Şuanda 497 konuk çevrimiçi
BugünBugün6022
DünDün3402
Bu haftaBu hafta13746
Bu ayBu ay13746
ToplamToplam10482170
Hayırlara vesile olsun! PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Salı, 17 Haziran 2014 18:44


Aslında ilerici ve gerici emperyalizm yazısının ikinci bölümüyle anti kapitalizm-marksizm yazılarını yazmam gerekiyordu, ama ne yapayım ki, başka konular gündemde…

Ülkemizde gündemin sık değişmesi iyi değil kötüdür. Hiçbir şeyin doğru dürüst yaşanılamadığını, konudan konuya atlandığını gösterir. Halk olarak böyleyiz, tek konu üzerinde fazla durmaktan sıkılırız. Benzer bir durumu çeşitli sol örgütlerin düzenlediği panellerde de görürsünüz. Panel iyi başlar ve herkes konu hakkında fikrini söyler ama bu durum fazla sürmez. Konuşmacılar düşünüle

Bilecek her konu üzerinde görüş belirtmeye ya da panel konusu hakkında genel geçer konuşmaya başlarlar. Sorular derseniz aynı özellikte sorulur. Her şeyin üzerinde biraz durulur, başka konuya atlanır. Bunun adı en hafif belirlemeyle bilgi yetersizliğidir.

Gelelim yazımızın konusu olan iki tane hayırlara vesile olabilecek habere…

İlk haber, EMEP’in HDP’den çekildiğiyle ilgili… HDP’nin ayrı politik hattı olan bir parti olarak örgütlenmesini doğru bulmuyorlarmış ve eylem birliği çerçevesinde sadece HDK bünyesinde kalacaklarmış…

Beklenen bir karardı. EMEP, HDP’yi bir eylem birliği yapısı olarak görüyor ve HDP’nin tersi yöndeki açıklamalarını eleştiriyordu. Önceki yıllardan bildiğimiz örneklere göre bu kararı çabuk bile aldılar. Kongreye katılabilir ve oturumları bloke etmek için çalışabilirlerdi örneğin… Anlaşılan ne yaparlarsa yapsınlar HDP’nin ayrı bir politik hatta örgütlenmesini engellemelerinin mümkün olmadığını anlamış olacaklar…

Bu örgütle oldukça olumsuz deneyler yaşadım. Türkiye’de EMEP ne ise Avrupa’da da DİDF odur. İkincisi birincisinin uzantısıdır. Kısa bir süre içinde yer aldıkları Avrupa Barış Meclisi’ni çalıştırmamak için ellerinden geleni yapmışlar, sonra baktılar ki olmayacak, ayrılmışlardı. Bu Meclis kendilerinden sonra dört yıl daha sürdü ve Türkiye’nin ilk barış ana konulu gazetesini yayınlamak dahil iyi işler de yaptı.

Önce herkesin yeri belli olur, daha sonra eylem birliği gerekliliklere göre yapılabilir.

HDP içinde aynı anlayışla yer alan diğer bileşenleri de böyle bir karar bekliyor. HDP gelecekte başarılı olur veya olmaz, ama bu partinin politik çizgisini benimsemiyor iseniz, bari insanlara ek sorun yaratmayın. Herkes kendi yolunda gitsin…

İkinci gelişme dün gerçekleşti ve CHP ile MHP ortak cumhurbaşkanı adaylarını açıkladılar: Ekmeleddin İhsanoğlu.

Bu kişiye yöneltilen itirazlar, burada CHP’ içinden gelenleri değil, soldan gelenlerden söz ediyorum, hayret vericidir.

Adamın sağcı ve islamcı olmasından söz ediliyor, sanki tersini savunan varmış gibi… İhsanoğlu’nun bir özelliğini daha aktarayım: Bugünkü Hürriyet gazetesinde Taha Akyol, İhsanoğlu’nun 1977’de Libya’yı ziyaret eden Türkeş’in tercümanlığını ve Ortadoğu konusunda danışmanlığını yaptığını yazıyor.

İhsanoğlu AKP’li değil hatta bazı konularda AKP ile ters düşen birisi…

Soruyu daha somut sormadan önce çok sayıda kişinin cumhurbaşkanlığı seçimini genel ya da yerel seçim ile karıştırdığını belirtmek gerek…

Cumhurbaşkanını halk seçecek ve Fransa’da olduğu gibi iki turlu seçim yapılacak…

İlk turda adaylardan birisi yüzde 50’yi geçerle ikinci tura gerek kalmayacak…

Adayların hiç birinin ilk turda yüzde 50’yi geçememesi durumunda en fazla oy alan iki aday ikinci tura kalacak ve aralarında yeniden seçim yapılacak…

İlk turda bir adayın yüzde 50 sınırını geçmesi hayli zor görünüyor.

Bu durumda ikinci tura kalacak iki adayın (aday olması durumunda) RTE ile Eİ olacağı söylenebilir.

İlk turda herkes aday gösterecek…

HDP de gösterecek, muhtemelen başka sol adaylar da gösterilecek, sağdan da başka adaylar mutlaka çıkacak…

Bu adaylardan hiç birisinin ikinci tura kalma şansı bulunmuyor.

İlk turda herkes kendi adayına oy verecek, burası belli; ikinci turda kime oy verecek?

İkinci turda seçimi boykot edebilirsiniz, ki bu RTE’yi seçin anlamına gelir…

Eİ’ye oy verirseniz islamcı ve sağcı mı olursunuz?

Aklı başında kimse böyle düşünmez, ama böyle olmayan insan sayısı da o kadar çok ki…

RTE’nin yenilgiye uğraması, değişik alanlarda AKP’ye karşı seslerin daha fazla yükselmeye başlaması demektir.

Örnek mi istiyorsunuz: Anayasa Mahkemesi Başkanı, Gezi ve sonrasındaki toplumsal hareketlenme olmasaydı iktidara karşı biraz zor konuşurdu.

RTE’nin yenilgisi hareketlenme için daha elverişli koşullar yaratacaktır.

Yıllar önce Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimi yapılmış ve ilk turda ırkçı Ulusal Cephe önderi Le Pen ile (yanlış hatırlamıyorsam eğer) Chirac en fazla oyu alarak ikinci kura kalmışlardı.

İkinci turda Fransız Komünist Partisi ve solun akla gelebilecek bütün bileşenleri, sosyalistler ve Yeşiller ile birlikte Chirac’a oy verdiler ve Le Pen’in cumhurbaşkanı seçilmesini engellediler.

Fransa başkanlık sistemiyle yönetildiği için cumhurbaşkanı bizdekine göre oldukça geniş yetkilere sahiptir.

Sol böyle davranarak sağcı mı olmuştu?

Bunu sormak bile abestir.

İkisinden birisini tercih etmek gerekiyordu, başka seçenek yoktu ve daha az kötü olan tercih edildi.

Politika kimlik deklerasyonu değildir, mümkün olanı yapmaktır.

Sadece o günü değil, geleceği de düşünmektir.

RTE aday olursa ve de seçimi kaybederse, hiç fena olmaz doğrusu…