra ile YPG arasındaki savaş yayılarak sürüyor. Savaşa El Nusra yanında kısmen Özgür Suriye Ordusu da katılıyor. Bu savaşı YPG kazanırsa ardından Suriye ordusuyla savaş başlayacak, ama bu daha sonraki bir meseledir.

Çok sayıda Kürt Batı ülkelerinin ses çıkarmamasından, El Nusra’nın açıkça Türkiye tarafından desteklenmesine karşın ülke içinden yeterli tepki gösterilmemesinden rahatsız… Kürtlerin kaderi yalnızlık ve katliam mıdır, diye soruluyor.

Soru fazla kestirme, bunu belirtmek gerek.

En başta Kürtler ne yapıyor, bunun sorulması gerekir.

El Nusra’nın AKP tarafından lojistik olarak nasıl desteklendiğini anlatmayacağım, biliniyor.

Bu durumda, Gezi Parkı eylemcileri Kürtler için ne yapıyor, diye sormadan önce, BDP ne yapıyor, diye sormak gerekmez mi?

BDP, Rojava’yı destekliyor ama açık olarak AKP’yi eleştiremiyor.

Gerekçe, çözüm süreci tehlikeye girebilir…

Kürtlerin kendisi bile sınırlı destek sağlarken, başkalarından daha fazlasını beklemeniz doğru mudur?

Dahası var: Barzani ne yapıyor?

Batı Kürdistan ile Güney Kürdistan arasındaki sınır kapısı kapalı gibi bir şey…

Tam kapalı değil ama açık da sayılmaz…

Barzani yönetimi bile Rojava’daki katliama karşı açık tutum almazken, Türk solu ne yapıyor diye feryat etmek ne kadar doğrudur?

Barzani neden açık tutum almıyor, anlamak zor değil…

Bir süre önce Barzani tarafından eğitilmiş 300 kadar silahlı Kürdün Batı Kürdistan’a girmesine izin verilmedi. Gerekçe, bir halkın iki silahlı gücü olmaz, idi.

Siz bunu, “Batı Kürdistan’da PKK etkindir, Barzani’nin de etkinlik kurmasına izin vermeyiz” olarak okuyun…

Barzani de bugün bunun misillemesini yapıyor.

Ve bu ortamda Kürtler Ağustos ayı içinde Ulusal Kongre toplayacaklar…

Hayırlı ve uğurlu olsun, demekten başka söylenebilecek bir şey bulunmuyor!

 

BİRBİRİNE ÇOK BENZEYEN İKİ HALK

Kuzey Kürtleriyle Anadolu Türkleri birbirine çok benzeyen iki halktır. Yazının bundan sonraki bölümünde kısa olsun diye sadece Türkler ve Kürtler olarak belirteceğim.

Türkler arasında bütün dünyanın kendilerine düşman olduğu görüşü yaygındır. “Türkün Türkten başka dostu yoktur” sözü de bunu ifade eder.

Bu da kendini önemli sanmanın başka bir çeşididir.

Sen kimsin de bütün dünya sana düşman olsun birader?

Aynı duygu Kürtlerde de bulunuyor.

“Herkes Kürtlere karşı, bizim payımıza hep katliam düşer.”

Türkler sürekli ezildiklerine, horlandıklarına inanırlar; Kürtler de katledildiklerine…

İkisi de aslında aynı düşüncedir.

İki halk da sürekli şikayet etmeyi sever.

“Bir dokun bin ah dinle” sözü sadece Türkler için geçerli değildir kısacası…

İki halkın ortak bir başka özelliği, başlarına gelenler için öncelikle başkalarını suçlamalarıdır.

Türkler için dünyada herkes yanlıştır, sadece kendileri doğrudur.

Başlarına gelen her olumsuzluk için sürekli olarak başkalarını suçlarlar.

Aynı hastalıklı davranış solda da vardır. Onlar da her şeyin ucunu emperyalizme bağlarlar.

Kürtlerde de benzeri bir davranış vardır.

Burada yazının başlığındaki soruyu sorabiliriz:

Kürtler yalnız ise, neden böyledir?

Ya da yalnız isen öncelikle kendi tutumuna bakman gerekmez mi? Neden hemen başkalarını suçluyorsun?

Yazının başlarında Türkleri suçlamadan önce kendinize bir bakın, dedim.

Türk solu bir şeyler yapıyor yine de… Kürtlerin Taksim’den yayılan eylemler için yaptığından daha fazlasını yapıyor.

