Şuanda 265 konuk çevrimiçi
BugünBugün1558
DünDün6244
Bu haftaBu hafta15526
Bu ayBu ay15526
ToplamToplam10483950
Evrensel kültürel bir sembol olarak Che Guevara PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 29 Ağustos 2016 05:39


Che 1967’de ölümünden sonraki bütün zamanlara yayılmış evrensel bir kültürel değerdir. Sadece Küba’nın değil, insanlığın değerlerinden birisidir. TBMM Başkanı olan İsmail Kahraman adlı zat Che için, “Tarihim bir değil. Benim kendi tarihim ve insanlarım var” demiş. O insanlar arasında evrensel bir kültürel değer bulunmadığı için Che’ye eşkiya demesi normaldir. Siz Allahu Ekber dağlarında 80 bin askeri donarak öldürmek başarısını gösteren zamanın Genelkurmay Başkanı Enver Paşa ile övünün! Kurtulmasını kutladığınız Trabzon, Rize, Artvin, Erzurum ve Sarıkamış’a Rus ordusu Enver Paşa’nın beceriksizliği sayesinde gelmişti.

Daha sonra bugünkü Özbekistan’da Bolşeviklere karşı savaşırken öldürülen Enver Paşa eşkiya bile olamamıştı.

Başka bir ülkede böyle genelkurmay başkanını kurşuna dizerler, bizde kahraman ilan ederler!

Yakışır!

Aşağıdaki yazı, 2010 yılında 1900’den Günümüze Büyük Düşünürler kitap dizisinin üçüncü cildinde yayınlanmış olan Che Guevara yazısının bir bölümüdür.

CHE, YAŞAMAYAN VE ÖLMEYEN

Che Guevara, 9 Ekim 1967’de, Bolivya’da yakalandıktan bir gün sonra öldürüldü ve sonraki yıldan başlayarak dünyanın her tarafında adı ve fotoğraflarıyla başkaldırı ve daha fazla özgürlük talebinin sembolü oldu.

Bu sembol kırk yıldan fazla zamandır varlığını sürdürüyor. Belirli bir dönemde sembol olmayı geride bırakmanın yanı sıra, belirli bir kesimin –devrimcilerin- sembolü olmayı da aştı. Che, “küreselleşmiş dünya”da insanlığın sembol isimlerinden birisi oldu.

Castaneda, Che’nin “tam zamanında öldüğünü”, 1965’de Kongo’da ölseydi böylesine sembolleşemeyeceğini söyler (Castaneda, 1997: 486). Che’nin öldürülmesinden kısa süre sonra, Vietkong’un büyük “Tet” saldırısı başlar ve ABD’nin Vietnam’daki savaşı kaybedeceği ilk kez açık olarak görülmeye başlanır. Ardından çok sayıda ülkede özgün özelliklerle gerçekleşen 68 gelir.

Castaneda’nın açıklaması önemli olmakla birlikte, Che’nin 68’de ve sonrasındaki yıllarda önemli bir sembol isim olmasını açıklamakta yetersizdir. Che, hayat çizgisiyle, bir neslin özlemlerini kendisinde sembolleştirmiştir, ama, yine de 68 ile bitmeyen, daha sonra 40 yıl süren ve halen de bitecekmiş gibi görünmeyen bir sembol olabilmek için önemli ek nedenler gereklidir.

Herkesin kendisine ait bir Che’si vardır. Che resimli tişört giymek, evine Che’nin fotoğrafını asmak için devrimci olmak gerekli değildir. “Ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin” diye başlayan Che’nin ünlü cümlesi, Beşiktaş taraftarlarınca da değiştirilerek kullanılabiliyorsa, Che’de herkese hitap eden bir yan var demektir.

Castaneda, Che’nin kültürün ayrılmaz bir parçası durumuna geldiğini belirtirken haklıdır, ama bu kültürü sadece 68’e ve 68’de yaşanılan büyük kültürel değişimin günümüzdeki uzantılarına bağlamak doğru olmaz.

