Şuanda 387 konuk çevrimiçi
BugünBugün5944
DünDün3402
Bu haftaBu hafta13668
Bu ayBu ay13668
ToplamToplam10482092
Kobane düşerken... PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 06 Ekim 2014 23:36


Saat gece yarısını geçtiği sırada İD’nin (İslam Devleti) Kobane’ye girdiği ve kent merkezine doğru ilerlediği kesinleşmişti. Çok sayıda haber kaynağında aynı haber vardı. Kobane’de kalan sivillerin Türkiye’ye geçmesi sürerken, İD de karşılaştığı sert direnişe rağmen ilerliyordu.

Beklenmedik bir gelişme olmazsa Kobane için “düştü” denilebilir.

Bundan sonra ne olacağı konusunda değişik varsayımlarda bulunulabilir. Her durumda İD’nin Türkiye’ye saldırmasının söz konusu olmadığı açıktır.

Neden saldırsın, hiçbir neden yok!

İD’nin Rojava’nın diğer kantonlarına hemen yöneleceğini sanmıyorum…

Gelişmeler yapılacak olan pazarlığa bağlı…

AKP, Salih Müslim’e açıkça belirtti: “Bizden yardım istiyorsanız özerklikten vazgeçeceksiniz.”

Kobane’nin düşmesi Rojava’nın özerkliğini tahribe yönelik ilk adımdır.

Müslim’den geri adım atması istenecek ve atmazsa saldırının süreceği tehdidi yapılacak…

Kobane’nin düşmesi AKP ve Esad’ın yararınadır.

Eklemek gerekir, Barzani’nin de yararınadır.

İD’ye karşı oluşmuş ve içinde ABD’nin de bulunduğu ittifak, İD’ye saldırıyor, ama esas olarak Irak’ta saldırıyor. Bazen Kobani çevresindeki İD güçlerine de saldırdılar, az biraz hasar verdiler, ardından da “savaşmaya devam edin” deyip çekildiler.

Dünyada her şeyin ABD’nin kumandası altında yürüdüğünü sananlar politikadan hiçbir şey anlamamış olanlardır.

ABD yıllardan beri dünya polisidir ama her yere yetişmesi, her sorunu çözmeye yönelmesi mümkün değildir. Yerel ittifaklara ihtiyacı vardır. İhtiyaç demek, onların isteklerini de dikkate almak demektir. ABD hem AKP ve hem de Barzani’yi dışlayan bir yönelime girmez.

ABD ve Türkiye’nin Irak ve Suriye’deki hatalarını düzeltmeye yöneldikleri söylenebilir.

Saddam yıkılmasaydı Irak’ta Şiiler ve dolayısıyla da İran güçlenemezdi. İD ise hiç olmazdı.

Türkiye, Esad’ı zayıflatmak için bu kadar çaba harcamasaydı, Rojava olmazdı. Rojava, Esad’ın ülke içinde otoritesi kaybetmesinin sonuçlarından bir tanesidir.

Politikada önemli bir adım atıldığı zaman, özellikle de Ortadoğu’da bunun sonuçlarının neler olabileceğini tahmin etmek her zaman mümkün olmuyor.

Bundan sonraki adım, Suriye’nin toprak bütünlüğü temelinde, Esad ile veya Esadsız bir geçiş hükümeti kurulmasıdır. Gelişmeler değişik yönlerde olabilir ama ülkenin toprak bütünlüğü genel taleptir. Türkiye ve İran bunu özellikle istiyorlar. İsrail bunu istemediğini defalarca belirtti ve muhtemel bir Kürdistan’ı desteklediğini açıkladı ama bu talep dikkate alınmayacak gibi görünüyor.

Her durumda bölgedeki kanlı savaşın süreceğini, barışın mümkün olmadığını belirtmek gerekir. Suriye ve Irak görünürdeki bütünlüklerini sürdüreceklerdir ama içerisi kan gölüne dönmeye devam edecektir.

02.08.2013 tarihinde “Kürtler yalnız mı, yalnızsa neden?” başlıklı bir yazı yazmıştım. O sırada El Nusra’nın Rojava’ya saldırısı ve buna karşılık Barzani ve genelde kamuoyunun ilgisizliği söz konusuydu. Barzani, Rojava’ya geçişleri bile engelliyordu.

