Şuanda 245 konuk çevrimiçi
BugünBugün4946
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12670
Bu ayBu ay12670
ToplamToplam10481094
Yapılan işler... PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazar, 05 Ocak 2014 21:58


Almanya’da iki haftalık noel tatili bitti gibi bir şey… Üniversitelerde bu tatil üç hafta…

Bu iki hafta içinde planladıklarımı büyük oranda yapabildim. Son üç gün fena halde grip olduğum için pek bir şey yapamadım, bu nedenle büyük oranda diyebiliyorum. Neyse, iyileştim sayılır.

Önemli işlerden bir tanesi, 1968 Prag Baharı ve Ota Şik konulu tarih dersindeki ev ödevini hazırlamaktı. Gerçi Şubatın ortasına kadar zaman var ama büyük oranda yazılması gerekiyordu, aksi durumda kötü sıkışacaktım.

13-15 sayfa tutması gereken ödev şöyle bir sistematik izliyor:

İlk olarak soru geliyor. Bütün ödevlerde ve daha büyük tezlerde soru ile başlanır.

Reel sosyalizm neden kendi yapısında reform yapamadı?

Bunun ardından teziniz gelir ve yazacağınız yazının amacı da bu tezi temellendirmektir.

Tez; ekonomik alanda reform yapılmasını herkes istiyordu, ama parti yönetimleri bunun politik sonuçları olmasına karşıydı. Bu nedenle reformlar engellendi. Hiç yapılmadı değil, ama yapılanlar oldukça yetersiz kaldı.

Bunun ardından ikinci bölüm, kavramların açıklanması geliyor.

Nomenklatura (Rusça olan bu terim uluslar arası tarih literatüründe aynen kullanılır, komünist partisi üst düzey yönetimi demektir.)

Reel sosyalizm: konu bu olmadığı için kısa geçiliyor. Marksizmde güçlü kapitalist ülkelerle birlikte yaşayacak bir sosyalizm öngörülmediği için güçlü devletin varolduğu bir sosyalizm…

Pazar sosyalizmi: Sosyalist ekonomide reform yapılmasının tek anlamı vardı; Pazar mekanizmasının bir oranda sosyalist ekonomiye sokulması…

Ne oranda konusu reformun kapsamını belirliyordu.

Reform yapılmasına ihtiyaç duyulmasının nedeni, sosyalist ekonominin beklenildiği kadar verimli çalışmamasıydı. SBKP’nin 21. Kongresinde üretici güçlerin kapitalizmdekinden daha hızlı geliştirilerek onlara “yetişmek ve geçmek” kararı alınmıştı.

Marksizme göre toplumlar üretici güçlerin gelişme derecesine göre aşamalandırılırlar. Sosyalizm, üretici güçlerin gelişiminde (ki bu emek verimliliği demektir) kapitalizmin gerisindedir.

Bunun ardından sosyalist ekonomideki yetersizlik göstergeleri bölümü gelir ve ardından reformların yolunun açılması konusu başlar.

Başlangıç, SBKP’nin 20. Kongresidir. Bu kongrede Kruşçov, Stalin’i ağır biçimde eleştirir ama reformlar için önemli olan konunun başka yönüdür: SBKP tarihinde ilk kez parti kendi geçmişini eleştirmektedir. Bu durum mevcut duruma yönelik ciddi eleştiriler getirilmesinin de önünü açar. İlk ekonomik reform denemesi de 1962’de SSCB’de başlar. Beş yıllık plandaki katı merkeziyetçiliği az oranda azaltma denemesidir ve bir süre sonra da vazgeçilir.

Ek olarak, fazla üretene prim verilmesi gibi uygulamalara yönelinir.

Bundan sonraki bölüm, 1950’li ve 1960’lı yıllarda sosyalist ekonomide reformları savunan ekonomistlerin görüşlerinin ele alınmasını içerir. Bunlar SSBC’den Liberman ve  Nowoshilow, Macaristan’dan Kornai, Polonya’dan Lange ve Brus, Çekoslovakya’dan . Kosta ve Şik’tir.

Bunlar, aralarındaki farklılıklara rağmen, önemli ortak noktalara sahiptir:

Merkezi planın önemli derecede ademi merkeziyetçi olmasını, üretim birimlerinin daha büyük özerkliğe kavuşmasını; işçi ücretleriyle üretim arasında bağlantı kurulmasını, fabrikalarda üretimin planlanması için işçi konseyleri kurulmasını isterler.

