Şuanda 465 konuk çevrimiçi
BugünBugün6001
DünDün3402
Bu haftaBu hafta13725
Bu ayBu ay13725
ToplamToplam10482149
Suriye ile savaş planı mı, güldürmeyin insanı! PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Cumartesi, 29 Mart 2014 09:34


Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun makam odası dinlenerek basına sızdırılan Suriye tapesiyle ilgili olarak gösterilen tepkilere iki taraflı olarak baktığınızda ya gülersiniz ya da bir ülkede taraflar bu kadar yolunu şaşırabilir mi diye kendinize sorarsınız.

AKP tarafından başlayalım:

Başbakan diyor ki, “inlerine gireceğiz.”

Ama bu arada kendi inlerine çoktan girildiğinden hiç söz etmiyor ya da gizlemeye çalışıyor. Çok gizli olması gereken bir toplantı bile –tapenin netliğinden de anlaşıldığı gibi doğrudan kayıt yapılmış yani büyük ihtimalle odaya bant yerleştirilmiş- dinlenebiliyorsa, devlet ciddiyeti çoktan bitmiş demektir. Meydanlarda bağırıp çağırabilirsin ama gizli toplantının dinlenmesini bile önleyemiyorsun demektir.

Düşman uzaklarda değil, senin içinde…

Hatırlayacaksınız, iki yıl kadar önce Suriye’de Esad’ın da katıldığı önemli bir toplantının yapıldığı salonda bomba patlamış, birkaç üst düzey görevli ölmüş, Esad kıl payı kurtulmuştu. Bombaladıkları, savaştıkları isyancılar sadece uzakta değildi, orada içlerindeydi.

Bilinen Ortadoğu yönteminde olduğu üzere durumu açıkça kabul etmek yerine, “kesin İsrail yapmıştır” gerekçesine sığınılmıştı. Son derece gizli olması gereken toplantıya bile sızabiliyorlar, düşman senin içinde, inine çoktan girilmiş meselesi üzerinde durulmamıştı.

AKP Hükümeti de benzer durumdadır.

“Vatan hainliği, casusluk” vb. tamam ama bu nasıl bir devlet!

İnine çoktan girilmiş!!!

Diğer tarafın bir bölümündeki komedi de az değil…

Deniliyor ki, hükümet Suriye ile savaş çıkarma planı yapıyordu. Savaşa hayır!

Yanlışım varsa düzeltin, ama Türkiye ile Suriye zaten 3,5 yıldır savaş halinde değil mi?

Savaş olması için mutlaka resmen ilan edilmiş olması mı gerekiyor?

Suriye’deki iç savaşın başından beri Türkiye ÖSO’yu ve hatta El Nusra’yı destekledi. Topraklarında onlara üs verdi. Sınırdan kolayca geçiş yamalarını sağladı. Silah ve militan verdi. Halen de veriyor.

Ya da Türkiye 3,5 yıldır Suriye ile zaten savaş halindedir.

Siz hangi savaşın başlamasına hayır diyorsunuz.

Hayır dediğiniz savaş 3,5 yıldır zaten var.

Türkiye Suriye’ye resmen savaş ilan etse bundan daha fazlasını yapamaz.

Kaldı ki Süleyman Şah Türbesi ile ilgili durumun da savaş ilanından ziyade seçim öncesi afili bir operasyon kapsamında ele alınması gerekiyor.

Planlar tutsaydı özel harekatla sınırlı ve gösterişli bir operasyon yapılacak ve seçimde malzeme olarak kullanılacaktı. İlan edilmemiş savaş ise iki taraflı olarak sürecekti.

İki taraflı olarak diyorum, savaşın bir de Suriye tarafı bulunuyor.

Önce küçük örnekten başlayayım:

İki yıl kadar önce Suriye ordusundan bir albay Türkiye’ye sığınır.

Hatay’daki üst düzey bir MİT görevlisi bu kişiyi gözaltına alır ve gizlice Esad rejimine teslim eder ve adam idam edilir.

Daha sonra bu görevli yakalandı, işi 100 bin dolar karşılığında yaptığını açıkladı ve hapis cezası aldı.

Büyük örnek ise Reyhanlı’dır.

Reyhanlı katliamı Suriye’nin işidir. Reyhanlı Suriye için normal bir savaş hedefidir.

