Şuanda 405 konuk çevrimiçi
BugünBugün130
DünDün6244
Bu haftaBu hafta14098
Bu ayBu ay14098
ToplamToplam10482522
HDP ve reel sosyalizm PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 30 Mart 2015 12:36


HDP’ye soldan yapılan en önemli eleştiri, sınıf partisi olmadığı ve sınıf analizi yapmadığıdır.

Doğrudur, böyledir.

Buradan hareketle HDP’nin sol bir parti olmadığına karar veriliyor ve bu kararı verenlerin önemli bölümü de sol parti diye CHP’yi seçiyor.

Komik bir durum ama bizde komiklik fazlasıyla bulunduğu için üzerinde durmayalım.

HDP’nin temel talebi; halkların, cinsiyetlerin, dillerin ve dinlerin eşit haklar temelinde birlikte yaşamasıdır. Aynı dinden olunsa bile farklı mezheplerden olmanın boğazlaşmak için gerekçe olduğu, kadın cinayetlerinin peşpeşe geldiği, kadının toplumsal hayattan dışlanmasının ve kadın sünnetinin yaygın olduğu Ortadoğu’da bunlar önemli taleplerdir.

Ülkemiz için daha somut konuşacak olursak; Kürtler, Aleviler, kadınlar ve farklı etnik ve cinsel kimlikler eşit haklara sahip olarak birlikte yaşayabilecek midir?

HDP bunu savunuyor ve burada sınıfsal analiz bulunmadığı da açıkça görülebilir.

Kürtler ama hangileri; patronlarla işçileri aynı kategoride değerlendirmemek gerekir, denilebilir.

Benzeri bir saptama çoktan sınıfsal ayrışmaya uğramış Aleviler için de yapılabilir.

Kadınlar için de benzeri söylenebilir; eşitlik ama kimin için ya da burjuva kadın da erkeğe göre geri planda kalıyorsa bundan bize ne, denilebilir.

Hatırlayanlar vardır, benzeri bir durum 12 Eylül sonrasında idamlara karşı açılan kampanyada da görülmüş ve bir kısım marksist-leninist “idamlar durdurulsun, idam cezası kaldırılsın” taleplerinin sınıfsal olmadıkları eleştirisini getirmişti.

Haklıydılar! İdamlar durdurulsun demek, sadece devrimciler ve adli suçlular için değil faşistler için de durdurulsun demekti. Halbuki idam cezalarının faşistler için durdurulmaması gerekirdi!

“İdamlara hayır, faşistler hariç” türünden bir talep savunulması gerekiyordu.

Söylenebilecek bir şey bulunmuyor. Bazı ML’lerin kusuruna bakmamak gerekiyor!

HDP’nin istekleri ve gerçekleştirmek için çalıştıkları 74 yıllık reel sosyalizm tarafından başarılamamıştır. Sınıfsal değil diye küçümsenen bu istekler en başta bu nedenle önemlidir.

Reel sosyalizm halkların birlikte yaşamasını başaramamıştır.

Başarmış olsaydı SSCB’nin dağılmasının ardından çok sayıda yeni devlet kurulmazdı: Estonya, Letonya, Litvanya, Ermenistan, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan, Moğolistan gibi…

Üç neslin hayatını kapsayan 74 yılda Sovyet kimliği oluşturulamadığı gibi yeni kurulan devletlerin bir bölümü de birbiriyle kanlı bıçaklı durumdadır. Mesela Azerbaycan-Ermenistan gibi… Sovyet dönemi öncesinden gelen çelişkiler çözülmek yerine buzdolabına kaldırılmış ve ardından bütün şiddetiyle yeniden ortaya çıkmıştır.

Benzeri bir durumu yedi ülkeye bölünen Yugoslavya’da da görüyoruz. İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerle işbirliği yapan ve yapmayan halklar arasında yıllardır süren çelişki, sosyalist Yugoslavya döneminde dondurulmuş ama çözülememiş ve ardından şiddetle yeniden patlak vermiştir. Tabii bu çelişkiyi dışarıdan kışkırtanlar da olmuştur ama esas olan ülkede varolan çelişki temelidir.

