Şuanda 440 konuk çevrimiçi
BugünBugün5984
DünDün3402
Bu haftaBu hafta13708
Bu ayBu ay13708
ToplamToplam10482132
Yoldaş yüzlü kapitalizm PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Perşembe, 29 Ocak 2015 19:47


Bu başlık 1998 yılında yayımlanan İngilizce bir kitaba aittir: Capitalism with a Comrarade's Face. Deyim, bildiğim kadarıyla, 1989 sonrasında kullanılmaya başlandı. Anlatılmak istenilen; eski reel sosyalist, yeni kapitalist ülkelerdeki burjuvazinin önemli oranda eski komünistlerden oluşmasıydı. Bu komünistler sıradan parti üyeleri değildi, sorumluluk taşıyan insanlardı.

Bu tezi sayısal olarak kanıtlamak gerekiyordu ve öyle de yapıldı. O zamanki adıyla Çekoslovakya, Macaristan ve Polonya’da şöyle bir araştırma yapıldı:

1989 öncesinde politik, ekonomik ve kültürel alanlarda ön planda olan kişiler, birkaç yıl sonra hangi durumdaydılar. Bu üç ülkede 500-1000 arasında değişen sayılarda insan araştırıldı. 1988 yılında saydığımız bu üç alanda partide sorumluluk taşıyan komünistler, 1989’da iktidar değiştikten sonra 1993’de ne yapıyorlardı?

Bu üç ülkede politik (parti sorumluları), ekonomik (büyük ekonomik işletme yöneticileri) ve kültürel (yazar, şair, Yazarlar Birliği görevlisi vb.) alanda ön planda olanların yaklaşık yarısı iktidar değişiminden dört yıl sonra da konumlarını koruyordu. Bu genel ortalamadır.

Bu araştırmanın daha önemli yanı, bu üç kesim arasındaki eşitsizlikti.

Politik olanların yaklaşık yüzde 40’ı eski konumunu korurken (çoğu emekli yapılmıştı), kültürel alanda bu oran yüzde 44, ekonomik alanda ise yüzde 70 idi.

Eski büyük devlet işletmeleri yoktu, çoğu özelleştirilmişti ama eski kombina yöneticileri büyük oranda yeni işletmelerde de yöneticiydi.

Normal, çünkü onlar ekonominin nasıl işlediğini biliyorlardı ve dahası ülkeye akan yabancı sermaye de neyin ne olduğunu iyi bilen bu insanlarla çalışmayı tercih ediyordu.

Bu araştırma zamanla iki ayrı bölgede daha yapıldı: Doğu Avrupa (Bulgaristan, Romanya) ve Rusya Federasyonu ile Ukrayna.

Doğu Avrupa’da dikkat çeken özellik komünist parti görevlilerinin üç kesiminin konumlarını sürdürme rakamlarının birbirine yaklaşmasıdır. Rusya ve Ukrayna’da ise fark oldukça azalmıştır. Ülke büyüdükçe araştırılması gereken insan sayısı da artacağı için Rusya rakamlarının Orta Avrupa ülkelerindeki kadar kesin olması beklenemez, ama eğilimi gösterebilecek kadar açıktılar.

Başka bir deyişle Rusya’da SBKP’nin politik ve ekonomik alandaki sorumluları büyük oranda pozisyonlarını –başka isimli görevlerde de olsalar- korumuşlardı. Kültürel alandakiler de…

Bu durumu dışarıdan bir bakışla bile gözlemlemek mümkündür çünkü Rusya Federasyonu’nda, Orta Avrupa ülkelerinin aksine devlet başkanı, başbakan gibi yeni görevliler komünist partisinin bilinen isimleridir: Yeltsin, Putin gibi…

Kafkasya ve Orta Asya Sovyet eski cumhuriyetleri hakkında böyle bir araştırma yapıldı mı, bilmiyorum. Ama bu ülkelerdeki durumun Rusya’dan hiç farklı olmadığı rahatlıkla söylenebilir.

