Şuanda 268 konuk çevrimiçi
BugünBugün4963
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12687
Bu ayBu ay12687
ToplamToplam10481111
Mektup yazmayı hatırlamak... PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazar, 01 Aralık 2013 23:38


Belma’ya mektuplar kitap olarak yayınlanacağı zaman kısa bir arka kapak yazısı yazmayı ve orada “Bu mektupların yayınlanması kendime ödemem gereken bir borçtu” diye yazmayı planlamıştım. Bu mektuplar, hayatımın önemli bir döneminde kendimle yaptığım konuşmaları sevdiğim bir kadınla paylaşmayı içeriyordu ve bunların yayınlanması kendime ödemem gereken bir borçtu. Ne kadar ilgi göreceği de umurumda değildi… Aradan 36 yıl geçmiş, pekala ilgi de görmeyebilirdi.

Daha önce açıkladığım nedenlerle mektupları internette yayınlamaya karar verdim ve gördüğü ilgi doğrusu hoşuma gitti. Sana iletilen tepkiler de enteresan…

Birkaç okur, mesela, (…) işaretiyle atladığım uzun politik analizleri okumak istiyormuş…

Devrimcinin kişisel dünyası bizde pek bilinmez. Bir dönem için bunu ortaya koymakla büyük cesaret gösterdiğimi söyleyenler okurlar da oldu. Bunun neresi cesaret anlayamadım, ama olsun.

Bir başka okur, ilk mektubu okuduğunda, o dönemin havasının yanı sıra, mektup yazmayı hatırladığını iletti ki, aynısını ben de hatırladım.

El yazısıyla mektup yazmak yıllarca çok önemliydi ve hatta mektup ayrı bir edebiyat türü bile sayılırdı.

Bilgisayar çıktı, mektup da bitti…

Mektup bir oranda yine var ama artık el yazısıyla yazılmıyor.

Çok insan sadece mektup değil, el yazısıyla hiçbir şey yazmıyor. Yazacağı varsa makinenin başına oturuyor ve yazıyor. Düzeltme yapacaksa da ekranda yapıyor.

Ben de çok sayıdaki diğer yazılarım gibi bu yazıyı doğrudan bilgisayara yazıyorum.

İtiraf edeyim, bilgisayar başına oturup kitap yazdığım da oldu.

Avrupa Birliği ve Türkiye – Soldan Bir Bakış kitabını (Öteki Yayınları, ilk baskısı 3000 adet, bitti ve ikinci baskısı yapılmıştı) doğrudan bilgisayarda yazmıştım.

Konuyu iyi biliyorsanız ve plan da kafanızda varsa, doğrudan yazabilirsiniz; neden olmasın?

Diğer bütün kitaplarımı önce el yazısıyla yazdım, sonra bilgisayara geçtim.

Bir yazıyı kurşun kalemle yazıyorsam iş epeyce ciddi demektir. Diyebilirsiniz ki tükenmez kalemle yazmak ya da kurşun kalemle yazmak, aradaki fark nedir?

Sonuçta ikisi de el yazısı ama kurşun kalemle yazmanın benim için başka bir anlamı vardır. Yumuşak ve sivri uçlu on kadar kurşun kalemi yan yana koyarım ve yazmaya başlarım. Kalemin ucu biraz kütleşince onu bırakıp ötekini alırım ve böyle gider.

Nereden kaldı bu alışkanlık, hatırlamıyorum. Bir ihtimal ilk bölümünü baştan aşağıya beş kere kurşun kalemle yeniden yazdığım Türkiye Devriminin Acil Sorunları’ndan kalmış olabilir.

Her ne ise, Belma’ya yazdığım mektupların tamamı tükenmez kalemlerle ve el yazısıyla yazılmıştı. Şimdi yayınlanmış olan ikinci mektup (18 sayfa) hayatımda yazdığım en uzun mektuptur. On sayfa civarında başka uzun mektuplarım da oldu ama bu sayıya bir daha asla ulaşamadım. Zaten insan şu kadar sayfa yazayım diye mektup yazamaz, içinden ne kadar geliyorsa o kadar yazar.

Bu mektup da yayınlanmış bulunuyor.

Mektubun ve dipnotların sonunda Okura başlıklı bir bölüm de ekledim. Burada da kısa bazı açıklamalar bulunuyor.

 

www.enginerkiner-mektuplar.blogspot.com