O yazıda Türkler ve Kürtlerin herkesi suçlamak konusunda birbirlerine ne kadar benzediklerini anlatmıştım. Kendinden başka kimsen yoksa ya da var olan destek oldukça zayıfsa, bunun için herkesi (hatta insanlığı bile!) suçlamamak ve önce kendine bakmak gerekir.

Kobane ile ilgili dayanışma eylemleri var. Kuzey Kürdistan’ın değişik merkezlerinde Kürtler sürekli eylem halindeler, keza Avrupa ülkelerinde de öyle… Türk solunun bir bölümü bu eylemlere katılıyor. Avrupa ülkelerinde sol güçlerin bir bölümü için de benzeri söylenebilir. Sonuç olarak ise, Kobane ve genelde Rojava için Kürt halkının –o da tamamının değil- dışında önemli bir gücün bulunmadığı söylenebilir.

Yapılan gösteriler, havaalanlarında eylemler, değişik kurumların işgali iyidir hoştur ama Kobane’ye herhangi bir etkisi olmamıştır, olması da mümkün değildir.

Avrupa ülkelerinde bu şekilde kamuoyu yaratılmaz ve hele bu yolla hükümetlerin zorlanıp harekete geçirilmeleri mümkün değildir.

Kobane ve genelde Rojava ile ilgili kayda değer bir dayanışma hareketi yoktur.

Dayanışma hareketinde mutlaka ve mutlaka yaşanılan ülkenin halkı da yer almalıdır. Büyük çoğunlukla Kürtler ve bir bölüm Türkten oluşan dayanışma hareketi olmaz.

Böyle bir hareketin içinde –çoğunluk olmasalar bile göze batacak kadar fazla- Alman, İngiliz, Fransız… bulunması gerekir. Sadece kişi olarak değil, onların içinde bulundukları kurumların da bulunması gerekir.

Ancak böyle bir dayanışma hareketi ülke hükümetini harekete geçmeye zorlar.

Binlerce insan sokağa dökülünce bir şey olacağını sanmak ve sadece sayıya bakmak eski bir yanlışımızdır ve halen de sürmektedir.

Tepki göstermek iyidir, ama gösterilen tepkinin az da olsa işe yaraması önemlidir.

Yine bir yıl önceki yazıya döneyim…

Yazının tamamını okumak isteyenler www.enginerkiner.com adresine girip, yukarda solda “site içinde arama” bölümüne yazının başlığını yazarlarsa, yazıya ulaşabilirler.

Bu yazı değişik tepkilere neden olmuştu. Kürtlerin kendilerini yönetme haklarından, de facto durum yaratmalarından ve bunu da kimseye sormaya ihtiyaçları olmadığından söz edilmişti.

Aradan bir yıl geçti ve durumu görüyoruz.

Madem kimseye ihtiyacın yok; haklı olarak düşman gördüğün TC’den ve ABD’den neden yardım istiyorsun?

İD ile bu kez farklı bir de facto durum yaratıldı.

Bundan sonra ne yapılabilir?

Kuzey ve Batı Kürdistan’daki Kürt halkının özerklik mücadelesini sonuna kadar desteklemek gerekir.

Bu destek, politik dengeleri iyi hesaplayın, de facto durumlar hem fırsat hem de tuzak olabilirler, dikkatli olun; denilmesini engellemez.

Türkiye, güç dengesinde lehine değişen durumdan hareketle isteklerini artık daha güçlü dayatacaktır.

Ve bu bölgede savaş bitmeyecektir…

Koalisyonun Kobane’nin doğusundaki İD’yi bombaladığı haberi var şu anda…

Bombardıman İD’ye ne kadar hasar verir, bilmek mümkün değil, ama zaten içeriye girmiş bir gücü bombardımanla durdurmak mümkün değildir. Yerleşim birimine havadan bombardıman yapamazsınız çünkü kimin isabet alacağını bilemezsiniz.

Kobane’de tek evde bile direnişçiler kalsa, “düştü” denilmeyecektir…

Umarım böyle olur ama sonuçta önemli bir darbe yenildiği de açıktır.