Şuanda 352 konuk çevrimiçi
BugünBugün5918
DünDün3402
Bu haftaBu hafta13642
Bu ayBu ay13642
ToplamToplam10482066
Irak'ta Sünni isyanı PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazar, 15 Haziran 2014 09:30


Öncelikle bugünkü (15 Haziran 2014) Radikal’de Cengiz Çandar’ın yazısını okumanızı isteyeceğim. (İnternet üzerinden ulaşabilirsiniz.)

Bu yazıda Çandar, Daily Beast adlı İngilizce yayınlanan ve dikkate alınır yorumların bulunduğu internet gazetesine referans vererek, Irak’ta IŞİD’in nasıl bu kadar hızlı ilerleyebildiği sorusuna cevap arıyor.

Irak ordusundaki Sünni askerler savaşmadan silahlarını bırakıyorlar ama ilerleme hızını açıklamak için bu durum yeterli değil… IŞİD’in ilerlediği bölgelerde yıllardan beri bulunan ve çalışan başka Sünni gruplar da bulunuyor. Bunların da IŞİD’in hızla ilerlemesine önemli katkısı bulunuyor. Başka bir deyişle, Irak’taki hızlı ilerleme sadece IŞİD’in işi değil…

Saddamcılar var, Nakşibendi Ordusu var ve diğerleri…

Bunun hemen ardından, beklenebileceği gibi, değişik Sünni grupların ne kadar süre bir arada bulunabilecekleri sorusu geliyor. Soru haksız değil, çünkü Suriye’de ikisi de Sünni olan IŞİD ile El Nusra arasında çatışma yaşandığı biliniyor.

Irak’taki durum biraz da Afganistan’dakine benziyor. Taliban olarak bilinen örgüt tek parça değil, farklı kanatlardan oluşuyor. ABD, bu ülkede savaşı kazanamayacağını anlayınca Taliban’ın ılımlı sayılan kanadıyla bir süreden beri ilişki geliştiriyor.

Bu ülkede açık işgal sona erince iç savaşın başlamasına kesin gözüyle bakılıyor. Afganistan’daki merkezi hükümetin kısa sürede devrilmesi mümkün çünkü gücü bulunmuyor ve ardından da Taliban içi iç savaş başlaması söz konusu…

Irak’ta da aynısı olur mu, bakalım göreceğiz.

Maliki’nin Şii eksenli politikasına karşı gerçekleşen Sünni ayaklanmasına karşı Maliki’nin tutumu “benzerliğin bu kadarı olur” dedirtecek cinsten…

Maliki, Türkiye ve ABD’ye çağrı yaparak, IŞİD’e karşı hava bombardımanı yapılmasını istiyor. Ya da “benim imkanım yok, siz hepsini öldürün” demek istiyor.

Yapabilecek durumda olsaydı böyle yapacağı açıktır.

IŞİD de bu arada boş durmuyor ve esir aldığı askerler arasındaki 1700 kadar Şii’yi öldürüyor, Sünnileri ise bağışlıyor.

Maliki’nin Şii kafası ile Esad’ın Nusayri kafası birbirine ne kadar benziyor.

1981 yılında Suriye’nin Hama kenti Müslüman Kardeşler’in isyanı gerekçe gösterilerek yerle bir edilmiş ve yaklaşık 40 bin kişi öldürülmüştü.

Maliki’nin imkanı olsaydı benzerini yapardı.

Sünni örgütler durur mu? İmkan buldukları yerde Şiileri, Nusayrileri katledeceklerdir.

Sen yapınca iyi de aynısı sana yapılınca kötü mü oluyor?

Fırsat bulunca dini karşıtını katletmek nasıl durdurulur, diye sorulursa, bunu insaniyet çağrıları yaparak durdurmak mümkün değildir. Azınlıkta olan bir dönem insaniyete uyar, günün birinde elinde imkan olunca da karşıtına aynısını yapar. Bu sefer karşısındaki insaniyet çağrısı yapmaya başlar ve bu böyle sürüp gider…

Tarihin yorumunu değiştirmek gerekiyor.

Düzenli olarak Kerbela’yı anıp, Muaviye’ye küfredip sonra da insaniyetten söz etmek olmaz.

Aynısı Sünniler için de geçerlidir.

Herkes tarihte kendisini haklı gösterecek çok sayıda örnek bulabilir ve bu konuda herhangi bir çözüme ulaşmak da mümkün değildir.

Mezhep savaşı İslamiyete özgü değil, Hıristiyanlıkta da yaşandı ve sona erdi.

Katoliklerin bir günde yüz bin Protestanı öldürdüğü St. Bartelmi katliamı sürekli olarak anılsa ve böylece de nefret körüklenseydi, Katoliklerle Protestanlar arasında barış olmazdı.

Bugün ve gelecekte barış isteyen, yüzyıllar öncesinden gelen düşmanlığı çözebilmek mümkün olmadığına göre, bunu geri plana itmek zorundadır.

Aksi durumda, tarihten gelen nefret söylemi sürekli olarak karşılıklı düşmanlık doğurur ve bu da uygun koşullarda bir yerden patlar. Karşı taraf bunu unutmaz ve gün gelir o daha güçlü duruma geçince aynısını karşısındakine yapar ve bu böyle sürüp gider.

Her yeni olay yeni düşmanlıklara birikim sağlar…

Bu düşmanlığı ve karşılıklı katliamları durdurmak istiyorsanız, ilk adım olarak tarihi yeniden yorumlamak zorundasınız.

Bu gereklilik Sünniler, Şiiler, Nusayriler, Aleviler ya da tarafların bütün bileşenleri için geçerlidir.

Tarihteki düşmanlıkları sürekli hatırlatarak, anarak dostluk, kardeşlik olmaz.