Eski reel sosyalist ülkelerdeki kapitalizmin kadroları büyük oranda komünistlerden oluşmaktadır. Bu ülkelerde kapitalizmi kuran, içlerinden bir bölümü yıllarca MK ve Politikbüro’da da bulunmuş komünistlerdir.

Burada eski sosyalist ülkelerde kapitalizme geçişin mekanizması üzerinde durmayacağım. İlgilenen okur, www.enginerkineryazilar.wordpress.com adresinde Marksizm ve Kaybolan Gelecek yazısından bunu okuyabilir. (Orada başka yazılara referans da verilmektedir.)

Çin Halk Cumhuriyeti’nin evrimi de önemli bir konudur. 1978’de Den Xiaoping ülkeyi emperyalist sermayeye açacak düzenlemeleri yapmaya başladı. Bu ülkeye yapılan büyük dış yatırımlar emperyalist ülkelerdeki sermaye fazlasının emilmesinde önemli işlev gördü.

Çin Komünist Partisi en fazla üyeye sahip olan partidir ve yapılan tüzük değişikliğiyle zenginler de partiye üye olabilmektedir. Burjuvazi de KP üyesi olabiliyor anlayacağınız…

ABD devletinin hisse senetlerini en fazla alan iki ülkeden birisi Suudi Arabistan ise diğeri Çin’dir. Bu yüksek alım, Doların güvenilirliği için son derece önemlidir. (Bu konuyu ayrıntılı olarak Şubat’ta yayınlanacağı tahmin edilen 40 YIL SONRA TDAS’ta ayrıntılı olarak anlatıyorum.)

Bu açıklamaların ardından ilk sonuç olarak şu söylenebilir: 1989 sonrasında emperyalizme en büyük katkıyı pazarları genişleterek komünistler yapmıştır. Bu gelişme yeni değil, 1970’li yılların ortalarında farklı bir tarzda görülüyordu. Bu yıllarda SSCB, ABD ile yoğun ticaret ilişkisine girmişti ve aralarındaki ticaret metropol-sömürge ülke ilişkisindeki gibiydi. SSCB hammadde satıyor, işlenmiş madde alıyordu. (1975’te yayımlanan TDAS’ta bu konu vardır.) O zaman bunun geçici bir durum olduğu değerlendirmesini yapmıştım, ama böyle olmadı.

1989 sonrasında ise her çeşit kısıtlama kalktı, kapitalist sermaye eski sosyalist ülkeleri adeta istila etti. İçerde de muhalefetten çok daha fazla işbirliğine hevesli ortaklar buldu.

Bu durum nasıl açıklanabilir?

Bu konuda çok yazdığım için yine kısaca belirteceğim (dileyen yukarda verilen referanslara bakabilir):

Sosyalizmde geriye dönüş olabilir, demek, hiçbir açıklama yapmamak demektir.

Neden bütün ülkelerde geriye dönüş oldu, kapitalizme dönüş oldu?

Cevaplandırılması gerekir.

Bu geriye dönüş bütün ülkelerde neden benzeri aşamada gerçekleşti? Modernleşmenin bir üst aşamasına geçerken başarılamadı ve kapitalizme dönüldü, neden acaba?

Kısa yoldan bir dönem için inandırıcı gibi görünen cevap bulmak kolaydır ama o zor sorular sürekli karşınıza çıkacaktır.

Bu sosyalizmin ilk denemesiydi, çok şey beklememek gerekir; denilebilir.

Bu da cevap değildir.

Coğrafi olarak küçük bir alanda (önemli bir kent) üç ay bile sürmemiş Paris Komünü için böyle bir değerlendirme yapılabilir. Sosyalizmin oradaki iktidar tarihi çok kısa sürmüştür.

SSCB’de ve dünyanın altıda birinde ise 74 yıl sürdü.

Diğer ülkeleri saymıyorum.