Madem ki solcuyuz, tabii ki yapacağız, ama bizim yapmamızla sorun çözülmüyor.

Gezi Parkı-Taksim ve buradan yayılan, 79 ilde 2,5 Milyon kişinin katıldığı Cumhuriyet tarihinin en büyük ve yaygın eylemliliği dünyanın her tarafında ses getirdi.

Bu nedenle bazı Kürt arkadaşlar sanırım bunalıma girdiler ve Zenith adlı “tanınmış” Alman dergisinin Kürdistan’ı kapak yapmasından söz ettiler.

Bu derginin adını duymamıştım, ama madem ki Kürdistan’ı kapak yapmış, mutlaka önemli bir dergidir!

Der Spiegel gibi önemli bir dergi Gezi Parkı’nı hem de Türkçe olarak kapak yaptı ve dergi tarihinde ilk kez Türkçe sayfalara yer verdi.

Die Zeit gibi 500 bin tirajlı Almanya’nın en çok satan ve entelektüel yönü gelişkin haftalık gazetesi birkaç hafta boyunca Gezi’ye birinci sayfasında yer verdi.

Frankfurter Allgemeine Zeitung, Süddeutsche Zeitung ve başkaları gibi önemli günlük gazeteler günlerce birinci sayfalarında Gezi’ye yer verdiler.

Almanya televizyon kanallarında Gezi Parkı’ndan yayılan direniş günlerce ilk sırada yer aldı.

Buna karşılık yapılacak olan, adını bile duymadığım Zenith adlı “önemli” dergiden söz etmek değil, Rojava gazetelerin arka sayfalarında bile neden konu olmuyor, diye sormaktır.

Rojava dünyada çok kişiyi ilgilendirmiyor…

Bunun başlıca iki nedeni sayılabilir:

Birincisi: Suriye’de 2,5 yıldır süren iç savaşta yüz binden fazla kişi hayatını kaybetti. Rojava Kürtler olarak değil, Suriye içindeki bir bölge olarak düşünülüyor ve olup bitene normal olarak bakılıyor. Rojava’da olanlar, Suriye’deki genel şiddetin şimdiye kadar bundan uzakta kalabilmiş bir bölgeye girmesi olarak değerlendiriliyor.

İkincisi: Gezi Parkı-Taksim çok sayıda insanı sokağa döktü. Almanya ile sınırlı kalırsak, yapılan protesto eylemlerine çok sayıda Alman da katıldı. Türkler kendi kendilerine eylem yapmadılar.

Kürtler de Rojava için eylem yapacak ama Almanların oldukça sınırlı bir kesimi dışında katılım olacağını sanmıyorum. Sonuçta Eylül’de genel seçim var ve siyasi parti temsilcileri biraz da bunun için katılabilir.

Neden derseniz, açıklaması zor değildir: eylem zamanında değişik örgütleri –sadece siyasi partilerden söz etmiyorum- hatırlamak yetmez, onlarla önceden bağınızın olması, onların eylemlerine katılmanız gerekir.

Kürtler bunu yapmıyorlar denilemez ama bu konuda hiç iyi olmadıkları söylenebilir.

Sürekli olarak kendileriyle dayanışma yapılmasını bekliyorlar, ama kendileri başkalarına aynı dayanışmayı göstermiyorlar.

Türklerin politik partiler dışında da bağlantıları olmasaydı –bu bağlantılar da yetersizdir, belirtmek gerek- büyük oranda kendi kendilerine eylem yaparlardı.

Yirmi yıl önce Türkler de Kürtlerin bugün bulunduğu durumdaydı. Sürekli olarak kendileriyle dayanışma yapılmasını bekler, ama başka halklarla ilgilenmezlerdi.

Dedim ya, birbirimize fazlasıyla benziyoruz.

Kürtler arasındaki sürtüşmelerle ilgili olarak da 80 yıl öncesine gidin ve Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı’na katılan ama anlaşamadığı İttihatçıları nasıl tasfiye ettiğine bakın… Rauf Orbay, Kazım Karabekir gibi isimlerin nasıl geri plana atıldığına bakın…

Erzurum Kongresi ve Sivas Kongreleri öncesinde dönen ayak oyunların haddi hesabı yoktur.

Kürdistan Ulusal Kongresi öncesinde olanları da o günlerin izdüşümü olarak değerlendirebilirsiniz.

Dönem ayrıdır, halklar ayrıdır, insanlar ayrıdır ama olup bitenler o kadar da ayrı değildir.

Bize benzemeseniz iyi olur diyeceğim ama fazlasıyla benziyorsunuz…