Gelelim kadınların durumuna…

Reel sosyalizm kadınlar için önemli haklar gerçekleştirdi ama bu durum rejimin erkek egemen bir karaktere sahip olmasını engellemedi. İktidardaki sosyalist/komünist partilerin politik-bürolarında kaç kadın bulunduğuna dikkat edilirse bu durum kolayca anlaşılabilir.

Dillerin durumu daha da fecidir. SSCB’deki uluslar politikasının Ruslaştırmayla birlikte sürdürüldüğünün o kadar çok örneği var ki…

Azerbaycan alfabesi üç kere değişir: Arap harflerinden Latin harflerine, ardından da Kiril alfabesine… Nazım Hikmet’in yakın arkadaşı olan tanınmış Azeri yazar Anar ile yıllar önce Bakü’deki evinde söyleşi yapmış ve bunu Yazın Dergisi’nde yayınlamıştım. Anar, Sovyet döneminde Türkçenin nasıl bastırıldığını ve Nazım’ın da buna çok kızdığını örnekleriyle anlatmıştı. Ve eklemişti: Rusça yazmasaydım dünyaca tanınan bir yazar olamazdım, bunu da biliyorum.”

Rusçanın yararları da oldu ama bir halkın dilinin bastırıldığı da açıktır.

HDP, Kürt burjuvalarına karşı tavır almıyor diyenlerin, komünist parti yöneticilerinin kitle halinde burjuvaziye katılması hakkında birkaç laf etmesini beklerdik, ama anlaşılan boşuna bekliyoruz…

Reel sosyalizm dönemindeki büyük olumsuzlukların sorumlusu olarak sadece yöneticileri görmemek gerekir. İnsanlar devrim öncesinde başka halklara düşmanlık içinde yetişmişlerse, sonrasında da bir şekilde bunu sürdüreceklerdir. Ya da bu durum en azından yıllar sonrasında da olsa kaybolmayacak ve kendisini yeniden gösterecektir.

Eski Demokratik Almanya Cumhuriyeti (DAC) bölgesinde ve bazı sosyalist ülkelerde ırkçılığın kendisine verimli bir toprak bulmasının nedenleri üzerinde düşünülmesi gerekir. Tekelci burjuvaziyi ortadan kaldırınca faşizmle hesaplaştığını sanan komünistler, faşizmin güçlü kültürel yanını hiçbir zaman anlamadılar. DAC de tıpkı Federal Almanya gibi yabancı işçi getiriyordu, sadece bunlar ağırlıkla Mozambik ve Vietnam’dan geliyordu. DAC’deki yabancılar yasası F. Almanya’dakine rahmet okutacak kadar kötüydü. Yabancı işçiler ailelerini getiremezdi, toplumla karışık yaşayamazlardı. Üstün Alman ırkı kendisine sosyalist dediğinde bile bu özelliğinden vazgeçmiyordu.

Din, ulus, mezhep cins farklılıklarıyla eşit haklar temelinde birlikte yaşamayı mümkün olduğu oranda sosyalizm öncesinde öğrenmek gerekir. Kişi olarak, John Halloway gibi “iktidarı ele geçirmeden dünyayı değiştirmek” yanlısı değilim. İktidar ele geçirilmeden de dünya değiştirilebilir ama bunun önemli sınırları bulunmaktadır.

Sosyalizm ya da anti kapitalist toplum döneminde ne yapılabileceği, daha önce ne yapılabildiğine sıkıca bağlıdır.

HDP’nin talepleri bu nedenle kapitalizm karşıtı olanlar için önemli ve desteklenmesi gereken taleplerdir.

Son Güncelleme: Pazartesi, 30 Mart 2015 12:40