Bu 74 yıllık tarih, sosyalizmin iktidar tarihidir. Geniş bir alanda ve uzun sürmüştür. Bu tarih, Paris Komünü örneğindeki gibi değerlendirilemez.

Bu konuda kısaca şunlar söylenebilir:

Marksizm sadece kapitalizm analizi değildir. Kapitalizmin yerine sosyalizmin kurulmasını da içerir ve bu sosyalizm gelişerek komünizme varacaktır.

1989’dan sonra Marksizmi sadece ilk bölümden, kapitalizm analizinden ibaret olarak görmek yaygınlaştı, ama bu doğru değildir.

Komünistler 20. yüzyıl boyunca, özellikle de 1960’lı yıllara kadar kapitalist iktidarları devirmekte büyük başarı gösterdiler. Hemen ardından sömürge kurtuluş savaşları başladı, ki bu savaşları yürütenlerin büyük çoğunluğu da sosyalizme sempatiyle bakıyordu.

Gerisi beklenildiği kadar gelmedi.

Teoride modernleşmenin ya da popüler adıyla sanayileşmenin sadece kapitalizmle gerçekleşebileceği düşünülürdü. SSCB, 1927-1941 arasında sosyalist modernleşmenin mümkün olduğunu gösterdi. Yarı feodal ülke, sanayi ülkesi haline geldi. Emek üretkenliği konusunda ABD’den gerideydi ama artık aynı düzlemde yer alıyordu.

Bu gelişme 1960’lı yıllara kadar sürdü. Bu yıllarda sosyalist ülkelerde “bundan sonra ne yapacağız, böyle gidersek çökebiliriz” konusunda yoğun bir tartışma yaşandı. En bilineni Çekoslovakya’dır ama bu ülkeyle sınırlı değildir. (Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde bu konuyu içeren tartışmaya, iki genel sekreter, Ulbrict-Honecker tartışması için 1989 Berlin Duvarı kitabına bakabilirsiniz.) Tartışmayı küçük değişikliklerle aynı şekilde devamı savunanlar kazandı ve 20 yıl sonra da 1989 geldi.

Komünistler kapitalist iktidarları devirmekte oldukça başarılıydılar, kapitalizme karşı savaşı dünyanın hemen her ülkesine yaydılar ama iktidara geldikleri ülkelerde kapitalizm karşısında yaşayabilecek alternatif bir düzen kurmakta yeterli başarıyı gösteremediler.

İddiaları farklıydı ama üretici güçlerin geliştirilmesinde kapitalizmin artan oranda gerisinde kaldılar. Kapitalizm otomasyonla üçüncü sanayi devrimini gerçekleştirdi, sosyalist ülkeler yapamadılar. Bazıları konunun önemini bile anlamadı (örneğin Honecker).

Ve rejimin çözülerek tarih sahnesinden çekilmesi geldi…

Bitirirken bir önceki yazıya bağlayacağım:

Sosyalizmin 50-60 yıl önceki başarılarını tekrarlayarak bir şey olmaz, son 25 yıldan söz etmek gerekir.

1989 sonrasında tekelci kapitalist ülkelere en büyük katkıyı yapan komünistler değil midir?

Sanki başarılı olmuş gibi başkalarının solculuklarını ölçmeye kalkıyorlar…

Bu arkadaşlara 20. yüzyıl tarihindeki performanslarını hatırlatmakta yarar vardır.

Çoğu o tarihten kaçıyor, 1980’li yılları hatırlamak bile istemiyor. Bunun yerine öncesinden söz etmekle yetiniyor.

Bu yıl, Gorbaçov’un SBKP Genel Sekreteri seçilmesinin (1985) 30. yılıdır.

Otuz yıl önceki dünya ile bugünkü dünya birbirinden çok farklıdır ve emperyalizm lehine oluşan bu büyük farkta partileri yıllarca iktidarda kalmış komünistlerin büyük payı bulunmaktadır.

Hatırlamak istemeyenlere duyurulur…

 

 

 

Son Güncelleme: Cumartesi, 31 Ocak 2015 00:26