Şuanda 387 konuk çevrimiçi
BugünBugün1623
DünDün6244
Bu haftaBu hafta15591
Bu ayBu ay15591
ToplamToplam10484015
NICE saldırısı PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Cuma, 15 Temmuz 2016 08:16


İnsanın bazı kentlere zaafı olur. Benim için bu kentlerden bir tanesi Paris iken diğeri Nice’dir. Şu anda 80 kişinin öldüğünün açıklandığı kamyonla yapılan saldırının yerini Nice’i tanıyanlar haberi okumadan bilebilir: Promenade des Angleis. Sahile paralel giden uzun bir cadde, Ankara’daki Kızılay gibi akşam saatlerinde herkesin çıkıp dolaştığı bir yer…

Tatili seven insanlar için –tatil yapmayı sevmem- Nice’in sevilecek yanı yoktur. Deniz kıyısı taşlıktır, denizinin de özelliği yoktur. Kum arıyorsanız biraz batıdaki Antibes, Cannes veya Saint Rafael’e gitmeniz gerekir. Buna rağmen Nice’in bazı insanlar için garip bir çekiciliği vardır. Güzel bir kent ama dünyada güzel kent çoktur. Bazı insanlar neden Nice’i özellikle sever, bilmiyorum.

19. yüzyılda Çar’ın baskısından kaçan Rus sanatçı ve aydınlarının bu kente özellikle geldiklerini okumuştum. Fransızcada bunun nedenleriyle ilgili olarak bizzat o kişilerin yazdığı kitaplar mutlaka vardır.

Saldırganın İslam Devleti üyesi olup olmadığı açıklanmadı, sadece tahmin ediliyor.

Olmayabilir de…

Kullanılan yöntem bomba kullanılmamış olsa bile canlı bomba eylemlerine uyuyor. Basit ve etkili… 11 Eylül’de üç uçakla yapılan saldırıdan bile daha basit… Kamyona binip kalabalığın arasına dalıyorsunuz.

Bu eylemin de yeniden gösterdiği gibi, ölmeye karar vermiş bir insanı durdurabilecek hiçbir tedbir yoktur. Bu insan radikal dinci ya da başka bir örgütten olmayabilir de…

15 yaşındayken ABD’de şimdi adını hatırlamadığım bir yerde bir kişinin kuleye çıkıp tüfekle 17 kişiyi öldürdüğünü okumuştum. Adam deli değil, bir nedenle insanlara kızmış ya da hayata ve dolayısıyla insanlara da kızmış ve eylemi yapmış…

Yakın yıllarda yine aynı ülkede, Oklahoma’da bir hükümet binasını havaya uçurup çok sayıda kişiyi öldüren Timothy adlı gencin politik gerekçesi vardı: devlete karşıydı ve bu nedenle eylemi gerçekleştirmişti…

İstediğiniz kadar tedbir alın, bu tür eylemleri önleyemezsiniz.

Kamyonlu eylem Ortadoğu’da çok kullanılır ve böyle bir eylem 1983 veya 1984 yılında Hizbullah tarafından Beyrut’ yakınlarındaki Fransız ve ABD askerlerinin kaldığı kışlalara karşı düzenlenmişti. Yüksek miktarda patlayıcı yüklü bir kamyon geliyor ve binanın önünde şoför arabayı havaya uçuruyor. İki eylemin her birisinde yüz civarında asker ölmüş ve iki ülke de askerlerini ülkeden çekmişlerdi.

Bu eylemlerin politik motivasyonu bulunuyor. İslamcı ya da şu veya bu örgüte bağlısınız ve onun amaçları doğrultusunda eylem yapıyorsunuz. İslam Devleti için de aynı belirleme yapılabilir.

Politik bir örgütle ilgili olmayan bireysel motivasyonlar ise farklıdır. En çok ABD’de ama başka ülkelerde de görülen, silahı alıp kızdığı bir yeri basan, bu yer okul ya da işyeri olabilir, önüne gelen herkesi öldüren, sonunda kendisi de ölen tek tek insanlar…

En az on kişinin öldürüldüğü bu eylemler şu veya bu örgüt ya da politik amaç için yapılmaz. Neden kişiseldir ya da Timothy örneğinde olduğu gibi politik amaç vardır ama örgüt yoktur.

