Şuanda 343 konuk çevrimiçi
BugünBugün554
DünDün6244
Bu haftaBu hafta14522
Bu ayBu ay14522
ToplamToplam10482946
Askerler geldiğinde... PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 11 Mayıs 2015 12:04


Üç bölümlük yazının sonuncusunda Almanya’da İkinci Dünya Savaşı sonunda Alman kadınlarına Kızıl Ordu ve müttefik ordusu (ABD, Fransız ve İngiliz askerleri) tarafından gerçekleştirilen tecavüz olayları üzerinde duracağım.

Miriam Gebhardt adlı kadın bir tarih profesörü tarafından yazılan, bu yıl yayımlanan ve hemen ikinci baskısı yapılan “Als die Soldaten kamen” (Askerler Geldiğinde) adlı kitapta, önce konunun neden bu kadar uzun zaman incelenmemiş olduğu sorgulanıyor.

Demokratik Almanya Cumhuriyeti (DAC) ve Federal Almanya olarak ikiye bölünmüş olan ülke, Avrupa’da soğuk savaşın merkeziydi. Batı Almanya olarak da bilinen Federal Almanya 1955 yılına kadar müttefik askerlerinin işgali altındaydı, DAC’de ise Kızıl Ordu vardı.

Bir taraf kapitalizmin, öteki taraf ise sosyalizmin ön plandaki ülkesiydi ve bu nedenle de ülkeyi işgal ederek Nazi rejimini deviren orduların askerlerine karşı tavır almak mümkün değildi. Alman kadınlarına kitlesel tecavüzle ilgili araştırmalar bu nedenle yıllarca yapılamadı.

Konuya bazı anılarda yer verildi ama genel bir araştırma yapılamadı. 

Bu faktöre ek olarak böyle bir araştırma yapılmasına iki gerekçeyle karşı çıkılıyordu:

Böyle bir araştırma Yahudi soykırımının etkisini azaltır ve Nazilerin suçlarının hafif görülmesine yol açabilir…

Almanya müttefikler ve Kızıl Ordu tarafından işgal edildiğinde ve Batı’da işgal statüsünün sürdüğü 1955 yılına kadar Alman kadınlarına tecavüz yaygın bir olaydı, biliniyordu. Büyük sayıların ortaya çıkmasından ve bunun da Yahudi soykırımının etkisini azaltmasından çekiniliyordu.

Konuyla ilgili ilk araştırmalar özellikle Berlin örneğinden hareket ediyor ve Kızıl Ordu askerleri tarafından gerçekleştirilen tecavüzler üzerinde duruyordu.

Erika Hoerning’in “Frauen als Kriegsbeute” (Savaş Ganimeti Olarak Kadınlar) ve Norman M. Naimark’ın “Die Russen in Deutschland” (Ruslar Almanya’da) kitapları örnek olarak verilebilir. Bir çalışma grubu tarafından hazırlanan ve alanında standart yapıtlardan birisi olarak kabul edilen ikinci kitapta, Kızıl Ordu askerleri tarafından Almanya’da ve Orta Avrupa ülkelerinden sürülen Almanlar arasında tecavüz edilen kadın sayısı iki Milyon olarak veriliyordu.

Bir bölümü Südetler olarak bilinen bu kitle, Nazilerin yenilgisi üzerine yerleşik oldukları topraklardan, özellikle Çekoslovakya’dan Almanya’ya sürülmüşlerdi.

İngilizcede Amerikan askerlerinin Alman kadınlarına tecavüzleriyle ilgili yapıtlar yayınlanmış olmasına rağmen, bunlar eksik sayılara dayanıyordu.

Burada belirtmek gerekir, savaş sırasında ABD askerleri bir dönem bulundukları İngiltere’de ve daha sonra Fransa’da da kadınlara tecavüz etmişlerdi. Bu konuda yapılan araştırmalar sadece askeri makamlara yapılan şikayetleri değerlendirdiği için eksik olarak görülüyor. Ne ki, eksik bile olsalar, sayı gizlenemeyecek kadar fazladır.

Miriam Gebhardt savaşın son döneminde ve savaş sonrasında Alman kadınlarına tecavüz konusunda sadece Kızıl Ordu örneğinin ele alınmasının yanlış olduğunu, Batı’da ABD, İngiliz ve Fransız askerleri tarafından gerçekleştirilen tecavüzlerin de araştırma kapsamına alınması gerektiğini belirtiyor.

Ne ki, tecavüzlerin üzerinden 60-70 yıl geçmiş, mağrurların bir bölümü artık yaşamıyor ve yazar yaşayan mağdurlardan ulaşabildikleriyle de sözlü tarih çalışması yapmaya yönelmiyor. Yaşlıların kaldığı değişik yurtlarda yapılmış olan araştırmalar genç yaşlarda tecavüze uğramış kadınların yıllar sonra bile konuyu konuştuklarında psikolojik travma geçirdiklerini gösteriyor. Bu araştırmaları okuyan yazar anneannelere yeni bir travma yaşatmamak için sözlü tarihten vazgeçiyor.

Yazar, Almanya’da Kızıl Ordu ve müttefik orduları askerleri tarafından tecavüze uğrayan kadın sayısının ancak yaklaşık olarak bilinebileceğini ve bu konuda daha ayrıntılı araştırma yapılması gerektiğini vurguluyor.

