Şuanda 288 konuk çevrimiçi
BugünBugün528
DünDün6244
Bu haftaBu hafta14496
Bu ayBu ay14496
ToplamToplam10482920
Sınıf analizi ve açmazları PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Cumartesi, 09 Mayıs 2015 11:25


Önceki yazıda da belirtmiştim yeniden belirteyim: sınıfların varlığına ve sınıf analizinin gerekliliğine inanıyorum. Sınıf analizinin öneminin fazla abartıldığını ve bu nedenle de toplum analizinde önemli noktaların kaçırıldığını düşünüyorum.

Somut örnek olarak Nazileri ve faşizm tahlilini alalım.

Dimitrov ve III. Enternasyonal faşizmi tekelci burjuvazinin en militarist, en şoven kesiminin diktatörlüğü olarak tanımlamıştı. Burada bu tanım ne kadar doğruydu ve yine bu tanım 1930’lar Almanyası özeline mi aitti, genelleştirilmesi doğru mudur gibi sorulara girmeyeceğim. O dönem “en… en…”li faşizm tanımı olarak bilinen bu tanım yapıldı.

Bu tanım sınıf analizini de içerir.

Bu tanıma göre faşizm, tekelci burjuvazinin bir kesimine özgüydü. Tekelci burjuvazinin diğer kesimi gericiydi ama faşist değildi. Ya da faşizm, tekelci burjuvazinin ayrışmasını da içeriyordu.  Dünya genelinde de benzer bir durum vardı: tekelci burjuvazi ABD, İngiltere ve Fransa’da da iktidardaydı ama bu ülkeler İtalya-Almanya ve Japonya’ya karşı –SSCB ile birlikte-  savaşıyordu.

Bu analize göre hedef tekelci burjuvazinin faşist kesimiydi. Bunun dışında kalan bütün güçler; işçi sınıfı, köylülüğün büyük kesimi, küçük burjuvazi, orta burjuvazi ve hatta tekelci burjuvazinin faşist olmayan kesimi anti-faşist bir cephede toplanabilirdi.

Komünistler için böyle bir cephenin öncü gücü işçi sınıfı olmalıydı ama cephe içindeki her sınıfın kendine göre niyeti olacaktı.

Cephenin sınıfsal bileşimine uygun olarak anti-faşist bir cephe programı hazırlanır ve uygulamaya konulur.

Benzer bir özelliği anti-tekel cephelerde de görebiliriz. Burada da tekelci burjuvazi karşısındaki bütün sınıf ve tabakaların birleştirilmesine çalışıyor. Tekelciliğe karşı cephe programı da cephenin sınıfsal bileşimine uygun olarak düzenlenir.

Her iki örnekte de sınıf analizi; hedef alınan gücü (tekelci burjuvazinin faşist olan kesimi ya da genel olarak tekelci burjuvazi) ve bunun karşısındaki güçler bileşkesini (anti-faşist veya anti-tekel cephe güçleri) ve buradan hareketle de cephenin programını belirler.

Burada kaçırılan ve kaçırıldığının farkında bile olunmayan nokta şudur:

Nazizm örneğinden hareket edersek: sınıf analizi ve buradan hareket ederek anti-faşist cephe ve onun programı, Nazilerin nasıl iktidara gelebildikleri, komünistleri ve sosyal demokratları nasıl saf dışı edebildikleri konularını boşlukta bırakmaktadır.

Bu durumu faşizm tanımı yapılıncaya kadar 1930’lu yıllarda Almanya komünistlerinde ve genel olarak III. Enternasyonal’de görmek mümkündür. Nazilerin SBKP’den sonra dünyanın ikinci güçlü komünist partisini sokakta ve sandıkta yenebilecekleri hiç düşünülmemiş ve hatta ısrarla tersine inanılmıştı.

Nazilerin Alman işçilerinden çok sayıda oy alabilmeleri de inanılmaz bir durumdu; ama gerçekleşmişti.

Sosyal demokratlarla komünistler işbirliği yapsaydılar Nazilerin iktidara gelmesi önlenebilirdi görüşü, Nazilerin nasıl olup da bu kadar güç kazanabildiğini açıklamaz. Naziler, güçlü bir sosyal demokrat partiyle komünist partinin işbirliği yapmasını gerektirecek kadar güç kazanabiliyorlar. Bu gücü nasıl kazandılar; sınıf analizinin buna getirebildiği cevap bulunmuyor.

Komünistler ve sosyal demokratlar kendileriyle fazlasıyla meşguldüler. Hep kendilerinin ne yapacağını planlıyorlar, bu arada karşı taraf ne yapıyor, nasıl gelişiyor kaçırıyorlardı.

Karl Korsch’un Almanya’da nazizmin iktidara gelmesinden sonra yaptığı belirleme, “komünistlerin karşı devrim teorisi yoktur” doğrudur.

Komünistler karşı devrimi genellikle olup bittikten sonra anlayabilirler. Bu anlamaları bazen –nazizm örneğinde olduğu gibi- yıllar da sürebilir.

Benzer bir durum 1980’li yıllarda yükselen neo liberalizm için de geçerlidir.

Neo liberalizmin sadece sola değil, kapitalizmin Keynesçi çeşidine de karşı olduğu yıllarca anlaşılamadı. O da kapitalizmdi, bu da kapitalizmdi; sonuçta fark etmiyordu!

Kapitalizme karşı olmak, iki kapitalizm arasındaki önemli farkları görmemeyi gerektirmez. Neo liberalizmin devleti yeniden örgütlemesini atlamayı hiç gerektirmez.

Neo liberalizmi sadece kapitalizmin bir çeşidi olarak görüp, özelliklerini yeterince anlamamışsanız; 12 Eylül rejimini de anlayamazsınız.

Neo liberalizm bizim gibi ülkelere genellikle askeri darbe yoluyla gelir.

Neo liberalizmin ilk örneği Pinochet Şilisidir.

Bizde de 24 Ocak Kararları –tipik neo liberal kararlardır- ancak 12 Eylül’den sonra uygulanabildi.

12 Eylül’den sonrasında devlet de yeniden örgütlendi.

Sonuç olarak, sınıf analizi toplumu ve dünyayı anlamak için hiç ama hiç yeterli değildir.

Esas olarak kendisiyle meşgul olan geneli nasıl anlasın?

Nazizmin iktidara gelmesi konusunda 1930’lu yıllarda komünistlerin yaklaşımı konusunda bkz. www.enginerkineryazilar.wordpress.com

Politik Psikoloji başlıklı yazı…