Bu insanlar hasta değil, normal insanlar…

Normal bir insanın belirli koşulların bir araya gelmesiyle katliam yapabileceğini bilmek gerekir. Alınabilecek tek önlem, katliam araçlarına, silaha ulaşmayı zorlaştırmaktır. ABD’de silah lobilerinin etkisi sayesinde böyle bir zorluk bulunmuyor ve en çok kişisel katliam da bu ülkede gerçekleşiyor.

Hannah Arendt’in “Yahudi kasabı” olarak bilinen Eichmann’ın Telaviv’deki duruşmasında hayretler içinde kalması bu nedenledir. Mahkemedeki insan, anormal bir tip değil, normal birisi… Mantıklı konuşuyor ve sakin… Yahudilere karşı özel bir düşmanlığı da bulunmuyor. “Aldığım emirleri yerine getirdim, siz olsaydınız ne yapardınız?” diyor.

Tıpkı Auschwitz-Birkenau adlı toplama kampının sorumlusu gibi… Askerdir ve aldığı emirleri yerine getirmiştir, bu nedenle neden suçlu olduğunu anlamıyor.

Bu insanları binlerce kişiyi sistematik olarak öldürmeye götüren nedenleri sınıfsal ya da propaganda temelinde açıklayamazsınız. Neden, yaşadıkları ve o dönem toplumda hakim olan sosyalizasyondur. Adorno’nun “Otoriter Kişilik” adlı yapıtı, Hitler faşizminin toplumdaki büyük etkisiyle, dönemin Alman ailesindeki yetiştirme tarzını birbirine bağlar.

Faşizmin ciddi kültürel nedenleri de vardır ve bunları anlamadan sadece finans kapitalin bir kesiminin saldırgan, militarist diktatörlüğüdür söylemiyle açıklama yapmak ciddi eksikleri barındırır.

Fransa’daki kadar toplumsal olmayan ama daha derin köklere sahip olan Almanya 1968’inde aileye yönelik isyanın ön planda olması bu nedenledir. İnsanlar tarihin en kitlesel ve saldırgan faşizmiyle aile arasındaki bağlantıyı görmüşlerdir.

Almanya’da faşizme karşı mücadeleyle aileyi ve geleneksel değerleri değiştirme mücadelesinin birlikte yürümesi bu nedenledir.

Almanya yerine Türkiye’yi koyun, değerler sistemini ülkeye göre değiştirin ve en azından aile bazında büyük benzerlik bulacaksınız. Burada kadının rolü erkekten fazladır. 1930’lu yıllarda Hitler’i dinlerken orgazm olan Alman kadınları gibi, ailedeki ırkçı ve militarist eğitimde kadının rolü erkekten fazladır.

Her toplumda temel kurum sayılan aile demokratik özelliklere sahipse, o toplumda ırkçılık yaygın olamaz. Olabilir ama yaygınlığı sınırlıdır. En azından ciddi bir karşı hareket de vardır.

Bizdeki sol, ki burada sol yerine Marksistler de diyebilirsiniz, sınıf analizinde takılıp kalmıştır. Daha aşağıya inemiyor. Hakim sınıf şu veya bu politikayı uyguluyor, amacı sınıfsal hakimiyetini sürdürmektir. Ama bu politika bazı ülkelerde halk arasında nasıl bu kadar hızlı yandaş bulabiliyor? Bunu sadece sınıfsal analizle açıklayamazsınız, burada sosyal psikoloji konusuna girmek zorundasınız.

Büyük ve önemli bir konudur.

Konuyla ilgili olarak okumak isterseniz, “Büyük pratik önemli teorik soruların yolunu açar” cümlesiyle başlayan Yakın Almanya Tarihi ve Felsefe yazısına bakabilirsiniz. 2010 yılında Afşar Timuçin’e Armağan kitabında yayınlanan bu yazıya www.yazinverlag.de sitesinden ya da

http://www.yazinverlag.de/index.php?option=com_content&view=article&id=59:yakin-almanya-tarh-ve-felsefe&catid=34:karma-yazlar

linki üzerinden ulaşabilirsiniz.

Aynı yazıya https://enginerkineryazilar.wordpress.com

üzerinden de ulaşılabilir.