Şuanda 343 konuk çevrimiçi
BugünBugün5911
DünDün3402
Bu haftaBu hafta13635
Bu ayBu ay13635
ToplamToplam10482059
Taraf olmayan, bertataf olur! PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazar, 24 Ağustos 2014 20:48


Ağustos 1982 yazısında o zamanı anlatmıştım, şimdi gelelim günümüze...

 1982-2007 yılları arasında Acilcilerin şu veya bu kesimiyle bağım olmadığı gibi geçmişte bu ismin içindeki konumumdan da söz etmedim. Derken, 25 yıl sonra, Özgür Medya sitesini kuran arkadaşlar düzenli yazı yazmam için beni çağırdılar.

Kabul ettim ve yazmaya başladım. Ortalama olarak haftada üç kez…

Neden beni çağırdılar gibi bir soru sorulmalıdır.

Öyle ya, bir tarafta Lazkiye’de örgüt genel sekreteri geçinen bir tip var, öteki tarafta ise gerilla Rıza bulunuyor. Ben ise 25 yıldır yokum, neden beni çağırıyorsunuz?

Başkası yok, onun için…

Her kesimde adı bilinen politik olarak aktif bir insanım. Lazkiye’dekinin her tarafından pislik akıyor. Diğerinin ise teorik ve pratik olarak herhangi bir özelliği bulunmuyor. Acilciler ile 25 yıl sonrasında da olsa ilişkilendirilebilecek, herkesin de isim olarak bildiği ben varım. Bu nedenle çağırdılar, başkası olsaydı onu çağırırlardı ve normali de bu olurdu.

Eklemek gerek, diğer iki kişiye de ambargo koydular, özellikle de birincisine…

Birkaç ay yazı yazdıktan sonra değişik arkadaşların 1982 ayrılığını bilmediklerini ve merak ettiklerini anladım. Uygun bir dille bu ayrılığı anlatmaya başladım ve beklemediğim gelişmeler oldu.

Lazkiyeli Muhabarat önce Faiz isminde bir hemşerisinin ileti adresini kullanarak daha sonra da açıkça bana saldırmaya başladı.

Türkçede bir söz vardır: eceli gelen köpek cami duvarına işer.

Bu söz sanki Lazkiyeli Muhabarat için söylenmiş…

Birkaç ay sonra bu siteyi kurdum ve geçmişin bildiğim karanlık işlerinden başladım: Ali Çakmaklı’nın öldürülmesi ve Muhabarat ile birlikte çalışma…

İlk icraatım Filistin’de öldürülen dört yoldaşla ilgili yapılmak istenilen anmayı engellemek oldu. O dönem hiç ilgim bulunmadığı için bilmiyordum, öğrenince hemen harekete geçtim.

Filistin’de dört yoldaş Suriye adına El Fetih’e saldırdıkları eylemde öldürülmüştü. Üç tanesi çatışmada ölmüş, bir tanesi ise esir düştükten sonra öldürülmüştü. Ve Lazkiyeli Muhabarat bu yoldaşları “İsrail saldırısında şehit oldular” temelinde anmak istiyor, bu amaçla çevreye davetiye gönderiyordu.

Bu konuda yayın yapınca anma yapılamadı.

Ardından Lazkiyeli Muhabarat anlaşma teklif etti: ikimiz de susalım, internettekileri de zamanla kaldıralım.

Reddettim. Elinden geleni ardına koyma, neymişsin görelim bakalım…

Buraya kadar beni en çok şaşırtan konu şudur:

İnsanlar çok şey biliyordu, uzun zamandır uzak olan ben cahil kalmıştım. Seslerini çıkarmıyorlar ya da çıkaramıyorlardı. Tavır alıyorlardı ama alttan alta… Kesinlikle açık konuşamıyorlardı. Buna çok şaştım ve üzüldüm. Acilciler ne duruma düşmüş, dedim kendi kendime… Teorik ve pratik herhangi bir yetkinliği bulunmayan ve her tarafından pislik akan bir tip tehdit ve şantajla insanları susturmuştu.

