Şuanda 61 konuk çevrimiçi
BugünBugün4842
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12566
Bu ayBu ay12566
ToplamToplam10480990
Avrupa Birliği kapısında beklemek... PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Çarşamba, 23 Ekim 2013 20:31


Avrupa Birliği (AB) ile tam üyelik görüşmelerinde Almanya’nın geçtiğimiz yaz aylarında Gezi olaylarında polisin tutumu nedeniyle koyduğu sınırlamayı kaldırması nedeniyle yeni bir fasıl açılıyor. Hangisi açılıyor, arkasından hangisi gelecek, çok önemli değil… AKP’nin açılan ve sürekli olarak birbirini doğuracak olan matruşka çözüm paketleri gibi, AB ile görüşmeler de o fasıldan bu fasıla sürüp gidecek…

Görüşmelere katılan neredeyse bütün ülkeler Türkiye’nin tam üyeliğinin mümkün olmadığını biliyorlar. Almanya, tam üyelik yerine, imtiyazlı üyelik önermişti ama Türkiye kabul etmemişti.

Görüşmeler sürsün… Görüşmekle masalar eskimez…

Türkiye 50 yıldır AB’ye üye olacak… Ne başbakanlar ne cumhurbaşkanları gördü bu müzakereler… nerede bitecek bu fasıllar, o da bilinmiyor. Kazara bitecek olurlarsa yenilerini çıkarmak zor olmasa gerek…

Efendim, ne dediniz, bir hükümet yetkilisi, “Halk artık AB’yi istemiyor” mu demişti!

O zaman üyelik başvurunuzu geri çekin, öyle değil mi?

Bu işler hava atmakla olmaz. Madem ki söylediğiniz gibi AB’ye ihtiyacınız yok, hatta tam tersine AB’nin size ihtiyacı var; çekin üyelik başvurunuzu, onlar sizin peşinizden koşsun; öyle değil mi?

İnsan hava atarken birazcık hangi durumda olduğuna bakmalı…

Bir yandan 50 yıldır AB kapısında bekleyeceksin, bazen görüşmeler askıya alınacak, yalvarıp yakarmaktan bir hal olacaksın; bir yandan da “bizim onlara ihtiyacımız yok, üyelik istemiyoruz” filan diyeceksin.

Madem istemiyorsun, burada ne işin var; öyle değil mi!

Yıllardan beri ülkenin kendini gazeteci ve politikacı sanan bir takım tipleri şöyle buyururdu:

AB ülkelerindeki nüfus yaşlanıyor, bu nedenle bize ihtiyaçları var!

AB genç nüfus değil, eğitimli genç nüfus arıyor ve bu konuda da Türkiye’ye kadar düşmediler.

Üniversitelerdeki eğitim düzeyi fazlasıyla biliniyor.

İtalyanlar, İspanyollar, Portekizliler, Polonyalılar ve Yunanlılar akın akın Almanya’ya geliyorlar.

Neden derseniz, AB ülkeleri arasında ekonomik durumu en dengeli olan ülke Almanya… Çok sayıda insan iş bulmak için bu ülkeye geliyor. Bu nedenle Almanca kursları tıklım tıklım dolu…

Gelenler genç ve eğitimli insanlar, üstelik de AB içinden geldikleri için kültürel yakınlıkları da bulunuyor.

Böyle bir durumda kim takar Türkiye’nin genç nüfusunu…

Alman tekelleri özellikle İstanbul’da çok sayıda şube açıyorlar ve Almanya’da eğitim görmüş Türkiyelileri de buraya yolluyorlar. Bazı aklı evvel gazeteciler de buradan hareketle, “eğitimli Türkler Almanya’dan kaçıyor” buyuruyorlar.

Böyle bir durum yok, birincisi bu; ikincisi ise, kaçsa bile ne olacak, yerini alabilecek bir sürü insan var.

Türk de Kürt de palavrada sınır tanımıyor.

Böyle yaparak kendisine zarar veriyor, başkasına değil…

Türkün Türke veya Kürdün Kürde propagandasını yapıyor.

Ancak komik olarak nitelendirilebilecek örnekleri vermeyeceğim…

AB ile yeni fasıl başlıyor…

Bakalım bu sefer hangi böbürlenmeleri, yakınmaları izleyeceğiz?

Eskilerin tekrarı mı, yoksa yenileri eklenecek mi?