Şuanda 220 konuk çevrimiçi
BugünBugün4929
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12653
Bu ayBu ay12653
ToplamToplam10481077
Türkiye ve Türkiye Kürdistanı PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 25 Kasım 2013 00:11


CHP’li bir milletvekili Başbakan’a Barzani ile birlikte yaptıkları Diyarbakır mitinginde bu kelimeyi kullandığı için, “Dünyada Kürdistan diye bir ülke mi var?” diye sormuş.

Bu aslında eski bir sorudur ve kendi bilgim dahilinde kökü 1983 yılına kadar uzanır. Büyük ihtimal daha öncesi de vardır ama benzeri bir soruyu ilk kez duyduğum toplantıyı anlatacağım.

Yıl 1983, yer Köln. 40 civarında sol örgütün katıldığı eylem birliği toplantısı yapılıyor. Sorun, ortak bildirinin metni üzerine… Toplantıya katılan iki örgüt Halkın Kurtuluşu – TDKP ve Partizan – TKP/ML her zamanki gibi gözlemci durumdalar. Nedeni de toplantıya devrimci görmedikleri örgütlerin katılıyor olması (TKP ya da onun legal örgütü FİDEF kastediliyor).

Gözlemci adı üzerinde toplantıyı gözler, ama bu iki örgüt sürekli müdahalede bulunuyorlar. Tek sorunları var, FİDEF’in bu toplantıdan gitmesi. FİDEF giderse TİP ve TSİP de gider diye düşünüyorlar. Biz (Birlik Yolu – TKEP) Almanya’da yeniyiz, bizimle uğraşan yok. Zaten FİDEF gitse bile biz kalacağız ama daha önceki eylem birliği toplantılarında ortak bir karar alınmış: kimse bu platformdan dışlanmayacak, herkes katılabilecek… Devrimci İşçi (Devrimci Yol’un Almanya’daki adı) bunun için hayli ısrarcı olmuş ve birçok örgüt de aynı görüşü paylaşınca kabul edilmiş.

Toplantı biraz ilerleyince baktılar ki FİDEF’in gitmeye kimsenin de onu göndermeye niyeti yok, iki örgüt de gittiler.

Bildiri hangi ortak eylem içindi hatırlamıyorum ama burası önemli değil…

Bildiride iki sorun var ve ikisi de FİDEF’ten kaynaklanıyordu. O sırada 12 Eylül darbesine faşist demeyen iki örgüt vardı: TKP ve Kurtuluş. O toplantıda Kurtuluş ve PKK’den kimse yoktu ve zaten PKK Almanya’da hayli azdı. KOMKAR (TKSP’nin legal örgütü) vardı.

Bu sorun çözüldü: bildiride 12 Eylül darbesinden söz edildiği bir yerde faşist darbe deniliyorsa başka bir yerde de askeri darbe deniliyordu.

İkinci sorun ise çözülemiyordu: bildiride Kürt halkına yönelik ağır baskı konusunda kimsenin itirazı yoktu. İtiraz, Türkiye ve Türkiye Kürdistanı’na karşıydı. FİDEF bu isimlendirmeye karşıydı.

Kürt halkının varlığını, Kürtçenin üzerindeki yasağın kalkması gerektiğini, bu halk üzerindeki daha da ağır baskıyı; hepsini kabul ediyorlardı, sadece bu isme karşıydılar.

Nedenini şöyle açıklıyorlardı: “Birleşmiş Milletler’e üye olan böyle bir ülke yok, o zaman neden bu adlandırmayı kullanalım?”

Epeyce uzun tartışıldı ama anlaşılan bu mesele TKP için bir ilke sorunuydu, ona bağlı bir örgütün temsilcilerinden de ilke çiğnemeleri istenemezdi.

Birkaç kere bildiri çıkmayacakmış gibi oldu, sonra devam edildi ve sonunda FİDEF temsilcisi (Başkan Hasan Özcan idi), kabul etti, ama tek yerde geçmesi şartıyla…

KOMKAR ve diğer bütün örgütler de kabul ettiler, tamam…

Toplantı dağılırken hiç konuşmamış olan KAWA adlı örgütten temsilci arkadaş bu isimlendirmeyi hiç uygun bulmadığını söyledi. Birisi, neden, diye sordu.

“Burada iki Türkiye bir Kürdistan geçiyor, eşitlik yok.”

Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim!

 

Belma’ya Mektuplar’ın ikinci bölümü gerçekte ise ilk mektup önceden belirtildiği gibi Pazartesi günü yayınlandı. Bundan sonra da her pazartesi yayınlanarak sürecek…

 

www.enginerkiner-mektuplar.blogspot.com