Şuanda 481 konuk çevrimiçi
BugünBugün6011
DünDün3402
Bu haftaBu hafta13735
Bu ayBu ay13735
ToplamToplam10482159
X grubu PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Perşembe, 13 Kasım 2014 22:06


Bu başlıkla ilgili konuyu parçalı olarak da olsa geçmişte anlatmıştım. Bilgi olarak değişen bir şey olmamakla birlikte, bu kez başka yönden anlatmaya çalışacağım.

“X grubu”, “184’lükler” gibi belirlemeler, Devrimci Yol tarafından bize takılmış olan isimlerdi. İlk ismi, varlığımızı bildikleri ama bizim henüz isim kullanmadığımız dönemde takmışlardı. İkincisi ise, TDAS’ın 184 sayfa olmasından hareketle takılmıştı.

DY’nin isim taktığı sadece biz değiliz.

Hangi yıldı hatırlamıyorum, Kitle isimli dergiyi çıkaranlar ikiye ayrılmıştı. İki tarafın yayın organının adı da aynı kalmıştı. Tek farkla ki birisi 5 TL diğeri 7,5 TL idi. DY de onlara “5’lik kitle, 7,5’luk Kitle” diye hitap ediyordu.

Hoş bir şey değildi yaptıkları ve 12 Eylül sonrasındaki dönemde başkaları onlara aynısını yapmadı. DY’un –Almanya’da bulunan Taner Akçam dışında- bütün Genel Komitesi’nin (siz Merkez Komitesi olarak okuyun) birlikte yakalanması iyi bir alay konusu olabilirdi. “Birbirlerine pek bağlılar, ayrı yakalanmayalım diye aynı evde kalmışlar” gibisinden…

Böyle şeylere gerek yok…

Kızıldere’nin ardından biraz zaman geçtikten sonra Mühendislik Fakültesi’nden Murat –kendisini Sosyalist Fikir Kulübü’nden tanırdım- beni aradı ve ODTÜ’de çalışma yürütmenin uygun olacağını söyledi. Her fakültenin bir sorumlusu olmalı ve orada çalışma yürütülmeliydi. Okulda üç fakülte vardı: Mühendislik, İdari İlimler ve Fen Edebiyat… Ben sonuncu fakültedeydim ve burada benim sorumlu olmam isteniyordu. Kabul ettim.

Her fakültenin iç bölümleri de bulunuyordu ama buna girmiyorum.

Arada bir üç kişi toplanıyorduk ve değişik gelişmeleri birbirimize aktarıyorduk. THKP-C’ye yönelik genel bir sempati vardı ve bizim yaptığımız da içerden şu veya bu tarihte çıkacaklara dışarıda bazı şeyleri hazırlamaktı.

Sorumluluk bölgelerimiz hakkında birbirimize soru sormaz ve bilgi almazdık. İdari İlimler ya da Mühendislikte ne oluyor bilmezdim, onlar da Fen Edebiyat’ı bilmezdi. Bilgiyi sadece genel olarak verirdik.

Hepimiz okulda bilinen insanlardık ve üstümüze vazife olmayan konularda bilgi sahibi olmaya kalkmamız da hiç doğru değildi.

Okuldaki çalışma dengesiz gelişti. Fen Edebiyat’taki ilişkileri geldikleri kentlerde çalışma yapmaya yönelttik. Bu konuda çok genel bilgi verdiğimi hatırlıyorum. Sonradan anladığım kadarıyla diğer fakültelerde böyle bir çalışmaya girilmemişti. Sonuç, beklemediğimiz bir hızda yayılma oldu.

1974 yılında Ecevit affı ile çok sayıda kişi tahliye olduğunda o günün koşullarında yaygın denilebilecek bir ilişki ağına sahiptik.

Taner Akçam İdari İlimler fakültesindeydi. İsim olarak biliyordum, o kadar… Benim alanım değildi. Geniş bir çalışması varmış, bir şey diyemem. Sadece o dönem okulda hayli ihtiyatlı hareket ettiğimizi ve genişliğe yönelirken çok dikkatli olduğumuz belirtmek gerek. Aksi durumda hepimiz yakalanırdık ve zaten darbe de yedik ama yayılmadan kaldı.

Önce İlker ardından da onun aracılığıyla Yüksel ile bu arada tanıştım. İlker daha önce SFK üyesi olmadığı ve bulunduğu bölüm de bizimkine uzak olduğu için tanışmamız söz konusu olmamıştı.

1974’te içerdekiler çıkınca beklemediğimiz bir durumla karşılaştık: eski THKP-C’liler o çizgiyi savunmuyorlardı. Bunu Ankara’da devrimci hareket içinde yaygın olan gevezelik ortamından kolayca duymak mümkündü. Hasan Basri bize 1975’te katıldı. Kendisi 3. THKO davasından 1974’te tahliye olmuştu, Perinçekçilerin etkisi altındaydı ama İlker ile konuşmalarıyla birlikte PC çizgisine ikna oldu.