Ota Şik o dönemde Çekoslovakya’da komünist partisinin önde gelen ekonomi uzmanıdır ve kendisinin görüşleri o yıllardaki sosyalizmde reform anlayışı içine yerleştirildikten sonra onun görüşleri ele alınacaktır.

Ota Şik’in diğer reform yanlılarından farkı, görüşleriyle partinin ve halkın desteğini kazanabilmiş tek kişi olmasıdır.

Burada bir ek yapılıyor; sosyalizmde reform konusu 1960’lı yıllarda bir dönem Küba’da Merkez Bankası Başkanı ve Sanayi Bakanı olan Che Guevara’nın da yakından ilgilendiği bir konudur. Che,  pazar mekanizmasının geliştirilmesine karşıdır ve bunun yerine sosyalist ahlakın yükseltilmesini önerir. Kendisi Küba’da bu yönde bazı denemeler yapar ama başarılı olamaz.

Bundan sonra Ota Şik’in ekonomik ve politik görüşleri ve sahip olunan büyük desteğe rağmen neden hayata geçirilemedikleri incelenecek…

Bu anlattıklarım 9 sayfa tuttu, son bir sayfa sonuç bölümü olacağına göre, kaldı 4-5 sayfa…

Ontoloji’den bir essay yazmam gerekiyordu, başladım, kısa zaten, bu hafta bitiririm.

Belirleyicilik Mitosu dersi daha zor… Tatilden hemen sonra 20 dakikalık konuşmam var. Aynı adlı kitabın son bölümü ya da beyin araştırmaları ve belirleyicilik ilkesinin sonuçları üzerine…

Bu arada aynı dersten yazmam gereken ev ödevinin konusunu da buldum: beyin araştırmaları doğa bilimi midir?

Soruyu değiştirebilirim de: beyin araştırmaları ne oranda doğa bilimidir?

Beynin anatomik yapısıyla ilgili olan araştırmalar doğa bilimi kapsamına giriyor. Beynin bölümleri, hangi bölümler zedelenirse vücutta hangi işlevlerin eksik kaldığı gibi konularda büyük ilerleme sağlanmış durumda…

Bilinç nasıl ortaya çıkar, bilinç beyin faaliyetinin sonucu mudur? Beyindeki kimyasal reaksiyonlar ve nöron hareketleriyle bilinç arasında hangi oranda bağlantı vardır?

Beyin araştırmalarında tartışma konusu olan, beyin ile bilinç arasında doğrudan bağlantı kurulması ve bu bağlantının fiziksel işlemler ve kimyasal reaksiyonlara bağlanmasıdır.

Yaklaşık 500 sayfalık kitabın konusu fiziksel yöntemlerin ve kavramların beyin ile ilgili ikinci tür araştırmalarda neden kullanılamayacağıdır.

Bu konu üzerinde daha fazla çalışmam gerekiyor.

Tabii bir de ontolojideki ödev için konu bulmam gerekiyor, bakalım artık, galiba gidip dersi veren kadınla konuşmam gerekecek…

Bazı arkadaşlar şaka yaptığımı sanıyorlardı ama benden yaklaşık 40 yaş küçük insanlarla birlikte aynı dersleri alıyorum ve geçmek için de aynı performansı göstermek zorundayım. Bir de şu Almancada zorlanmam olmasa, mahvettim ortalığı… Almancam epeyce gelişti ama ne de olsa ilk dil gibi olmuyor. ODTÜ’de iken İngilizce düşünebilecek kadar İngilizce biliyordum. Bu arada öğrendim ki, ilk dilin yada anadilin öğrenilmesi bilinçdışı bir eylem… İnsan bu dili düşenerek öğrenmiyor ve bu dilin öğrenilmesi sırasında beyindeki nöronal faaliyetin belirli bir silsilesi oluşuyor. Bu öyle bir silsile ki, bundan sonra öğrenilen her dil de kendine ait bir nöronal diziliş kuramıyor ve aynı diziliş kullanılıyor. Sonraki diller bilinçle öğrenildiği için de anadilin performansı yakalanamıyor. Fazla olmayan istisnalar var tabii…

Beynin öğrenme özelliğinin nasıl işlediği ve geliştiği çözümlenememiş durumda ve muhtemeldir ki genel bazı kuralların ötesinde de çözümlenemeyecek, çünkü kişiye özel bir durum, kişilere göre değişiyor.

İnsan sonuçta kültürel bir yaratık ve bilincin oluşmasında da kültürün büyük rolü bulunuyor. Genel çerçeve olarak belirleyiciliği biliniyor, ama her kişinin durumunda bu belirleyicilik nasıl oluşuyor, bilinemiyor.