Şunu da anlamak gerekiyordu tabii; çok sayıda kişinin rahatını bozmaya niyeti yoktu. Politikmiş gibi görün, geçmişe dayanarak havanı at ve gerisine de karışma…

Lazkiyeli Muhabarat da kendisine dokunulmaması şartıyla herkesi övmeye ve paye dağıtmaya hazırdı. Sanki dağıtacağı payenin anlamı varmış gibi…

Aradaki süreci atlıyorum, biliyorsunuz ya da sitedeki üçte ikisi bu konuyla ilgili 25 yazarın yer aldığı 2000’den fazla yazıdan da öğrenebilirsiniz.

Bu süreç içinde çeşitli tepkiler aldık. Türkiye solu zaten Lazkiyeli tipi de tanıdığı için yaptığımızı büyük oranda olumlu buldu. Baştan kuşkulu yaklaşanlar bile daha sonra iyi bir iş yaptığımızı belirttiler.

Türkiye solu çapında bir iş yaptık. Meseleyi fazlasıyla kirli bir kişi kapsamından çıkardık, bir örgütün kendi geçmişiyle hesaplaşmasına dönüştürdük. İyi ve kötü yanlarımızı ortaya koyduk, yapabildiklerimizi ve yapamadıklarımızı anlattık.

Böyle bir değerlendirmeyi kapsamlı ve açık olarak yapmak, ne yazık ki, solda ilk kez bize düştü. Bunu herkesin yapması gerektiğini de defalarca belirttik.

Bu değerlendirme kapsamında sol içi şiddetin nedenleri ve nasıl önlenebileceği konuları üzerinde de durduk. Bu konuda hem internette hem de “Nebil Rahuma ve Sol İçi Şiddet” adıyla çıkan bir kitapta uzun bir yazı da hazırladım.

2013 yılındaki Reyhanlı katliamına adı karışan Lazkiyeli Muhabarat panik içinde yakın zamana kadar adına eylem çağrıları yaptığı Acilciler adlı örgütün 20 yıldan beri bulunmadığını açıklamak zorunda kaldı. (Gerçekte 20 yıldan beri Acilciler değil ama Sacilciler (Suriye Acilcileri) vardı.) Acilciler’in adı bir dönem 1977 yılında bile olmadığı kadar öne çıktı. Yayın organlarına çok sayıda söyleşi verdik.

Acilciler adı böylece yıllardır içinde bulunduğu pislikten kurtarıldığı gibi, Lazkiyeli Muhabaratın elinden de alındı.

Amaçlarımızın tümüne ulaşmış olduk.

Burada belirtmek gerekir:

Acilciler’in kendisini halen politik olarak gören bir bölümü bu süreçte yer almadı. Kimisi sesini çıkarmadan bekledi, kimisi ise “yanlış yapıyorsunuz, biz iki tarafa da karşıyız” diye belirlemelerde bulundu.

Biz insan sayısına değil işlevselliğe bakarız. Sitede yazanların birkaç katı da çevremiz vardı ve Acilcilerin geriye kalanına gerek duymadan işi sonuna kadar götürebildik.

Hatırlayacak olursanız, bu süreç içinde eski Acilcilerin süreçte yer almayan hatta karşı olanlarına bir kereden fazla çağrı yapmadım. Çağrı yapan diğer arkadaşlar da bir süre sonra bundan vazgeçtiler.

İki tarafa da karşı olan üçüncü tarafçılar sonunda bir tarafın ötekini imha ettiğini gördüler. Üçüncü taraflık ancak iki taraf arasında görece dengenin var olduğu durumlarda geçerlidir. Taraflardan birisi ötekini imha edince üçüncü tarafın zemini de kalkar.

