Şuanda 223 konuk çevrimiçi
BugünBugün4932
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12656
Bu ayBu ay12656
ToplamToplam10481080
Silahlı savaş bitti, diğeri sürüyor PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazar, 01 Eylül 2013 22:21


Devlet ile PKK arasındaki silahlı savaş –en azından şimdilik- sona ermiş görünüyor. Eleştiri dozu ne kadar sert olursa olsun iki taraftan birisinin silahlı savaşa yeniden başlaması zor görünüyor. Bu adımı ilk atacak olan hayli düşünmek zorundadır.

Diğer savaş, silahsız savaş ise sürüyor. Böyle olacağı da –en azından gelişmeleri gerçekçi gözle değerlendirebilenler için- baştan beri biliniyordu.

AKP eskiden beri Kürt halkıyla ilgili sorunların çözülmesi, demokratik taleplerin tanınması konusunda ayrıntılı bir plana sahip değildir. Şimdi de değil… Eskiden olduğu gibi el yordamıyla, deneyerek ilerliyorlar. Bu nedenle de, şu adımı attılar o halde arkasından bu adım gelecek, diyemiyorsunuz. Böyle söyleyebilmeniz için karşı tarafın planını anlamış olmanız gerekir. Karşı tarafta az çok uzun vadeli bir plan yoksa nesini anlayacaksınız?

Sürekli olarak yapılan “hükümet adım at” çağrılarının karşılık bulduğu şüphelidir. Evet, karşı taraf tümüyle sağır değil; adımlar atacak ama bu adımlar beklenilenin hayli gerisinde kalacak… Bu durum şimdiden görülüyor.

Başbakan hazırlanan yeni Anayasa ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, anadilde eğitimin ve seçim barajının düşürülmesinin söz konusu olmadığını açıkladı. Özerklik gibi konuların ise sözünü bile etmedi.

Hükümet elbette bazı adımlar atacak… Mesela devlet hizmetlerinde Kürtçenin de kullanılması, yerleşim yerlerinin adının Türkçe-Kürtçe olması, çocuklara Kürtçe isim konulabilmesi gibi…

Bunlar da adımdır ve yirmi yıl öncesinde bu ülkede Kürt diye bir halkın ve Kürtçe diye bir dilin resmen bulunmadığı hatırlanacak olursa, küçümsenmemesi gereken adımlardır.

Burası böyle olmakla birlikte bunlar istenilenin oldukça gerisinde kalan adımlar olacaktır.

Hükümetin bu geride kalmaya gerekçe olarak ne göstereceği de belli; yıllardan beri böyle yaptıkları için belli: Önce, “haklarınızı aldınız, daha ne istiyorsunuz” denilecek, ardından da bu işlerin yavaş yavaş yapılması gerektiği belirtilecek ve hele şu seçimler geçsin de, denilecek…

Şiddetle karşı çıkılacak olursa da; hükümetimiz önemli reformlar yapıyor ve bunu sürdürecektir, kimsenin telaşlanmasına gerek yoktur, denilecektir.

Burada silahlı olmayan bir savaş sürmektedir ve sürecektir.

AKP verdiği sözlerde durmuyor, oyalıyor saptamalarının fazla anlamı bulunmuyor.

AKP’ye adım attırılmasının da ayrı bir mücadele gerektirdiği, aksi durumda onun olabildiğince az adım atacağı başından beri belliydi.

Bu parti iktidara yeni gelmedi, on yıldır iktidarda bulunuyor. AKP’nin yaptıklarına tek tek olaylar olarak değil de olayların gerisindeki süreklilik açısından bakarsanız bu gerçeği rahatlıkla görebilirsiniz.

AKP’nin politik yöntemler bakımından önceki iktidar partilerine kıyasla oldukça becerikli olduğuna şüphe yok. Bu becerinin temelindeki etmenlerden birisi de, toplumdaki alışılmış düşünme tarzının iyi kavranılmış olmasıdır.

Tek tek düşünmek, olay olay düşünmek ve bu olaylar arasındaki süreklilik bağlantısını görememek…

Önemli olan bir yazıyı okumak, bir konuşmayı dinlemek değil; onun arkasını okuyabilmektir. Yazı ya da konuşmada söylenileni sürekli çizginin içine oturtarak değerlendirmektir.

Bunu yapamadığınız zaman AKP’nin sürekli gündem değiştirmesinin esiri olur, oradan oraya savrulursunuz.

Çizgideki sürekliliği görebildiğinizde ise günlük gündemlerin peşinde koşmaz, AKP’yi ana gündemde tutmak konusunda daha fazla şansa sahip olursunuz.

Teorik düşünmek zor geliyorsa pratiğe bakın…

Gezi Parkı bitmedi, sürüyor; sürekli değişen eylemlerle sürüyor.

Merdivenleri boyamak, sokak resimleri, maçlarda protesto, insan zincirleri, duran adam…

Bunların hepsi de alışılmamış eylem türleridir. Hem büyük bir değişim isteğini gösteriyorlar ve hem de kültürel temelde belirli bir değişim yaratıyorlar.

Gezi ve sonrası AKP’nin psikolojik dengesini bozdu ve bu denge yeniden de kurulamadı. Başbakan’ın ikide bir Gezi’ye çatması da bunu gösteriyor.

Burada Kürt halkının direnişiyle Gezi direnişinin ve sonrasının birbirinden hayli farklı özellikler taşıdığını belirtmek gerek…

İlki için on binlerden söz ediliyor, ikincisi için en fazla binlerden ve hatta bazı yerlerde yüzlerden…

İkincisinde sayı daha az ama eylem oldukça yaygın ve bundan daha önemli olan ise o daha az sayı içindeki hemen her bireyin yaratıcılığı ve kendisinin bir iş becerecek durumda olması ve bunun için herhangi bir makamdan talimat beklememesidir.

Hayalci olmanın anlamı yok…

Bu ülkede halen önemli oranda belirleyici olan birey ya da grup insiyatifleri değildir; ne ki, eskiden herhangi bir anlamı olmayan bu insiyatifler artık gittikçe daha ön plana çıkıyorlar.

Kürt halkının eylemliliğiyle Gezi çizgisinin birlikteliğinden söz ediliyor ama bu pek kolay değil…

Birlikte eylemler yapılıyor ve bu son derece iyidir, ama hayalci olmamak ve aradaki doku uyuşmazlığını da görmek gerekir.

AKP ile Kürt halkı arasındaki silahlı savaş bitti, silahsız savaş ise sürüyor.

Gelecek ise yukarda örneklenen eylemlerdedir.

Değişim isteğini sürekli gündemde tutan, değişik ve yaratıcı sivil itaatsizlik eylemleri…

Kolay değil, sadece isteğe bağlı da değil ama bu alandaki olabilecek en ileri birliktelikten Kürtlerin de Türklerin de öğrenecekleri çok şey bulunuyor…