Neden, çünkü burası El Nusra’nın sınır ötesindeki ana lojistik merkezidir, sınırdan asıl geçiş noktasıdır. El Nusra ile savaşan bir güç için böyle bir yer tipik askeri hedeftir.

Hiçbir örgüt kendi üs alanında katliam yapacak kadar aptal değildir.

Efendim, neymiş, El Nusra katliamı üstlenmiş!

Katliamdan beş ay sonra böyle bir haber çıkmış, ardından da El Nusra tarafından yalanlanmıştı.

Bir silahlı mücadele örgütü yaptığı eylemi aradan beş ay geçtikten sonra üstlenir mi?

Üstlenecekse hemen üstlenir, beş ay sonra bunu yapmak da nereden çıktı diye sorulmaz mı?

Şam-Lazkiye irtibatını güvenceye almak için Banyas’taki Sünnilerin öldürülmesi de bu kapsamda ele alınmalıdır.

Suriye’de şiddetli bir savaş var ve Esad yönetimi de kendine göre içerde ve dışarıda gerekli gördüğü adımları atacaktır.

Bu adımlardaki vahşeti kınayabilirsiniz ve haklı da olursunuz…

Ama unutulmaması gerekir: Nüfusun onda birinin ülke dışına kaçtığı ve bu kaçışın halen sürdüğü, kadınlara tecavüzün karşılıklı olarak tavan yaptığı, rejim uçaklarının attığı varil bombalarıyla hedef gözetmeden insanların öldürüldüğü, kendilerinden olmayanın tekbir sesleri arasında kellesinin uçurulduğu bir savaşta başka ne olacağını bekliyordunuz?

Orada savaş vahşet boyutuna ulaşmış durumdadır. Ve bu durum iki taraflı olarak böyledir.

Tahmin edilebileceği gibi çarpıtma, yalan haber yayma gırla gidiyor.

Savaş, bilinir, önce gerçeği tahrip eder ve bu nedenle de duyulan her haberin, hangi yönde olursa olsun ihtiyatla değerlendirilmesi gerekir.

Geçen yıl Gezi Direnişi’nin ardından Suriye’de bir bölüm aydın TC Büyükelçiliği önünde gösteri yapıp, Türkiye’yi halka karşı şiddet kullandığı için kınamıştı!!!

Bu eylem karşısında gülmekten başka ne yapabilirsiniz!

Şu veya bu görüşü savunabilirsiniz ve burada da dikkat çekilen savunulan görüş değildir…

Birazcık gerçekçi olmaya çalışalım, olup biteni olduğu gibi görmeye çalışalım ve kendimizi kandırmaktan vazgeçelim.

Başkalarını kandırdığını sanan genellikle önce kendisini kandırıyor…

Bunu biraz olsun anlamaya çalışalım…

Suriye’deki savaş nasıl durdurulabilir konunda hiçbir şey söylemeyeceğim çünkü artık çok geç…

Bu savaş kolay kolay bitmeyecek ve kimse de kazanamayacak…

Rejim güçleri Şam’daki durumlarını sağlamlaştıracaklar, bu kez Lazkiye tehlikeye girecek ve bu böyle gidecek…

Savaşı şu veya bu taraf kazansa ne olur, ülke mahvolmuş durumda…

160 bin ölü, 2,5 milyon mülteci, sökülüp Türkiye’ye taşınan fabrikalar, cebine parayı koyanın mülteci kamplarından ikinci eş olarak aldığı Suriyeli kadınlar ve daha neler ve neler…

Suriye’de yıllardır yaşanan Esad terör rejimi sonuçta kör şiddete yol açtı, kör şiddet karşılıklı olarak birbirini besleyerek gelişti.

Önceki bir yazıda da belirtmiştim: Suriye’deki savaş 21. yüzyılın ilk dünya savaşıdır. Doğrudan veya dolaylı olarak karışmayan bulunmuyor.

Türkiye’ninki dışarıdan müdahale de İran’ın Suriye’de savaşan pastarları dış müdahale değil mi?

ABD emperyalist de Rusya Federasyonu başka bir şey mi?

Suriye artık sadece haritada bütünlüğü olan bir ülkedir ve ülke Sünniler, Nusayriler ve Kürtler arasında fiilen üçe ayrılmış durumdadır…

Ve bu savaşın kazananı olmayacak…