Taraf olmayanlar bertaraf olmayı seçtiler. Taraf olmamakla önemli ve büyük bir işin yapılmasını engelleyemediklerini, onlar katılmasa da bu işin yapılabildiğini gördüler.

Lazkiyeli Muhabarat karşısında açık konuşamayan, ancak arkadaş toplantılarında konuşabilen ya da içinden homurdanabilen insanların, şimdi konuşuyor olmalarının ne oranda ciddi olduğunun takdirini kendilerine bırakıyorum.

Açık konuşalım:

Kendisini politik olarak gören Acilcilerin bir bölümü gerçekte politik değildir. Politik mücadele yapmıyorlar, yapıyormuş gibi görünüyorlar.

2008-2013 arasında yoğun olarak yürüttüğümüz kendi geçmişini değerlendirme ve olmayan örgütün adını kirli amaçları için kullanmayı sürdüren tipi açığa çıkarma kampanyamıza karşı çıkmalarının asıl nedeni de buydu: Acilcilerin 1980 öncesindeki adını kullanarak hava atmak dururken, şimdi geçmişi açık olarak değerlendirmenin, kötü yanlarımızı da ortaya koynanın sırası mı?

Bazılarına göre “Acilcileri rezil ediyorduk”.

Tersine, adı Muhabarat ile özdeşleşmiş bir örgütün tarihindeki pisliği temizledik, o adı devrimci hareketteki yerine yeniden yerleştirdik.

Çok sayıyla değil işlevli sayıyla iş yapılacağını herkese bir kere daha gösterdik.

Sonuca gelirsek…

Politik mücadele içinde yer almak, belirli bir hedef çerçevesinde faaliyet yürütmeyi gerektirir. Bu faaliyet için gerekli örgüt biçimleri değişir; örgüt de olabilir, çevre de olabilir, duruma göre değişir.

Politik mücadele; genel geçer konuşmak, solcu görünmek ve her nabza göre şerbet vermek değildir.

Açık kıstaslarınız vardır, açık bir yeriniz vardır.

Genel olarak solcu olmak, politik mücadelede yer almak değildir.

Bu konuda insanlara zorlama yapılmasını doğru bulmuyorum. İsteyen yapar istemeyen de içkili toplantılarda geçmişi yad eder ve kendince böylece devrimcilik yapar. Kendisinin bileceği iştir!

Hapisten çıkalı 20 yıl olmuş ama hiçbir şey yapmamış genel geçer devrimcilerle işim olmayacaktır.

Bu kesimle ilişki kurmak istemiyorum. Harcanan zaman ve enerjiye değmez.

Kimsenin dışlanmasından yana değilim ama açık kıstaslarımız vardır. Bunlara uymayacak olanların kendi yolunda gitmesi herkes için daha hayırlı olur.

Beni hayrete düşüren bir konuyu daha belirterek yazıyı bitiriyorum:

Bazı arkadaşlar örgüt kuracağımızı düşünüyormuş…

Önceki yazıda ne zaman ayrı örgüt kurulur ne zaman kurulmaz konusunu yazmıştım, tekrar etmeyeceğim. Ama diyelim ki, böyle bir niyetimiz var. İyi ama, kendi adıma konuşayım, 20 yıldır doğru dürüst bir şey yapmamış insanlarla örgüt kurmaya kalkacak kadar aptal olmadığımı sanıyorum.

Böyle düşünülmesi normal çünkü bazı arkadaşlar 35 yıldır ne teorik olarak ne de pratik politikada taş üstüne taş koymamışlar.  

Kendileri katılmayınca örgütün geçmişiyle ilgili önemli işler yapılamayacağını sanmaları da bu eksiklikten kaynaklanıyordu.

Bu yanılgıdan kurtulmaya çalışmanızı tavsiye ederim, başka ne diyeyim!

Biz devam edeceğiz…

Geçmişimizin değerlerini bugüne aktaracağız…

Hepsi bu kadar!

 

Son Güncelleme: Pazar, 24 Ağustos 2014 21:05