Kendisinin Almanya’nın kapitalist ve sosyalist her iki tarafında bulduğu tecavüze uğramış kadın sayısı toplam 860 bin kişi… Bu sayının aslında daha yüksek olduğunu belirtiyor.

Burada soruya geliyoruz: bu rakamı nasıl buldunuz?

Bu tür araştırmalarda kullanılan yöntem önemlidir ve yöntemdeki farklılığa göre birbirinden çok farklı sayılar bulunabilir.

Yazar, Federal İstatistik Dairesi Başkanlığı’nın 1956’da yayımladığı Federal Almanya’da (Batı Berlin dahil) evlilik dışı doğmuş “işgal çocukları”nın sayısından hareket ediyor: 68 bin. Bunların yüzde 55’i ABD’li, 15’i Fransız, 13’ü İngiliz, 5’i Sovyet, kalanı da diğer uluslardan babaya sahip. (DAC rakamlarına birazdan geleceğiz.)

Kadınların ifadesine göre bunlardan 3200 tanesi tecavüz sonucu hamilelikten oluşmuştur.

Yazar, ABD’li işgal güçleri askeri savcılığının rakamlarından hareket ederek Mart-Eylül 1945 arasında ABD’li askerler tarafından tecavüz edilen kadınların dörtte birinin daha sonra evlendiğini öğreniyor. Bu durumda tecavüz çocuklarının sayısı 11 bin kadar yükseliyor ve 43 bin rakamına ulaşıyor.

Bu rakama tecavüze uğradığı sırada bir Almanla evli olan kadınlar ve hamilelik ve doğum sırasında devletle herhangi bir ilişkisi olmamış dolayısıyla kayda geçmemiş kadınlar dahil değildir.

Eski DAC bölgesinde ise rakam bulmak epeyce zor, bu nedenle yazar, özellikle Berlin ile ilgili yapılan araştırmalardaki yüksek tecavüz sayısından hareketle, Kızıl Ordu işgal bölgesi için de 43 bin rakamını kabul ediyor.

Bu durumda toplam 86 bin tecavüz sonucu doğmuş çocuk sayısına ulaşılıyor.

Yazar, değişik ülkelerdeki tecavüze uğrayan kadın ile bu nedenle hamile kalan kadın oranını inceleyerek (çocuğu aldırma da dahil) bire on oranına ulaşıyor. Ya da tecavüze uğrayan kadın sayısı, tecavüz nedeniyle oluşan hamilelikten doğan çocuk sayısının yaklaşık on katıdır.

Buradan 860.000 rakamına ulaşılıyor.

Yazarın da belirttiği gibi gerçek rakam bunun üzerindedir.

Yazar; jinekologlarla, anneye sosyal yardım veren devlet kuruluşlarıyla, kadınların günah çıkardığı papazlarla görüşüyor ama buralardan genel bir resme ulaşmak mümkün değildir. En fazla ulaşılan toplam tecavüz rakamının hiç de abartılı olmadığı sonucuna ulaşılabilir.

İkinci Dünya Savaşı’nda kadınlara tecavüz yaygın bir olay… Japon ordusunun Çin ve Kore’de yaklaşık 300 bin kadına tecavüz ettiği tahmin ediliyor.

İkinci Dünya Savaşı’ndaki bu tecavüzlerle, 1990’lı yıllardan sonraki savaşlarda yaşanılan tecavüzler arasında ayrım bulunuyor.

Yugoslavya’da, Afrika’daki iç savaşlarda, Suriye’de savaşan tarafların tümü tarafından gerçekleştirilen tecavüzlerde karşı tarafın direncini kırmak, tecavüzü bir savaş aracı olarak kullanmak ön planda bulunuyor.

Almanya’daki yaygın tecavüz örneklerini ise büyük oranda bu kategoriye sokmak mümkün değildir. Nazilerin yaptıklarına karşı intikam duygusu vardır ama cinsel ihtiyaç bence ön plandadır. Tecavüzün savaş aracı olarak kullanılma yüzdesi çok düşük olmalıdır çünkü Naziler savaşı zaten kaybetmiştir. Müttefikler ve Kızıl Ordu tarafından iyice sıkıştırıldıktan sonra bile savaşmayı sürdürdüler ama kazanacaklarına kendileri de inanmıyordu.

Bu nedenle kadının “savaş ganimeti” olarak sayılması bu tecavüzlerin açıklanmasında önemli bir kavram olarak değerlendirilebilir. Kadının savaş ganimeti olarak kabul edilmesi ilkçağdaki savaşlardan beri söz konusudur. Karşı taraftaki erkekleri yenen bu taraftaki erkekler, karşı tarafın kadınları üzerinde de hak sahibi olurlar. Bu anlamda İkinci Dünya Savaşı sonlarında Alman kadınlarına yönelik tecavüzler tarihte yeni değildir.

Yeni olan daha sonra ortaya çıkar ve tecavüz karşı tarafın savaş şevkini kırmak, moralini bozmak amacıyla kullanılmaya başlanır. Burada asıl olan –vardır ama ön planda değildir- cinsel istek değil, tecavüzün bir savaş aracı olarak kullanılmasıdır.

 

Miriam Gebhardt – Als die Soldaten kamen (Die Vergewaltigung deutscher Frauen am Ende des Zweiten Weltkriegs, DVA, Münih, 2015.

 

 

Son Güncelleme: Pazartesi, 11 Mayıs 2015 12:05