Şuanda 117 konuk çevrimiçi
BugünBugün4874
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12598
Bu ayBu ay12598
ToplamToplam10481022
Cemaat bir sivil toplum kuruluşudur! PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Salı, 24 Aralık 2013 22:46


Sivil toplum ile ilgili olarak birkaç yıl önce –konunun gündemleştiği bir ortamda- yazmıştım. Gülen Cemaati’nin özellikleriyle ilgili olarak tekrarlamak gerekiyor.

Önce, sivil toplum kuruluşu ne demektir, bu konuda anlaşmak gerekir. Bir kavram üzerinde konuşabilmek için o kavramdan herkesin aynı anlamı çıkarması gerekir. Herkesin kendine göre “sivil toplum kuruluşu” anlamı olduğunda ise, konuyla ilgili konuşmak anlamsızlaşır.

Sivil toplum kuruluşu konusunda sosyolojideki klasik tanımı kabul ederek işe başlamak gerekir. Bazı kişilerin kendine göre bir sivil toplum kuruluşu anlayışı varsa, buna bir şey söylememek en iyisidir. Zaten söyleyemezsiniz de çünkü konuşabilmek mümkün değildir.

İngilizcede non goverment organisation (NGO) tanımı vardır. Hükümet dışı örgüt…

Buradan hemen çıkan sonuç, Türkçeye yapılmış olan keyfi çeviridir. İngilizcede olduğu gibi Almancada da aynı terim kullanılır: hükümet dışı örgüt ve genelde kabul edilen kısaltması da NGO’dur.

Tanımdan anlaşılacağı gibi, yanlış çeviriyle sivil toplum kuruluşu, hükümetin dışında bir örgütlenmedir. Şu veya bu şekilde resmi bir özelliği yoktur.

NGO’nun iki belirleyici özelliği daha vardır:

Bu örgütlere üyelik mecburiyeti yoktur.

Bu örgütler kazanç amacı gütmezler.

Son madde bu örgütlerin ekonomik faaliyet dışı örgütler oldukları anlamına gelir. Şirket ya da benzeri türden kazanç amacı taşıyan örgütler değillerdir.

İlk madde ise, mesleğini yapabilmek için kişilerin üye olmak zorunda oldukları örgütlerin (diyelim Barolar Birliği gibi) NGO olamayacakları anlamına gelir. Üyeliğin mecburi olduğu bir örgüt, tanım gereği NGO değildir.

Hükümet dışı olmak, NGO’ların politika yapmayacakları anlamına gelmez. Politika yaparlar ama bunu hükümetin ya da bir siyasal partinin doğrudan parçası olarak yapmazlar.

Devlet ve şirketler bu örgütlere değişik şekillerde bağış yapabilir, ama bu örgütler kazanç amaçlanarak kurulmamıştır. Aldıkları parayı faaliyetlerine harcarlar.

Bu açıklamalardan çıkan ve bizde çok kişinin anlamamak için –nedensiz- direndiği önemli sonuç: NGO’ların (sivil toplum örgütü yanlış çevirisini kullanmamak için burada genelde kabul görmüş bu kısaltmayı kullanıyorum) ilerici ya da gerici olabilecekleridir.

NGO’lar ilericidir, devletle mücadele ederler gibisinden bir anlayış NGO tanımına uymaz… Kişinin kendisine göre bir tanımı varsa, ona bir şey diyemem tabii!  

“Sivil toplum kuruluşu, politikayla uğraşır ve devletle mücadele için kurulur. Devlete karşı savaşmayan kuruluş kendine ne derse desin sivil toplum kuruluşu olmaz.”

Böyle bir anlayış kişinin özgün sivil toplum kuruluşu tanımı olmasının ötesinde anlam taşımaz.

Bizdeki yaygın sivil toplum kuruluşlarından birisi cami dernekleridir.

Bir başka yaygın sivil toplum kuruluşu filanca beldeyi güzelleştirme dernekleridir.

Bu kuruluşlar genellikle sağcıdırlar ama İngilizcedekine göre anlamı değiştirilmiş olarak kullanılan sivil toplum kuruluşu tanımına uygundurlar.

Sivil toplum kuruluşu gerici de olabilir, ilerici de olabilir.

ABD’deki Neocon düşünce üretimi kuruluşu örgütleri de sivil toplum örgütü kapsamına girer.

Avcı klüpleri bir başka yaygın sivil toplum kuruluşudur. Genel yönelimi apolitik de olabilir. Sivil toplum kuruluşunun belirgin bir politik yöneliminin olması şart değildir, solcu olmasının şart olmaması gibi…

1960’lı yılların Komünizmle Mücadele Dernekleri (başkanı Fettullah Gülen idi) bir sivil toplum kuruluşudur. Devletin yanında saf tutabilir, ondan destek de alabilir, ama tanıma uymaktadır.

Keza aynı yılların Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu (Dev Genç) da bir sivil toplum kuruluşudur. Hükümet dışı örgütlenme, üyelik zorunlu değil ve kazanç amacı gütmüyordu.

Bu perspektiften bakıldığında Gülen Cemaati örgütlenmesinin de NGO şartlarına uyduğu görülür.

Son yıllarda sivil toplum kuruluşu (NGO) olmaya bir şart daha eklenmeye çalışıldı ama bu konu genel kabul görmedi: şiddet kullanmamak… Ya da sivil toplum kuruluşları barışçı örgütler kapsamında tanımlanmaya çalışıldı, ama belirttiğim gibi bu tanım genel kabul görmedi.

Bu eklemenin neden yapılmaya çalışıldığını anlamak zor değil çünkü El Kaide de sivil toplum kuruluşu tanımına uymaktadır. Böyle bir kuruluşun ulusal sınırlar içinde kalması şart değildir, tıpkı başka bir NGO olan Greenpeace gibi ya da Amnesty International (Uluslararası Af Örgütü) gibi…

NGO’ların en önemli işlevi devletin genişlemesidir. Devletin bazı işlevlerini bu kuruluşların üstlenmesidir. Mesela Afganistan’da çalışan NGO’lar bu ülkeyle ilgili değişik projeleri hayata geçirirlerken, bu ülkeye müdahale eden devletlerin amaçları doğrultusunda faaliyet gösterirler. Askeri işlere karışmazlar ama eğitim ve kültürel alandaki faaliyetlerde ülkeye müdahale eden devletlerin o ülkedeki amaçlarına uygun politika yürütürler.

Keza misyonerlik kuruluşları NGO’ların tipik örnekleri arasındadır.

Kapitalizmin neo liberalizm döneminin önemli özelliklerinden birisi olan devletin sadece ekonomide değil politik faaliyetin değişik alanlarında da küçülmesi ve eski işlevini –kendi çizgisi doğrultusunda faaliyet gösteren- NGO’lara devretmesidir. (Bkz. Bob Jessop ve Joachim Hirsch’in ilgili konuda çok sayıda yayını…)

Sonuç olarak; sivil toplum kuruluşu olarak Türkçeye yanlış çevrilen NGO’lhar hükümet yanlısı ya da karşıtı olabilir. Devlet politikasının yanında ya da karşısında olabilir. Başka bir deyişle ilerici ya da gerici olabilirler.

Böyle bir özellikten solcuların kendilerine özgü bir kavram çıkarmaya çalışması, NGO’luğu kendileriyle sınırlı olarak tanımlaması hangi akla hizmet içindir, bilinmez!