Şuanda 138 konuk çevrimiçi
BugünBugün4885
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12609
Bu ayBu ay12609
ToplamToplam10481033
Kürtçe uygarlık dili midir? PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Salı, 01 Ekim 2013 17:43


Önce, uygarlık dili, ne demektir, bunun açıklanması gerekir. Şu nedenle ki, bir belirlemeden ne anladığınızı açıklamazsanız, konuyla ilgili olarak ne düşündüğünüzü anlatmanız da zor olur.  Tartışabilmenin, birbirini anlayabilmenin birinci koşulu tarafların aynı belirlemelerden aynı anlamları çıkarmasıdır. Aksi durumda kimse birbirini anlamaz, söylenilene katılıp katılmamak bir şey ifade etmez çünkü en başta ne söylendiği anlaşılmamıştır.

Uygarlık dili, belirli bir dönemde insanlığın ulaşmış olduğu uygarlık düzeyinin ürünlerinin o dilde bulunabilmesi demektir.

Buradan çıkan birinci sonuç, uygarlık dilinin dönemlere göre değiştiğidir. Bütün dönemler için geçerli bir uygarlık dili yoktur.

Bugün Yunanca, sadece Yunanistan ve ülke dışındaki Yunan göçmenler arasında kullanılırken; bu dil milattan önceki Helenistik dönemde uygarlık dili durumundaydı.

Bu dönemde Arapçanın da benzer bir işlevi vardı, sonraki yıllarda ortadan kalktı.

Dünya dili –yıllardan beri İngilizcedir- aynı zamanda uygarlık dilidir, ama bunun dışında uygarlık dilleri de bulunmaktadır.

Fransızca ve Almancada edebiyat, felsefe, sosyoloji, psikoloji gibi akla gelebilecek bütün dallarda üretilmiş önemli bir yapıtı –orijinali hangi dilde yazılmış olursa olsun- bulabilirsiniz. İspanyolca ve Rusçanın da aynı özelliği ne oranda vardır, bilmiyorum.

Soruya bu çerçeveden bakıldığında, Kürtçenin uygarlık dili olmadığı söylenebilir.

Türkçenin durumu daha iyi olmakla birlikte o da uygarlık dili değildir.

Edebiyattan başlayalım…

Dünya edebiyatının önemli yapıtlarından Ulyses’in Türkçeye çevrilmesi yeni sayılır. Peter Weiss’ın Direnmenin Estetiği de öyle… Bunlar çevrilmesi zor yapıtlardır.

Bu zorluk felsefe alanında doruğuna ulaşır. Çevirmen yabancı dildeki metni anlar ama Türkçede nasıl ifade edebileceğini bilemez. Oradaki kavramların karşılığı kavramlar Türkçede yoktur. Çevirmenin kendisinin kavram bulması anlam taşımaz çünkü okur okuduğunu anlamaz. Okunanın anlaşılabilmesi için bir kavramdan herkesin aynı şeyi anlaması gerekir. Kavramın anlamını sadece çevirmen biliyorsa kitap çevrilemez demektir.

Bu zorluğu Almancadan çevrilmiş felsefe ile ilgili kitaplarda kolayca görebilirsiniz. Almanca metin ne denli ağır olursa olsun Türkçesinden daha kolaydır çünkü çevirmenin ciddi olarak zorlandığı, anlamsız cümleler kurduğu, okurun anlamakta zorlandığı ifadeden bellidir.

Çeviri ne kadar doğrudur, bu da ayrı bir konudur.

Marcel Proust’un Geçmiş Zamanın İzinde adlı altı ciltlik dev romanı Türkçede var.

Bu tür önemli ve hacimli yapıtları çeviren Yapı Kredi Yayınları (YKY) önemli bir kültür hizmeti yapmıştır.

Bu yayınevini “arkasında banka sermayesi var” diyerek eleştirenler olmuştur.

Bizim devrimcimizde saçmalık diz boyudur.

Evet, var ve olması da gerekiyor. Konudan biraz anlayan böyle konuşmaz zaten…

İyi çeviri istiyorsanız işin ehlini bulacaksınız ve emeğinin karşılığını da vereceksiniz.

Çevirdiği konudan anlamayan, konunun kendisine özgü deyimleri bilmeyen bir çevirmen, işte ancak öyle bir çeviri yapar.

Kitapların kaç satıldığını biliyoruz. Birçok yayınevinin editörü yoktur, çünkü ona verebileceği kaynağa sahip değildir. Çevirmene de işte öyle bir ödeme yapar, sonuçta da ortaya okunmasa da olur cinsinden bir çeviri çıkar.

Bu nedenle YKY önemli bir iş yapmıştır, bir dil olarak Türkçenin anlatım kapasitesine önemli katkıda bulunmuştur.

Ernst Bloch’un üç ciltlik önemli yapıtı Umut İlkesi’nin çevrilmesi de önemli bir iştir.

Başka örnekler de sayılabilir ama bunlar yetersizdir, burası da açıktır.

Türkçenin uygarlık dili olmak için daha epeyce yol gitmesi gerekmektedir.

Ortalık marksistten geçilmez ama Marx-Engels’in yaklaşık 60 ciltlik toplu eserlerinin küçük bir bölümü Türkçeleştirilmiştir. Okumak istiyorsanız İngilizce ya da daha iyisi Almanca bilmek zorundasınız.

Yukarıda saydığım yapıtların hiç birisinin ya da büyük bölümünün Kürtçe çevirisi bulunduğunu sanmıyorum.

Bu durumda uygarlık dili olmak mümkün değildir.

Bir dilin iyi öğrenilebilmesi için okul eğitimi şarttır. Bu nedenle Öcalan’ın söylediği, “anadil eğitimini kendiniz uygulayın” belirlemesi geçerli değildir.

Okul dışı eğitimle ancak gündelik dil yaygınlaştırılır, ötesine gidilemez.

Başka dillerdeki önemli yapıtları kim Kürtçeye çevirebilecek, kim bunları basabilecek ve kim okuyabilecek?

Bu açmazdan nasıl çıkılabilir, bilmiyorum.

Bilebildiğim Kürt dil bilimcilere büyük iş düştüğüdür.

Kürtçede bulunmayan kavram karşılıklarını ancak onlar üretebilirler ve böylece de çevirmenlerin işi biraz kolaylaşmış olur.