Şuanda 364 konuk çevrimiçi
BugünBugün5285
DünDün3402
Bu haftaBu hafta13009
Bu ayBu ay13009
ToplamToplam10481433
Kürtler ve eleştiri PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazar, 12 Ocak 2014 14:48


KCK adına Bese Hozat tarafından yapılan, esas olarak Paris katliamıyla ilgili olmakla birlikte “Ermeni ve Rum paralel devletlerinden” de söz eden açıklama önemli tepki yarattı. HDP Eşbaşkanlarından kamuoyunda bilinen değişik isimlere kadar uzanan bir yelpazede bu açıklamaya karşı tepki gösterildi.

Bu açıklama ve sonrasındaki gelişmelerden hangi sonuçlar çıkarılabilir:

Birincisi: Herkes yanlış yapabilir, her örgüt de yanlış yapabilir. Ne ki, bunlar hassas konulardır, herhangi bir açıklama içinde yer verilirken belirlemeleri dikkatli kullanmak gerekir. Yapılan hata sonra düzeltilse bile, izi kalır. Var olan güvensizlik pekişir. Alevilerle ilgili açıklama konusunda bunu yaşamıştık, düzeltildi ama mesele bitmedi.

Kürtler, haklı olarak, yaşadıkları acılara özenle yaklaşılmasını istiyorlarsa, aynı isteme hakkı başka halklara da aittir. Bunun unutulmaması gerekir.

İkincisi: KCK, bugünkünden daha zor koşullarda Kürt halkının mücadelesini ve taleplerini desteklemiş, bunun için gerekirse bedel ödemiş insanların eleştirilerini dikkate aldığını göstermiştir. Abdullah Öcalan’ın dışarıya ilettiği son mesajda bu durum açık olarak görülüyor, arkası da gelecektir.

Belirleyici olan da budur, diğer söylemlerin üzerinde durmamak gerekir.

Üçüncüsü: açıklamaya gösterilen tepkilerin yaygınlığı memnunluk vericidir ve özellikle bir bölüm Türk solcusunun yıllardan beri Ermeni soykırımının tanınmasıyla ilgili olarak verdiği mücadelenin üzerinde yükselmektedir. Bu açıklamaya tepki gösterilmeseydi, o mücadele sonucu elde edilmiş inandırıcılık önemli darbe yerdi.

Çok değil 15 yıl önce bu ülkede Ermeni soykırımından söz etmek suçtu. Konuyla ilgili olarak yapılan toplantıların İşçi Partisi militanları ve Kemal Kerinçsiz ulusalcıları tarafından basılmalarını hatırlayalım. Orhan Pamuk bile bu soykırımdan söz ettiği için emperyalist ülkelerin marifetiyle Nobel Edebiyat Ödülü almamış mıydı!!

Ermeni soykırımı, Türkiye’yi bölmek isteyen emperyalizmin oyunu değil miydi?

Bu ve benzeri saçmalıkları yıllarca dinledik ve birçok alanda bunlara karşı mücadele ettik.

Yakın tarihte ulusalcı solcularla ulusalcı olmayan solcular arasındaki iki önemli mücadele konusundan bir tanesi Kürt halkının mücadelesi ise, diğeri de Ermeni soykırımıdır.

Bugün bu soykırım rahatça ifade edilebiliyor ise, kamuoyunun bilincinde 20 yıl öncesiyle karşılaştırılamayacak kadar fazla yer etmiş ise, bu konuma ulaşılmasında verilmiş olan mücadelenin belirleyici rolü vardır.

Ermeni soykırımı neden bu kadar önemlidir? Önemli olan İttihat ve Terakki’nin politik sorumluluğunda ama Türklerin ve Kürtlerin özellikle yerel düzeyde katılımıyla, en azından onayıyla gerçekleşmiş bu soykırımda önemli olan sadece tarihsel bir gerçeğin tanınması mıdır?

Ermeni soykırımı bundan daha önemlidir çünkü yakın tarihimizdeki büyük yalanların, inkarların başlangıç noktasıdır denilebilir.

Yıllardan beri hükümetlerin bu soykırımı tanımamak için bu kadar direnmelerinin nedeni de budur.

“Cumhuriyet’ten önce, İttihat ve Terakki’nin politik sorumluluğu altında yapılmıştır, üzücü bir olaydır” denilip, kabul edilebilirdi.

Yapılamadı, çünkü inkar ve yalan üzerine kurulmuş olan tarihimizde bu önemli halka koparsa, arkasının hızla gelmesi tehlikesi vardı.

Bir başka nokta; topraklarından sürülen Ermenilerin götüremedikleri malları ne olmuştu? Türk burjuvazisinin ilkel sermaye birikiminde bu mallara el konulmasının önemli yeri vardır, keza Kürt eşrafının zenginliğine zenginlik katmasında da…

Van gibi Batı Ermenistan’ın önemli kentlerinde Ermeni kalmadı; evleri, mal varlıkları, kısaca her şeyleri el değiştirdi.

Ermeni soykırımı kavgası, 20. yüzyıldaki Osmanlı ve Cumhuriyet tarihlerinin yeniden yazılması sorunudur.