Che, önemli bir tarihsel şahsiyet olmak için başarılarla dolu bir hayat şart değildir, saptamasını doğrular. Che’nin hayatı başarıdan çok başarısızlıklarla doludur. Küba devriminin önderlerinden birisi olması dışında başarısı yoktur. Gerilla savaşı anlayışı sınırlı bir başarının ötesine geçememiş, sosyalist ekonomi konusundaki görüşlerini Küba’da bile hayata geçirememiş, insan bilincinin değiştirilmesinin büyük önemini yeterince anlatamamış ve SSCB’nin reel sosyalizm anlayışına karşı tutumu etkili olamamıştır.

Che’yi yıllar sonrasına kadar taşıyan, başarısızlık belirleyici olsa bile yeterince başarıyı da içeren hayat tarzıdır. Che, her insanda bilinçli ya da bilinçsiz olarak varolan “hayatın karşısında cesur olabilecek miyim?” sorusuna cevap verir. Hayatın karşısında cesur olabilmeyi devrimcilik kapsamında görmemek gerekir. Burada cesaretin toplumsal bir işlevi olabileceği gibi, bireysel sınırlar içinde de kalabilir. Hayatın karşısında cesur olabilen insan, aynı zamanda kendini gerçekleştirebilen, en azından bunu ciddi olarak deneyebilen insandır.

İnsanın kendisini gerçekleştirmesi, sahip olduğu bütün yetenekleri sonuna kadar geliştirebilmesi demektir. Ne ki, insanın yeteneklerinin sınırlarına çarpması için, o sınırı aşmayı denemiş olması gerekir. Başka türlü o sınıra ulaşabilmek mümkün değildir.

İnsanın yeteneklerinin sınırını aşması, aynı zamanda başarısızlık anlamına gelir. Hayatın karşısında cesur olmak, kendini olabildiğince gerçekleştirmeye çalışmak, başarısızlığın faturasını ödemeyi de göze almak demektir.

Che, gerilla savaşından sosyalist ekonominin işleyiş kurallarının belirlenmesine, insan bilincinin öneminden reel sosyalizmin eleştirilmesine kadar, birçok alanda, gerek kendi yeteneklerini aşmasından ve gerekse de koşulların yeterince elverişli olmamasından dolayı sınırlara çarpmıştır.

Sınırlara çarpmak, önce o sınırlara kadar gidebilmeyi gerektirir. Buradan hareketle, Che’nin başarısızlıklarının, başarılarının üzerinde yükseldiği söylenebilir.

Düşündüğü gibi yaşamak, yapmak istediklerini yapmak ya da en azından onları yapmayı ciddi olarak denemek; kısacası hayatın karşısında cesur olabilmek...

Che, hayat tarzıyla bunu göstermiş ve kuşaktan kuşağa aktarılan bir sembol haline gelmiştir.

Koşullara göre bu sembol, devrimciliğe ve genel olarak politik mücadeleye uzak hayat tarzlarına da tercüme edilebilir.

Che, değişik hayat tarzlarına tercüme edilebilen kültürel bir semboldür. Böyle bir sembolün insanlığın en eski ideolojisi olan dinden tümüyle bağımsız olması düşünülemez. Che, ateisttir, ama bu durum öldürüldükten sonra çekilen fotoğraflarında yüzünün İsa’ya benzetilmesini engellememiştir. Çok sayıda Hıristiyana göre Che de, tıpkı İsa gibi, insanlığın kurtuluşu yolunda öldürülmüştür. Che ve İsa’nın kurtuluş anlayışlarının birbirinden çok farklı olması, özellikle Latin Amerika ülkelerinde Che’nin İsalaştırılmasına engel olmamıştır.

Her hayat tarzına, her dönemin koşullarına uyarlanabilecek kültürel bir sembol olarak Che, daha uzun yıllar yaşayacak gibi görünüyor.