İlker, Yüksel ve ben birkaç kere uzun uzun tartıştık. Bir başka arkadaş Necati de vardı. Ayrı bir çizgi izlemekten başka çaremiz yok gibi görünüyordu.

Yüksel son kez konuşulmasını istedi. Oğuzhan’ı eskiden tanıyordum, gittim konuştum. 1974 sonu ya da 1975 başıydı. Hiçbir şekilde anlaşamadık. Bu bilgiyi arkadaşlara da ilettim ve artık sonuç belliydi: ayrı örgüt olacaktık.

O dedikodu ortamında “X grubu” lafı ortaya çıkar. Bir grup var, hangi boyutta belli değil, adı da X olsun artık!

Buraya kadar tamam, gelişme böyle…

Bundan sonrası ilginç, şöyle ki: X grubunun 1974 öncesinde de var olduğu, baştan beri ayrı örgütün amaçlandığı gibi iddialar ortaya atıldı. Bu iddiayı bir dönem İdari İlimler sorumlusu olan Yıldırım’ın (Koç) ya da Hakkı Yazıcı’nın çıkardığını sanmıyorum. Bu iddia büyük ihtimalle Oğuzhan ya da Nasuh’tan çıkmıştır.

Peki neden çıkmıştır, insanlar neden böyle bir iddia ortaya attılar?

Ne tür ilişkilere sahip olduğumuz bilmiyorlardı, Oğuzhan ilişkileri devretmemi istemiş, ben de reddetmiştim. ODTÜ ve biraz da çevresinde bir grup olarak düşünüyorlardı. Gerçekte ise 1975 yılında ODTÜ’de varlığımız kalmamıştı denilebilir. Hepimiz ya mezun olmuştuk, bazıları da gerekli notu alamadığı için okuldan atılmıştı ve ODTÜ bizim için artık yoktu.

1972-74 arasında ODTÜ’de kendi sorumluluk alanımda uğraştığımız insan sayısı, boşuna uğraştıklarımız da dahil olmak üzere 15-20 kişiyi geçmez. Bizim asıl çalışmamız okulun dışındaydı.

Bir yıldır TDAS’ı yazmakla uğraşıyordum çünkü bize hem o dönem yoğun olan Mahir Çayan eleştirilerine karşı cevap hem de savunabileceğimiz yazılı bir metin gerekiyordu. TDAS 1975 yazında 300 tane basıldı ve hemen ilişkilere dağıtıldı.

“X grubu çok önceden vardı” saptaması bundan sonra çıktı. Yaklaşık 15 yerleşim biriminde TDAS ile karşılaştılar ve bizim ODTÜ ile sınırlı kalmış bir grup olmadığımızı gördüler. Bilmiyorum ama tahminime göre daha sonra Devrimci Yol’dan olacak diğer sorumlu arkadaşlara da “bunlar eskiden beri ayrı çalışıyormuş” dediler ve galiba biraz da kızdılar.

Taner Akçam’ın “haberim olmadan X grubu için çalışıyormuşum” saptaması yersizdir ve yanlıştır. Bizim ne mühendislik ne de idari ilimlerden hiç ilişkimiz olmadı. Sadece İlker ile tanışmıştık ki o da aynı okulda olmamıza rağmen okul üzerinden kurulan bir ilişki değildi. Taner’in artık ne kadar ilişkisi varsa onları bizim almamız söz konusu değildi. Bizim asıl çalışma alanımız zaten ODTÜ değildi. Öyle başlamıştık ama kısa sürede dışına çıkmıştık.

1975 yılında Ankara’da güçlü olduğumuz okul ODTÜ değil, Nasuh’un okulu SBF idi.

O yıllarda Basın Yayın Yüksek Okulu SBF bünyesindeydi. Ömür de bu okuldandır, başkaları da…

“X grubu 1972’den beri vardı” söyleminin gerekçesi budur.

Kendilerine göre konuya açıklama getirdiler, ama bu doğru değil…

Eğer 1974 yılında tahliye olanlar ve daha sonra Devrimci Gençlik ve ardından da Devrimci Yol’u oluşturanlar THKP-C çizgisini savunsalardı, böyle bir grup hiçbir zaman olmayacaktı. Onlara epeyce ilişki devredecektik. Ama savunmuyorlarsa kimse bizden böyle bir devir beklemesin.

Ankara’da hakkımda 40 çeşit lafın dolaştığını tahmin edersiniz. Bana öyle yukardan konuşamazlardı ve zaten böyle de yapmıyorlardı. Hepsi beni 1970’ten, İleri Dergisi’nden, Kurtuluş’tan ve başka işlerden tanıyordu. Başka birisi olsa kötü ezerlerdi, buna eminim.

Gelecek yazıda başka bir yönden konuya devam edeceğim…