Hükümetler, MHP, CHP, Alp Erenler vb. kuruluşlar ve ulusalcı sözüm ona solcular bu konuda birliktedir ve her yolu denemişlerdir ve deneyeceklerdir. Kürt sorunundaki kutsal ittifakın aynısı burada da vardır ve ancak dünyayı kendisinden ibaret sananlar bunu görmeyebilir.

Dünya genelinde bakılırsa, bu konudaki tartışma çoktan bitmiştir. 20. yüzyıl bir soykırımlar tarihidir ve bu konuda yazılan tüm kitaplarda Ermeni soykırımına geniş yer verilir.

“Bırakalım konuyu tarihçiler araştırsın” deniliyor ama tarihçilerin araştırmaları çoktan sona ermiştir ve ilgili yapıtlar kütüphane raflarını doldurmaktadır.

“Ermeni soykırımını herkes kabul etmiyor” imiş…

Olabilir, Nazilerin Yahudi soykırımını kabul etmeyenler de var; ama bu durum herhangi bir değişikliğe yol açmıyor.

Önümüzdeki yıl Ermeni soykırımının 100. yılıdır.

Doğal olarak daha geniş olarak gündeme gelecek olan bu konuda Kürtlerin de daha fazla kafa yormasında yarar vardır.

Abdullah Öcalan ve Ahmet Türk dışında birkaç Kürt politikacı da Ermenilerden özür dilediler. Bunlar iyi adımlardır ama sadece başlangıçtır.

Halkın katılımı olmadan soykırım olmaz. Soykırım sadece devletin açık ve gizli güçlerinin yapabileceği bir kırım değildir. Halkın bir kesimi buna aktif olarak katılır, bir kesimi de onaylayan durumda bulunur.

Aynı halkın içinden soykırım kurbanlarına destek olanlar, onları kurtaranlar da çıkar.

Osmanlı İmparatorluğu ile karşılaştırılamayacak kadar ileri durumda olan Nazi Almanyasında bile, eğer Alman halkının onaylayıcı tutumu olmasaydı, Naziler Yahudilere karşı fazla bir şey yapamazlardı.

Alman halkının bu soykırımdaki sorumluluğu yıllarca reddedildi ama son on yılda peşpeşe yayınlanan kitaplarda ortaya serilen araştırmalar bunun tersini söylüyor.

Almanya’da Nazi önemiyle açık hesaplaşma ancak 1968 hareketinden sonra başlayabildi, sancılı gelişti ve zaman aldı.

Benzer bir süreç bağırıp çağırmalarla, tehditler ve saldırılarla karışık olarak bizde de yaşanacaktır.

Yazıyı bitirirken Kuzey Kürdistan-Batı Ermenistan konusu üzerinde yeniden durayım…

Herhangi bir tartışmada konuyu ilgisi olmayan yerlere çekmek ve oradan tartışmak bizde bilinen bir yöntemdir, ama yararı da yoktur.

Kürdistan resmi olarak 1915’te de yoktu, bugün de resmi olarak yoktur.

Hem Türk soluyla hem de Kürtlerle daima yakın ilişki içinde olmuş Ermeni kuruluşlarının söylediği şudur: Bugün Kuzey Kürdistan dediğiniz yerin bir bölümü Batı Ermenistandır.

Doğru, öyle değil mi!

Van gibi önemli bir Ermeni kentinde bugün Ermeni bulunmuyor.

Ararat Dağı Ermeniler için kutsal bir yerdir.

Bunların hepsi Kürdistan sayılıyor, itiraz bunadır.

Bu itirazın neresine karşı çıkacaksınız?

Soykırım öncesinde Ermenilerin Osmanlı Anadolusunda yaygın olarak yaşadıkları konusunda itirazı olan varsa, kendisine Tüm Zamanlar Yayıncılık tarafından yayınlanmış, 100 Yıl Önce Türkiye’de Ermeniler albümünü öneririm. O albümde Ermeni halkının yerleşik hayatıyla ilgili olarak okullar, hastaneler gibi birçok kuruluşun varlığı gösterilmektedir.

Ermeniler yerleşik olarak Trakya’da bile bulunuyor.

Kürt halkının Ermeni soykırımındaki rolü konusunda feveranlar duyacağız. Normaldir, biz en az 20 yıldır buna alışığız. Aynı süreci Türklerde de yaşamıştık, azalarak da olsa halen yaşıyoruz.

20 yıl önce de Ermeni soykırımı bu ülkede bilinmeyen bir şey değildi ve bazı kişiler tarafından seslendiriliyordu. Önemlidir ama sadece bununla fazla bir şey olmadığı zamanla açık olarak görüldü. Bugün gelinen yer 20 yıl öncesiyle karşılaştırılamayacak kadar ileridedir ve daha alınacak yol yine de az değildir.

Aynı sorun Kürt halkının karşısında da duruyor.

Reddedenler olacaktır, çarpıtanlar olacaktır, bağırıp çağıranlar olacaktır…

Varsın olsun, biz bunlara alışığız…

İyi olan nokta, Kürt hareketinin sorumlularının –özensiz ifadeler kullanmak dışında- bu konuda kafalarının açık olması, Ermeni soykırımını ve bu soykırımda Kürtlerin rolünü kabul etmeleridir.

Bu iyi bir başlangıç noktasıdır, ama sadece başlangıç noktasıdır.